Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.52
Gram Altın
2950.32
BIST 100
9878.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ekim 2023

​Dua Müslümanın silahıdır da!

Dua Müslümanın silahıdır. Lakin fiili dua edebilecek, bir şeyler yapabilecek gücü varken oturanın değil. Zalime dur diyebilecek imkanı varken sessiz kalanın değil.

Kafir ve zalimlerin zulmü dağları taşları inletirken, kendini çaresizlik kapanına hapsederek Allahtan medet bekleyenin değil.

Dua Müminin silahıdır evet. Ama yapılması gerekenleri başkası yapsın diye bekleyenin duası da silah değildir. Fiili dua yapabilecekken kavli duaya sığınmak acziyet değil, korkaklık ve kaçmaktır.

Müslüman Dünyanın en büyük problemi, gücünün farkında olmaması, bu gücü nasıl kullanacağını idrak edememesi ve hepsinden öte, Müslümanların gücüne dair Müslümanca bakış açısına sahip iktidarlara sahip olamamasıdır.

Dünyadaki halkı Müslüman olan ülkeler hakkında (Dünyada İslami bir devlet maalesef hala yok) zaman zaman veriler yayınlanır. Dünya ekonomisindeki yeri çok küçük. Para ve üretim noktasında hala geride. Teknoloji yok. Demokrasi yok, insan hakları şöyle, böyle zayıf böyle çirkin vs vs…

Bunlar genel olarak Batı kaynaklı dolaşıma sokulan psikolojik algı oluşturma verileridir.

Dünyada, yüzlerce yıldır her türlü vahşete maruz kalmasına rağmen, insan olan ve hala insan kalabilen ülkeler Müslüman ülkelerdir, Doğu’dur.

İnsan olmak ve insan kalabilmek o kadar büyük bir servettir ki, Batının bütün değerlerinden üstün…

Batı, tarihin her döneminde olduğu gibi bu gün de, vahşetin, ikiyüzlülüğün, katliamın, insan düşmanlığının, güce boyun eğmenin, soykırımın yanında durmaktadır.

Gücünü sömürü ve kandan alan, teknolojisini kan dökerek ilerleten, refah seviyesini mazlum milletlerin kaynaklarını çalarak elde eden bir güç, doğal olarak vahşete tutkundur! Nihayetinde bugün emperyalist sömürü çarkını devam ettirmek için dünyayı savaş alanına çevirmekten çekinmemesi geçmişinden gelen ve şuuraltından devamlı kendisini dürtükleyen kan ve vahşet tutkusu.

Batının dünyaya referans olabilecek hiçbir şeyi kalmamıştır. İnsanlığın ortak malı olan bilimi bile insanlığı köleleştirip sömürmek için kullanan, ahlaki hiçbir nispet noktası olmayan tuhaf barbar bir bakış açısına sahip ülkelerin insanlığa verebileceği iyi ne olabilir ki?.

Bebeklerin fosfor bombalarıyla yakıldığı bir zamanda, insanı delirtecek kadar acımasız bir vahşetin yaşandığı bir zamanda bu vahşeti yapanların safında durabilen Avrupa’nın “medeni!” ülkeleri insanlığa hangi noktadan referans olabilirler ki?

İnsan hakları mı? Özgürlük mü? Demokrasi masalı mı? İnsancıllık mı!? Milletlerin kendini koruma hakkı mı? Hukuk mu? Soykırım ve katliama karşı olmak mı? Yoksa savaş suçu dedikleri hikaye mi?

Batı’yı insani vicdani hukuki ve estetik olarak referans gören, gösteren, kabul eden insan, gerçekten ya ahmaktır, ya da zihni Batılılar tarafından oyuncak edilmiş Batı beslemesi bir kukladır.

Bir milletin topraklarını işgal eden işgalciye direnmesine “terörist faaliyet” diyebilen Batı, haktan hukuktan nasıl bahsedebilir? Uluslararası hukuk diye bir şey yok. Orman kanunudur bu. Kim güçlüyse, kimin arkasında güçlü devletler varsa o istediği katliamı yapar, istediği toprağı işgal eder, istediği şekilde kural koyar. Güçlünün haklı olduğunu kabul eden anlayış orman kanunu benimsemiş demektir.

Orman kanunlarının geçerli olduğu yerde belirleyici olan şey güçtür.

Evet, kafir ve zalimler sadece güçten anlar, güce tapar, güce boyun eğer ve güç önünde geri çekilirler. Müslümanlar ne kadar güçlü olduklarının farkına varabilseler, zalimler bu kadar kolay zulmedemez mazlumlara…

Güç nedir?

Allah’tan başkasına boyun eğmemek güçtür mesela. Allah ve vatan için şehadeti arzulamak, ölümden korkmamak güçtür mesela. Onların dünyayı sevdiğinden daha fazla ölüme sevdalı olmak, şehadet şuuruna sahip olmak müthiş bir güçtür…

Şehadet şuuru Müslümanı diri tutar, imanını kavileştirir, küfrün kalbine korku salar ve bizim dünyaya meylimizi azaltır. Böyle bir gücün nelere muktedir olabileceğini anlamamız gerek.

Ferdi olarak imani ve ibadi hassasiyetin ötesinde, duayı fiili duaya çevirecek “somut “ adımlar ne olabilir?

Dünyayı bir kurşun atmadan dize getirebilecek güce sahip Müslüman ülkeler. Petrol ve gaz ve Batının pazarı olmak… Batı, yaptığı üretimi bizim üzerinden para ve güce çeviriyor. Pazar olmazsa üretimin ne anlamı var. Ama petrol ve gaz olmazsa onlar üretim bile yapamaz.

Müslüman Dünya, dünyadaki güç dengesinde bir odak noktası olabilecek potansiyele sahip ama basit ve anlamsız çekişmelerin araya girmesiyle bu güç tesis edilemiyor.

Netice geliyor yine “işgal altındaki Müslüman ülkeler” meselesine dayanıyor.

“Üzgünüm Gazze, biz de işgal altındayız” duvar yazısı bu gibi hadiselerde yüzümüze tokat gibi yapıştırıyor gerçekte ne durumda olduğumuzu.

Şu şartlarda Müslüman ülkelerin dünyadaki bir güç odağı olduğunu gösterebilecek potansiyele sahip tek ülke Türkiye’dir. Batı dayatması ideolojileri ve Batı beselemesi kuklaları sırtımızdan atmadan da bu potansiyeli gerçekleştirebilmemiz çok zor.

Duayı fiili duaya çevirebilme şartlarına bir an önce erebilmek duasıyla…