Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Temmuz 2021

DÜ İlahiyat Fakültesi ve umuda doğru

Diyarbakır denilince akla gelen ilk şey maneviyat olmalıydı.

Bilgi, ilim, irfan olmalıydı.

İnsanlar Diyarbekir’in adını duyduklarında fazileti, merhameti, hakkaniyeti hatırlamalıydı. Üstelik asırlarca Diyarbekir bu hasletleri ile gözdeydi.

Gerçekten üzgünüz.

Bu aziz şehrin MR’ını çekebilseler ‘ruhaniyet’ bulurlar.

Bu şehrin toprağını eşeleyip arkeolojik kazılar yapabilsek altında ulvi değerler ve bu değerler uğruna akıtılan alın teri, sarf edilen göz nuru ile karşılaşılır.

Ya bugün?

Bugün Diyarbakır denince akla ‘değer’ adına çok az şey geliyor. Son yıllarda yapılan hizmetlere rağmen hakettiğimiz yerde olmayışımızda üniversitemiz yönetimlerinin payı yok mu?

Osmanlı sınırları içinde okur yazar oranının en yüksek şehri (%98) geçmişine, tarihine, kültürel mirasına layık bir yerde değil. Bilhassa son otuz yılda Üniversite olarak bilimsel çalışmalarda sınıfta kalırken, üniversite giriş sınavlarında da Türkiye’nin en başarısız illeri arasında yer alıyor Diyarbakır.

Bu olumsuzluklarda üniversitemizin payı yadsınamayacak derecede fazladır.

Eğer Dicle Üniversitesi bu şehrin derdini derdi bilseydi bu başarısızlığın röntgenini çeker, yetinmez bir daha bir daha çekerdi.

Yetinmez çare üretirdi, takip ederdi.

Yapmadı Üniversite. Kendisini “buralı” hissetmemiş ki uğraşmadı sorunlarımızla.

Adam kayırma bilimi gölgede bıraktı. 12 Eylül faşist darbesinden sonra Dicle Üniversitesi’nde başlayan adamcılık, 2008-2016 FETÖ sürecinde korkunç boyutlara ulaştı. Kendilerinden olan niteliksiz insanların kadro alma merkezi haline getirildi Dicle Üniversitesi.

Kıydık şehre.

Lakin,

Ümitvarız.

Dicle Üniversitesi toparlanıyor.

Dekanından duyuyoruz,

Hocalardan duyuyoruz,

Pandemi sürecinde de ilgi gördük” diyen öğrencilerden biliyoruz. Mesela;

Geçtiğimiz günlerde Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 24. Mezuniyet töreni vardı. Biz de davetliydik. Gittik, gördük, umutlandık.

Diyeceksiniz ki bir mezuniyet töreninde umudu bulmak nece iştir?

Anlatayım.

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karakoç kürsüye davet edildi.

Öğrencilere hitaben konuşma yapması istendi.

Rektör mikrofonu aldı.

Eyvah! Dedim. Hava çok sıcaktı. Kim bilir ne kadar uzatacaktı konuşmasını?

Kısa kesti,

Hayret!

Çok kısa bir konuşma yaptı Sayın Karakoç.

Anlamlıydı.

Çıkışta öğrencilerle, Hocalarla konuştum.

Onlarla aynı şeyi düşünmüşüz. Rektör Karakoç Hoca adeta:

Ben nutuk çekmek için rektör olmadım, demiş.

Konuşma vakti değil, yapacak çok işimiz var zira Diyarbakır’ın, öğrencilerimizin, ülkemizin bizden alacağı var, beklentileri var, demiş oldu Rektör Bey.

Çok sevindim.

Üç cümle ile bütün beklentileri özetlemek,

Bu talepleri karşılayacağının intibaını vermek…

Rektör Karakoç bu umudu verirken İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Musa Bağcı, “Yüce Yaradan ile barışık bireylerin bilgi üretme” konusundaki misyonunu vurguladı. Öğrencilere;

Misyon, vizyon ve aksiyon konusunda yüksek lisans düzeyinde bir konuşma yaptı Musa Hoca:

Bu meslek, Tefsir ve hadisi, tasavvuf ve felsefeyi, siyer ile İslam Tarihini, kıraat ve tecvidi layıkıyla öğrenerek mezun olmayı gerektirir, derken bu ilimlerin, ilahiyatçı kimliği ile yoğrulması gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedi.

Dekan Musa Bağcı’nın verdiği rakamlar çok sevindirici idi. Türkiye’nin en önde gelen Fakültelerinden biri olduklarını rakamlarla ortaya koydu:

Lisans ve Lisansüstü programları ile birlikte 4330 öğrenciye sahip bir İlahiyat Fakültesi Diyarbakır için, Dicle Üniversitesi için hasretini çektiğimiz günlerin uzak olmadığını müjdeledi.

Üniversitesi şehri ile kopuk.

Dicle Nehri, üniversite ile şehri birbirinden bu kadar ayırmamalı idi.

Şehrin derdini derdi bilmeyen, değerlerinden uzak bir üniversiteden o şehre de o ülkeye de hayrı yoktur.

Yıllardır mübarek İslam hakkında, Resul-i Ekrem (sav) hakkında estirilen semantik teröre karşı -ki ekseriyeti Batı/l orijinli makale, panel, konferanslarda dile getirildi- Dicle Üniversitesi uluslararası sempozyumlarla, panel ve seminerlerle cevap vermeliydi.

Ama inanın aziz İslam hakkında yapılan bunca tezvirat ve epistemolojik bombardımana karşı Dicle Üniversitesi çatısı altında yaprak kımıldamadı.

İslamofobi konusunda Diyarbakır’daki bu üniversitenin sedası bir başka anlamlı olurdu.

Olmadı.

Batı’nın İslama karşı başlattığı semantik terör, ilmi verilerle Diyarbakır’da, Dicle Üniversitesinde tartışılmalıydı.

Olmadı.

Ama artık olacak. İnşaallah bu yıl içinde, (pandemi rakamları artmaz ise) en azında ulusal düzeyde “İslamofobi, İslami terör(!)” gibi Batılıların geliştirdikleri ‘semantik savaş’ konulu paneller düzenlemesini DÜ ve İlahiyat Fakültesi’nden bekliyoruz.

Ümitvarız.

Başta Rektör Mehmet Karakoç Hoca ve değerli ekibi olmak üzere,

Musa Bağcı Hoca ile Mehmet Bilen Hoca ile Davut Işıkdoğan Hoca ile kısacası İlahiyat Camiası bana bu umudu fazlasıyla verdi.

Eminim,

Diğer fakülteler de bu umut ve heyecana sahip.