DSÖ: Totaliter, tıbbi ve bilimsel polis devleti
Dijital kimlikler, aşı pasaportları, zorunlu aşılar, seyahat
kısıtlamaları, karantinalar ve daha fazlasını uygulamaya sokan DSÖ’ye şimdi de mutlak
güç verecek bir anlaşma imzalanıyor.
Yazar ve araştırmacı James
Roguski'ye göre bu anlaşma, DSÖ'yü bir danışma kuruluşundan çıkarıp,
politikaları yasal olarak bağlayıcı olacak küresel bir yönetim organına
dönüştürecektir.
Söz konusu “Uluslararası
Pandemi Anlaşması” uygulanırsa bu sefer hepimizin temel hak ve özgürlükleri
askıya alınacak.
Anlayacağınız, dünya çapında totaliter bir tıbbi ve bilimsel
polis devleti oluşturma çabaları tam gaz devam ediyor.
Bilindiği gibi DSÖ,
1948'de -Rockefeller tarafından- bir dünya sağlık kurumu olarak PAHO (Pan
Amerikan Sağlık Örgütü) modelini izleyerek kuruldu. PAHO ise 1902'de
kurulmuştu.
DSÖ daha sonra, Rockefeller'in “Standard Oil” şirketinin parasıyla yani nüfuzuyla BM sistemine
entegre edildi.
Bilindiği gibi o zamanlar Standard Oil, kelimenin tam
anlamıyla petrol tedarikinde dünya tekeline sahipti.
Ellili yılların ortalarına kadar çoğu ilaç, bitki bazlıydı. Rockefeller bunu değiştirdi. Çünkü
Rockefeller en büyük petrol üretim şirketinin sahibi olarak, bitki
kimyasallarının petrokimyasallar tarafından kopyalanabileceğini ve bunun
üzerine ayrı bir sektör kurabileceğini biliyordu.
Bu nedenle, Rockefeller'in petrol bazlı ilaç fikri
gerçekleştiğinde, ihtiyaç olsun ya da olmasın az ya da çok tehlikeli olan her
tür ilaç hızla arttı. Bu aynı zamanda Big
Pharma'nın yükselişi demekti.
Tüzüğüne göre bir hastalık önleme örgütü olması gereken DSÖ,
böylece büyük ölçüde iyileştirici ilaçlara dayanan ve bunları destekleyen bir
kuruluş haline geldi.
DSÖ’nün bugün başında Etiyopya’da isyancı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi eski
liderlerinden tıp doktoru olmayan bir adam var. Adı, Tedros Adhanom Ghebreyesus.
Daha önce Bill Gates tarafından GAVI Yönetim Kurulu
üyeliğine seçilmişti.
Türkiye ise, DSÖ’nün kurulmasından bir yıl sonra 9 Haziran
1949 tarih ve 5062 sayılı Kanunla teşkilata resmen üye olmuştur. Bugün
ülkemizde üç temsilciliği bulunmaktadır.
Bugün DSÖ'nün en az
üçte ikisi veya daha fazlası özel sektör, özellikle ilaç endüstrisi ve Bill
Gates Vakfı tarafından finanse edilmektedir.
DSÖ biliyorsunuz Covid’i ölümcül bir salgın ilan etti ve çok
büyük bir korku yaydı. Ardından kısıtlamalar, maske zorunluğu, sosyal mesafe ve
diğer insanlık dışı bir yığın önlemleri zorunlu hale getirdi.
Sonunda DSÖ, WEF'in ve WEF'in arkasındaki güçlerin ısrarı
üzerine, daha önce hiç test edilmemiş genetik olarak tasarlanmış mRNA aşılarını
zorladı. Hala bunun propagandası yapılıyor.
Anlayacağınız şu ana
kadar her şey Rockefeller, Gates, Schwab ve Soros'un soykırım gündemine uyuyor.
Hal böyle olunca DSÖ’nün uygulamalarına
itiraz eden herkes, sosyal platformlar aracılığıyla sansüre uğradı.
DSÖ, uluslararası teyit sitesi olan IFCN ile yakın bir
şekilde çalışmaktadır. IFCN, çoğu DSÖ'nün dikte ettiği ile ilgili olan
10.000'den fazla bilgi içeren bir veri tabanına sahiptir!
Yazar Peter Koenig’e
göre IFCN, öncelikle ABD Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Demokrasi Vakfı (NED),
Bill ve Melinda Gates Vakfı, Soros Açık Toplum Vakfı, Google ve Facebook
tarafından finanse edilmektedir.
İsterseniz bizzat DSÖ’nün kendi sitesinden alarak yazayım.
Şöyle diyor; “İçerik sağlayıcılara yönelik şirket politikası ve yönergelerinin
amaca uygun olmasını sağlamak için sosyal medya politika departmanlarıyla
birlikte çalışır.
DSÖ, Covid-19 içerik
sağlayıcılara platformlarında virüsle ilgili tıbbi yanlış bilginin çoğalmasını
engellemek için YouTube ile birlikte çalıştı.
Şubat 2020'den Ocak 2021'e kadar zararlı veya yanıltıcı
Covid-19 bilgileriyle ilgili 850.000 YouTube videosunun kaldırılmasına yol açtı.”
Bakınız bir de utanmadan övünüyor! Daha ne yazayım…