DOSTLUK ve KARDEŞLİK ÜZERİNE
Dostluk ve kardeşlik meselesi bizim için kadim, eşsiz, tarifsiz bir meseledir. Kardeşlik ve dostluk hukuku bizim için dünya ve içindekilerden önce gelir.
Dost, yanında kendini emin ve güvende hissettiğin kişidir.
Dostluk bahsi yazılan kelamları, anlatılan cümleleri ukbaya yani ahirete taşıyan değişmesi ve değiştirilmesi zor bir şahsiyet kuralıdır. Öncelikle şunun altını derin derin çizmeliyiz; dostluğu yarım olanın dünyası da ahireti de yarımdır.
Şartlar ne olursa olsun dostumuzun hukuku bizim şerefimizdir. Şeref mevzusu neye karşılık geldiği malum ve nettir. Dost ve vefa kelimesi beden ile ruh gibidir, biri diğerinden ayrıldı mı dostları birbirine bağlayan tüm bağlar kopar.
İlişkilerin ve imkanların arttığı bu zamanlarda dost ve vefa kelimesi ne yazık ki kolay kolay bir arada duramıyor ama bize düşen bu ahdi korumak, yaşatmak ve bir arada tutmaktır.
Menfaatleriyle yaşayıp yükselmek için ilişki kuran; bencil, düzenperest... ‘Tanıdık ve arkadaşları’ terk etmek ise dostluk ve kardeşlik hukukunun olmazsa olmazıdır. Verdiğimiz olmazsa olmaz kararlar ise bizi olur ve olgunluğa götüreceğini de unutmamalıyız.
Akılcılığın ve mantıksallığın hakim olduğu bu zamanda dostlarımıza karşı kalbimizin, gönlümüzün tüm yollarını sonuna kadar açmalıyız. Kalp ve gönül, insanı bütün çirkinliklerden ve yanlışlıklardan sakındırır, korur ve karar aldırır.
Ve biliyoruz ki; ‘’ kalpleri birbirine ısındıran yalnızca Allah’tır.’’
Unutmamalıyız ki; Allah için birbirlerini sevenin kalbini Allah birbirlerine bağlayıp ısındıracaktır. Dostluk meselesinin kutsallığı ve yüceliği o kadar büyük bir meziyettir ki; Hz. Allah Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde ‘’benim dostlarım var’’ diyor.
Dostluk bahsi ile alakalı uyarıcı ve yapıcı nasihatleri sürekli aklımızın özel bir tarafında tutmalıyız. Dosta karşı aldatan, galip gelmek isteyen, üstünlük kurmaya çalışan taraf, sürekli kaybetmiştir. Kırıcı ve yıkıcı meselelerde usulünce geriye çekilip sebat gösterende devamlı kazanmıştır. Dost, ahiret kardeşidir. Kazanan ahireti kazanmıştır, kaybeden ise ahireti kaybetmiştir.
Var olan dostluğun ön şartları olmaz, fakat dost tutacak olanlara bir çok şart ve nasihatin olması gerektiğini büyükler sürekli tekrarlayıp bahsetmiştir. Dostluk kuracağın insanda şu hasletlerin vücut bulması gerekecek; sadık, cesur, adil, edep ve ahlak sahibi olması.
Yine Efendimiz (SAV) diyor ki: ‘’Kendisi için istediğini dostu (kardeşi…) için istemeyen iman etmiş olamaz.’’
Dedik ya dostluk ile ilgili her mesele imana dayanıyor. Hz. Mevlana da diyor ki; ‘’iyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.’’ Dost senin selametini ister, ufkunu açar.
Dostu kötü olan kötü anılır. Dostunun huyları çirkin olan ‘ahlaksız’ olarak anılır. Ulu bir söz daha bırakalım ‘’kişi sevdiği ile beraberdir. Dostunun bütün özellikleri üstünüze siner. Demirci ile gezenin üstüne demir kokusu siner. Gül bahçesine giren gül kokar. Bundan mütevellit ya sadık olmalıyız ya da sadıklarla beraber olmalıyız. Evet sadıklarla beraber olmalıyız!
Sadıklardan ve gönül erlerinden bir büyüğümün hatırlattığı şu veciz Hadis-i Şerif örneği merhamet ve ahlak yüklü kalbi ne kadar da güzel ifade ediyor; ‘’ Allah korkusu her hikmetin başıdır.’’ (Taberani) Allah bize böyle güzel öğütleri hatırlatan büyüklerimizin sayısını çoğaltsın ve Allah onları hep var etsin(Amin)
Son olarak, dostumuza hakikate yapışır gibi yapışmalıyız. Dostumuzun üzüntüsü bizi sarsmalı, dostumuzun gözyaşı bizde dert olmalı, dostumuzun sevinci bizi mutlu kılmalı.