Dost Kabaklı
Dostluğu bize sevdirenler Fethi Gemuhluoğlu ve Ahmet Kabaklı’dır. Kime dost? Vatana dost, millete dost, ümmete dost, bayrağa dost, tarihe dost, ecdada dost, mazluma dost olacağız. Bir yerde dost varsa düşmanı da unutamayız. Düşmanımız evvelemirde nefs-i emmare ve lanetli şeytandır. Yanı sıra devlet, millet ve ümmet hasımlarıdır. İslam’a, Ezan-ı Muhammedi’ye ve albayrağımıza tahammül edemeyennadanlar, gafiller ve hainlerdir.
Son 20
yıl içinde kültür sanat dünyamızda büyük gelişmeler oldu. Bunu vicdanlı herkes
rahatlıkla görebiliyor. Vefa konusunda görevlerimizi yerine getiriyoruz.
Eskiden sadece belli başlı bazı şairleri, yazarları, âlimleri ve mütefekkirleri
anıyorduk. Genelde vefat yıldönümlerinde! Şimdi durum farklı. MehmedÂkif, Yahya
Kemal, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç ve diğer büyüklerimizi
hatırlamaya, haklarında programlar yapmaya ve gençlerimizle buluşturmaya
başladık. Bu sevindirici gelişme, muhteşem bir dönemin işareti, öze dönüşün
alametidir. İçinde bulunduğumuz birkaç gün içinde Hamid Aytaç, Necip Fazıl ve
İbnüleminMahmud Kemal hakkında muhtelif yerlerde önemli toplantılar yapıldı. Takip
etmekte zorlanıyoruz. Bugün de Sultanahmet’te Türk Edebiyatı Vakfı’nda Ahmet
Kabaklı Hocamızı rahmetle, minnetle yâd edeceğiz. Hocamız hakkında Oğuz
Çetinoğlu ve Ahmet Derindere, güzel bir eser hazırladı. Ben de fotoğraflar
eşliğinde hatıralarımı anlatacağım.
Hepimiz
ismi “Ahmet” olan üç büyük büyük edibin ve ârifin otağında doğduk. Seleflerimiz
yani eskiler, Selçuklu ve Osmanlı münevverleri “Hazret-i Türkistan”AhmedYesevi’nin
cübbesinden çıktı. Tanzimat’tan sonraki nesil “Hâce-i Evvel” Ahmet Mithat
Efendi’nin paltosundan zuhur etti. Bizise “Şeyhülmuharririn” Ahmet Kabaklı’nınkaftanına
sığındık.Kabaklı Hoca, gönlümü açtığım İstanbul’da bana yol gösteren, yön
veren, hakikati işaret eden kılavuz adamdı. Cağaloğlu’nda Yeşilay İşhanı’ndaki vakfın
o sade, mütevazı ama hareketli ve bereketli bürosunda,gençleri büyüklerimizle
tanıştırıyordu.
Tercüman
Mektebi’nin lideri, başmuallimiydi. Hemen yanı başında Ergun Göze ve diğer
yazar dostları. Köşe yazılarıyla milyonlarca insanımıza hitap etti,
değerlerimizi savundu. ‘Yerli ve millî aydın’ nasıl olunur herkese gösterdi. Türkçeye
musallat olan yoz zihniyetlilere karşı “Yaşayan Türkçe” sancağını açtı. İlim
adamlarını gazetede topladı, büyük dil savaşını kazandı. Devletimizin ara
verdiği “1000 Temel Eser”i, “1001 Temel Eser” olarak şevkle devam ettirdi.
Muallim
olarak onbinlerce talebe yetiştirmişti. Yetinmedi, Türk Edebiyatıisimli mümtaz eseriyle onlara millî benliklerini
hatırlattı. Türk Edebiyatı dergisiyle
ülkemizin en uzun ömürlü, faydalı ve hayırlı dergilerinden birini -bana göre
birincisi- kurdu. Şükürler olsun ki bir mektep olan ve yarım asrı dolduran dergimiz,
neşriyatına aynı coşku, heyecan ve azimle devam ediyor. Burada inançlı edebiyatçılar
yetişiyor.İki ciltlik Temellerin
Duruşması fikren tereddüt yaşayan aydınlara gerçekleri gösterdi. Diğer
eserleri ve vakıf kitaplarıyla yüreklere hitap etti. Kitabevi Sultanahmet’i
şenlendirdi. “Çarşamba Sohbetleri” deyince akıllara Ahmet Kabaklı ve TEDEV geldi.
Bu mekân, yurdumuzun en istikrarlı, örnek alınanocağı, seçkin mahfili oldu.
Ömer
Seyfettin Hikâye Yarışması’yla pek çok hikâyeciyi yetiştirdi. Âşıklarımıza, ozanlarımıza
dostlarıyla birlikte sahip çıktı. Ona 14 Aralık 1996 tarihinde “Şeyhülmuharririn”
unvanı verilmişti. Sadece gazetecilerin şeyhi değil ediplerin de aksakalıydı.
Bir fazilet, ahlak ve seciye abidesi olarak gönülleri doldurdu. Ömer Öztürkmen,
vefatından sonra “Ahmet Kabaklı Türkiye’dir.” demişti. Yalnızca Türkiye mi? O Türkistan’dı,
Azerbaycan’dı, Kerkük’tü, Kudüs’tü, Bosna’ydı, Kırım’dı, Semerkant’tı, Şam’dı,
Endülüs’tü, Bağdat’tı, Bakü’ydü. Türk dünyasının ve İslam âleminin vicdanı olduğu
gibi, yeryüzündeki bütün mazlumların sesi, nefesiydi. Oğuz’du, Selçuk’tu,
Osmanlıydı. Her dem, İslam’ın asla yorulmayan yiğit bir neferiydi.
Bazen
düşünürüm. Rahmetli Hocamız bugün hayatta olsaydı hangi siyasilere destek
verirdi. Elbette ve şüphesiz ki, Belediye Başkanlığından beri tanıdığı ve
sevdiğikararlı adama dua ederdi. Türk Edebiyatı Vakfı’nın açılışında bulunan,
vefat ettiğinde de tabutuna omuz veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
yanında olurdu. Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici’yi alkışlardı. Terör
örgütlerine mesafe koymayanların karşısında dururdu. 15 Temmuz Gecesi’ni
yaşasaydı elinde Türk bayrağı ve Kur’an, hepimizden önce Köprü’ye çıkardı.
Tarih boyunca düşmanımız olan emperyalistlerin uşağı FETÖ’cülere‘ölümüne’ direnirdi.
Eyüpsultan’da ebedî sabahı bekleyen aziz hocamıza
rahmetdiliyorum. İrfan dünyamızda yarım asırdır dalgalanan kutlu bayrağı aşkla omuzlayan
ve yükseğe taşıyan kahraman Kabaklı Ailesi’neselam olsun!