Dost görünen düşmanlar
Dünya liderleri hafta sonunu 20 milyon insanın hayatını kaybettiği 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesi dolayısıyla düzenlenen törenler vesilesiyle Paris’te geçirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli her yurt dışı gezisinden önce mesaj niteliğinde bir saldırıya uğrayan Türkiye’de rutin değişmedi. Hakkâri’de mühimmat patlaması soncunda 7 evladımız şehit olurken, 25 evladımız yaralandı. Şehitlere rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Donald Trump’ın ABD başkanı olmasıyla uygulamaya koyduğu ‘saldırgan rekabet’ politikası işe yaramış olacak ki, senato seçimlerinde eli rahatladı. Türkiye’yi Ermeni meselesi yüzünden yıllarca baskı altında tutmaya çalışan Nancy Pelosi’nin ise Demokrat Parti’den Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na kesin gözüyle bakılıyor. Sonuç Türkiye açısından iki ucu pislik bir değnek. Diğer adı petrol savaşı olan Türk’ü Anadolu’dan atarak Osmanlı topraklarını paylaşma amacı taşıyan 1. Dünya Savaşı yıllarından birkaç anekdotla emperyalizmin çalışma yöntemlerini anlamaya çalışalım.
Batılı emperyalistlerin Kızıl Sultan adını taktığı Sultan Abdülhamit Han’ın Musul-Kerkük petrolleri ile Kudüs meselesi konusunda verdiği mücadeleyi duymayanımız kalmamıştır. Yıllar yılı sözde Kürt özde Ermeni terör örgütü PKK’ya Türkiye’de terör eylemleri yaptıran, bugün de PKK farklı PYD farklı mavalını okuyarak Sultanın Hazine-i Hassa’sı üzerinde tasarrufta bulunarak bizim terör koridoru dediğimiz Kerkük - Musul petrollerini Türkiye’nin dışından Akdeniz’e indirme planı 100 yıl önce de vardı.
Musul ve Kerkük petrolleri bizim elimizden Türk Petrolleri ve Türk Milli Bankası eliyle alındı. Ne bu şirketin ne de bankanın içinde Türk’e ait tek bir lira, tek bir kuruş olmamasına rağmen. Adamlar daha Osmanlı döneminde Osmanlı lirasını İngiliz ve Fransız sermayeli Osmanlı Bankası’na bastırıyorlardı. Gelelim sözde Türk özde ise İngiliz olan Türk Petrolleri ve Türk Milli Bankası’na. Ermeni Diasporasının önemli isimlerinden Kalust S. Gülbenkyan’ın çabalarıyla kurulan bu şirketler aracılığıyla Irak petrollerinin geliri yıllar yılı, Ermeni diasporasına, İngiltere, Fransa, Amerika’ya akıp gitti.
Osmanlı’yı 1. Dünya Savaşı’na sokan sözde İslamcı, özde İngilizci Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali’nin torunu Sait Halim Paşa, yazdığı uluslararası sözleşmelerde hiçbir hükmü olmayan bir mektupla Musul ve Kerkük petrollerinin imtiyaz hakkını, Türk Petrollerine yani İngilizlere veriverdi. Abdülhamit Han’ın 31 Mart Vakası sonrasında tahttan indirilmesiyle Mezopotamya petrol sahaları Hazine-i Hassa’dan alınarak devletleştirildi. 1912 yılında merkezi İngiltere’de olan Türk Petrol Şirketi kuruldu. Şirketin sermayedarlarına bakacak olursak, % 25’i Deutcshe Bank ve Anadolu Demiryolu, % 25’i Royal Dutch Shell Grubu,% 35’i S.E.Cassel ve Türk Milli Bankası, % 15’i ise Kalust S. Gülbankyan. Türk Milli Bankası’nın kuruluş adresi de Türk Petrolleri Şirketi’nin olduğu gibi ’50 Cornhill, London’. Genel Müdürü ise Bobington Simith. Ermeni Gülbenkyan yine kurucu ortaklar arasında bulunuyor. ABD’nin bölgedeki petrollerden hak iddia etmeleri ise, John Rockkefeller’in Standart Oil Şirketi, Amiral Chester şirketleri vasıtasıyla olmuştur. Savaş sonrası Fransızlar ve Amerikalılar da pay istemiş, Fransızlara Gülbenkyan’ın hisseleri % 5’e düşürülerek pay verilirken Amerikalılara da Mağlup Almanların Payı takdim edilmişti.
Amiral Chester’ın Sivas’tan Musul ve Süleymaniye’ye ulaşacak hat ile Halep’ten Akdeniz’e uzanan demiryolu hattının yapılmasını hayal etmiş. 22 Ekim 1923’te Bakanlar Kurulu’na bu projelerini kabul ettiren Chester’a 18 Aralık 1923’te projenin iptal edildiği tebliğ edilmiştir. Sevr’in haritalarına bakarsanız Amerika’nın Van’dan Sivas’a kadar bir Ermeni devleti kurmasının altyapısını nasıl hazırladığını görürsünüz.
Paris’te toplanan dört devletin Yunan’ı İzmir’e çıkartma kararının ardında da Musul, Kerkük ile Türkiye’nin bağının kesilmesi planları vardı. Anadolu milli mücadele ile uğraşırken İngiliz, Irak’ta hükümeti kurmuş, Türkiye’nin vermediği imtiyaz hakkını 1925 yılında Irak hükümetinden almıştı. Gülbenkyan’ın halen Kuveyt, Bahreyn, Katar petrol şirketlerinde payının olduğunu düşünürseniz sistemin nasıl döndüğünü görebilirsiniz.
Türk Petrolleri’nin Türk ile bir ilgisi olmadığı gibi Pers petrollerinin de İran ile bir ilgisi yoktu. Ermeni simsarların öncülüğünde mevcut devletlerden petrol işletme hakkı alan emperyalizm bugün de Kudüs’ü İsrail’e teslim etmek için Irak ve Suriye Petrollerini Sözde Kürt, Türk, Arap şirketleri ve taşeron savaşçıları eliyle kendi şirketlerinin kontrolünde tutmak istiyorlar. Abdülhamit’i tahttan indiren savaş henüz bitmedi. Bizi düşmanlar değil hep dost görünen düşmanlar mağlup etti. Emperyalizmin taşeronları bugün de PKK adıyla, DEAŞ adıyla, Sisi adıyla, Salman adıyla hizmetlerini sürdürüyor. Türk’ü Türkçülükle İslam’ı İslamcılıkla yok etme projesi işliyor. Ardahanlı Öztürk Yılmaz’ın Türkçe ezan çıkışı boşuna değil. ABD’nin derdi 3 tane miadı dolmuş PKK elebaşını teslim ederek, İsrail’in etrafına güvenlik ağı örme projesini tamamlamaktır. Münbiç ve Fırat’ın doğusu bu terör unsurlarından temizlenmezse yarın Erzurum, Sivas, Hatay, Antep’i tartışıyor olacağız. Rabbim dost görünen düşmanların şerrinden muhafaza eylesin…..