Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2972.42
BIST 100
10016.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Şubat 2019

Dost acı söyler!

“Kur’an okuyacağın zaman kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığın.” (Nahl 16/98)

Kur’an demek inanın yani güvenip teslim olanın baş ucu kitabı, anayasası, helal ve haramların olduğu, hem bu dünyanın hem de ahiret mutluluğunun garantisi...

Hasılı Müslümanın her zaman elinin altında olan kitabı.

Hal böyle olunca bu emir, Allah’ın indirdiği kitabı okumak için temiz bir akla ne kadar ihtiyacımızın olduğunun ne kadar önemli olduğunun dile getirilişi.

Makamından insanın yaratılması ile kovulmuş olan şeytan elbette boş duracak değil. Anlamaya ve anlamlandırmaya müdahale edip bizi de kendi haklılığına ortak etmeyi isteyecektir.

Şeytan Allah’ın rahmetinden sırf gurundan ve haksız olduğunu bile bile ısrarla savunduğundan dolayı kovulmuştur. Böyle olunca insanı kendine ebedi düşman bellemesi de kaçınılmaz oldu.

İçinden geçirdiği düşüncelerini eylemle dışa vurduktan sonra yanına kendisi gibi düşünenleri çoğaltmak istedi. Biliyordu ki, ne kadar kendisinin söylediğine inanan olursa o kadar rahatlayacaktı.

Nitekim muradına da ermedi değil. Dünya tutkusu ve hazlara kurban olmak erdemlilik olurken, Adem gibi düşünenler yalnızlaştırıldı. İçinde insanın mutluluğu için kuralların olduğu kitap ise anlaşılmaz, bizden uzak, en çok okunan lakin anlaşılmayan, uygulanmayan, tarihin tozlu sayfalarına hapsedilmek istenen, sohbetleri süsleyen bir manzume haline geldi.

Allah’a güven akabinde teslim olmak olan iman ise yanlış algılandı. Verilen bilgiler imanın kalp ile tasdik, beden ile tatbik noktasındayken, uygulama noktası ertelemelere takıldı. Zaman bahane edilerek ne kurallar ne de okunan kitap anlam dünyalarında yer edemedi.

Halbuki Kur’an, kadına ve erkeğe tam olarak değerini verirken, hem toplumda hem de ailede sorumlulukları, görevleri, sınırları belirlenmişken, zalimin affı asla mümkün değilken, zalimliğin de cinsiyeti yok iken toplumsal cinsiyet eşitliği ya da adaleti söylemlerine kurban edildi.

İffetlerini korusunlar, eksiklerini eşleri ile tamamlasınlar, bedenleri sükûna ersin diye kadını erkeğe, erkeği de kadına muhtaç etti. Lakin modern dünya kadını da erkeği de yerinden edip “içindeki seni çıkar, içinden geldiği gibi yaşa, eğlen, cinsiyetini seç ve istediğin cinsiyetle seviş” diyerek toplumu da aileyi de bitirdi.

Bu devirde dünya global köy, batı çok güçlü, planlar acayip sinsi vb. bir çok mazeretler sunularak, yapılan yanlışlara bin bir kılıflar üretilerek Müslümanlar da bu çarkın içine girdi.

Vahiyde bedevilerin imanı “Müslüman olmak” yani “teslim olmak” olarak anlatılır. Mümin olmak ise “güvenin akabinde teslim olmak “tır. Mümin olma gayreti olmayınca yaşanan yanlışlara kılıflar üretilmek de pek zor olmadı. Zira asrın modern insanı bedevi değil, kendini medeni olarak niteleyendi.

Yaşadığı toplumda ya da ailesinde huzurlu olmayan bedenler, adalet duygusu içinde yaşamazlarsa azgınlaşıp haksızlık yapacaklar, haksızlık yaptıkça da haksızlıklara maruz kalacaklardır. Sonuçta ise “yumurta mu tavuktan çıktı yoksa tavuk mu yumurtadan çıktı” tartışmasına benzeyen haller yaşanacaktır.

Değerlerin alt üst olduğu, dengelerin bozulduğu, dünya nimetlerine dört elle bağlanıldığı, topluma cinsel eşitlik getirildiği, ailelerin bittiği, ne kadının kadın, ne de erkeğin erkek olmayı arzuladığı bir ortamda erdemli davranışlar da kaybolacak, herkes birbirine düşman gözüyle bakacaktır.

Hakka kul olmakta zorlanan şeytanın kandırdığı insan, batılın kölesi olmaya gönüllü girecektir, girdi de. Evinde eşine hizmet etmekten zorlanan kadın, bir çok erkeğe hizmeti marifet sayacaktır, saydı da. Vahiyde “Tarla” ile anlatılan evlendiği hanımına bakım yapmayan erkek, daha vermeden alma derdine düşecek, düştü bile... Evlenmek istediği hanımının maaş kartının kendisinde olmasını da istedi bile...

Hasılı Dostlar, bizler yolda kaldık. “ Dost acı söyler” derler.

Bu biline ki; Bizler Müslümanız. Mümin değiliz.

Kabul edile ki; Henüz iman kalplerimize girmedi...