Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2429.44
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Temmuz 2021

Dosdoğru olmak

Her insan gerek bireysel gerek toplumsal olarak bir başkasının değil sadece kendi hikâyesini, kendi hayatını yaşıyor. Her hikâyenin bireysel yaşam mahremiyetine hürmet, görgü gereğidir, inanç gereğidir. Kulak ve göz hırsızlığı yapmak en büyük ahlaksızlıktır.

Ancak insanın toplumsal yaşam hikâyesinde gerek ailesine gerek toplumuna ve ülkesine etkileri gereği durum asla böyle değildir. Toplumsal yaşam ister istemez herkesi müspet ya da menfi olarak etkiliyor. İnsanın toplum içinde yaptıkları ama iyi ama kötü manada bir şeyleri değiştiriyor. Yaptıkları ya iyi bir ahlak ya da kötü bir ahlak kapısını aralıyor.

Evinde, akraba ilişkilerinde, ticaretinde, eğitiminde, siyasetinde, her nerede olursa olsun dosdoğru olabilme niyeti ve dosdoğru olamama endişesi taşımayan bir insan; birey, topum ve ülke için gerçekten çok kötü sonuçlar doğuracak demektir.

Evinde eşi ve çocuklarına şefkat göstermeyen, ticaretinde malını hileden uzak tutmayan, okulda/camide dersini/vaazını ilmi, akli ve ahlaki söylemeyen, siyasetinde sözünü yalandan ve doğruluktan esirgemeyen bir insan dosdoğru olamaz, insanlığa ve insanlara hayırlı bir şey veremez.

Anne babayı düzeltemezseniz çocukları, tüccarı düzeltemezseniz iktisadı, hocayı/öğretmeni düzeltemezseniz nesli, siyasetçiyi düzeltemezseniz ülkeyi kaybedersiniz. Aile, tüccar, hoca/öğretmen ve siyasetçi bir ülkenin olmazsa olmazlarındandır, kilit taşlarındandır. Bütün bunları dosdoğru yapmak veya bunlar için dosdoğru insanlar seçmek zorundasınız.

Ahlak, dün de bugün de olduğu gibi toplumsal bir sorundur. Yeryüzündeki bütün toplumsal sorunlar, niyet beyanı ve yüksek bir irade ile çözülür. Kötü ahlak ve kötü ahlaklılar için ne niyet beyanı gösteriliyor ne de yüksek bir irade emaresi görülmüyorsa bu sorun asla çözülmeyecektir.

Ahlakı yüksek ve yüce yapacak olan bu dosdoğru olabilmeyi sağlamanın en muhkem yolu, iyi bir ahlak sahibi olabilme niyet ve iradesi ile beraber gayretten geçer. Bunu sağlarken de “adil olmak” ve “ihsan üzere” bir yaşam yapılacakların en başında gelir.

Adalet, insanlara hangi vakit, hangi mekân ve kime karşı olursa olsun zamanında uygulanmak üzere emredilmiştir. Adalet, herkesi ve her şeyi yerli yerine koymak ve gerektiği gibi ceza vermek demektir (iyiliğin ve kötülüğün karşılığı neyse onu vermek).İhsan olmadan hiçbir iş doğru düzgün yürümez.Görev, iş, gönüllülük her ne ise onu layığı ve dosdoğru yapabilmek ihsandır. Beni nasıl olsa görmüyorlar deyip savsaklayarak hatalı iş değil gören olsa da olmasa da dosdoğru iş yapabilme gayreti demektir.

İnsan dosdoğru olsa da olmasa da kendi hikâyesini yaşarken etkilediklerinden ya fayda ya da zarar görecektir. Her canlı gibi kendi hikâyesini yaşayan her insan bir gün ölümü tadacak. Ve mahşerdeki sorgusu da mutlaka tek başına olacak. Asla bir başkasının sorgusunun muhatabı olamayacak.

Ancak hikâyesini yaşayan insanın bireysel yaşamı ve toplumsal yaşamında bir denge yok ve hikâyesinde aşırılık varsa kendi yaptıkları ve yapmadıkları, kendi söyledikleri ve söylemedikleriyle etkilediği her başkasının hesabı kendisinden sorulacak. Ve bu sorgu çok çetin geçecek.

Unutulmamalıdır ki iyiyi yapmayan ve söylemeyen, hikâyesinde iyi ahlakı yaşamayan ve söylemeyenler de suç işlemiş olacaklar. Birey, toplum ve ülke hangi meslekten olursa olsun ancak hem iyiyi yaşayan ve söyleyen ve hem iyi ahlakı ile dosdoğru olanlarca cennet yurduna benzeyebilecektir.