Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2436.69
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Haziran 2020

Dört temel taş veya kendini tekzip etmek

Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyuna dönük açıklamalarında dikkatimi çeken bir cümlesi var. Konuşmaların başlangıcında dile gelen bu cümle, bir tür zemin, dayanak işlevi görüyor söylem için. Cümle şu: “18 yıl önce yola çıkarken, "Biz ülkemizi dört temel taş üzerinde yükselteceğiz" dedik. Bunlardan birincisi eğitim, ikincisi sağlık, üçüncüsü adalet, dördüncüsü de emniyettir.” Söylem mimarisinde güçlü ve etkili bir konuşma için itiraz edilmesi güç, dayanakları sağlam, temel teşkil edecek ve üzerine bina edilecek yapıyı taşıyacak sağlamlıkta önermelerin seçilmesi zaruridir.

Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanı’nın konuşması için böyle bir cümlenin kullanılıyor olması izaha muhtaçtır. Konuşmada dile gelen eğitim, sağlık, adalet, emniyet başlıklarından üçündeki ahvalimize tartışmayı bir kenara bırakarak sadece eğitime değinmek istiyorum. Bilindiği üzere AK Parti hükümetleri döneminde eğitim alanında personel istihdamı, derslik sayısı, okullaşma oranı, ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, teknik donanım altyapısının oluşturulması gibi kısaca eğitimin fiziki koşullarında istatiksel anlamda çok önemli gelişmeler sağlanmıştır. Nitekim bugün eğitime erişimde yakalan düzey, okullaşma oranı, sınıf ve öğretmen başına düşen öğrenci sayıları gibi istatistiklerde OECD ortalamasından aşağıda kalır bir durumun olmadığı görülüyor. Ancak 18 yıl boyunca eğitim alanında bu nicel gelişmelerin bir nitelik artışını beraberinde taşıdığını söylemek mümkün değildir. Bu gerçek Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edilmiş olup defaatle dile getirilmiştir. “Eğitim ve kültür alanında başarısızız” şeklinde kabul edilen bu başarısızlık hem ulusal (LGS-YKS), hem de uluslararası (PISA) merkezi sınavlarca teyit edildiği gibi daha da önemlisi öğrenci, veli, öğretmen, MEB memnuniyet düzeyinden de rahatlıkla görülmektedir.

Dolayısıyla kolektif bir şekilde başarısız olduğumuz ve hiç de memnun olmadığımız bir alanın sanki çok başarılıymışız ve çok da memnunmuşuz gibi kamusal bir söylemin dayanağı olarak önümüze getirilmesini makul bir şekilde anlamlandırmak mümkün değil. Hem başarısız olduğumuz ve başarısızlığımızı kabul ettiğimiz bir alan var, hem de küresel bir olağanüstü halin içerisinde nasıl başarılı olduğumuzu anlatan bir söylemde bu alanı dayanak, zemin olarak kullanma var. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi ülkenin yükselmesi için bu dört temel taş belirleyici ise (eğitim, sağlık, adalet, emniyet) diğerlerindeki vaziyetin ne olduğuna ilişkin ayrıca bakmak kaydıyla (ancak yeri gelmişken salgın sürecindeki küresel ahval dikkate alındığında sağlık alanında çok başarılı bir performans sergilediğimizi söylememiz gerekiyor) bu temel taşlardan sayılan eğitimin kendisinden beklenen görevi taşıyamayacak nitelikte olduğu açıktır.

Bu konuşma vesilesiyle iki basit tespit yapabilecek durumdayız. Birincisi, ülkemizin yükselme zemininin ana taşıyıcı kolonlarından birisi kabul edilen eğitim maalesef kendisinden bekleneni karşılama güç ve kabiliyetinden yoksun durumdadır. Bu yoksunluğun niceliğine ilişkin bir bütün halinde eğitim kamuoyunun düşünmesinde zaruret var. Ayrıca yeni hükümet sisteminin aparatlarından olan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Milli Eğitim Bakanlarının (AK Parti hükümetleri) ve teşkilatının tabiri caizse savunma vermesi zaruridir. İkincisi, eğitimdeki ahval ve şerait bu minvalde iken nasıl oluyor da Cumhurbaşkanı’nın kamuoyuna dönük söyleminin zeminine bu cümle yerleştirilebiliyor. Metni hazırlayanlar ya gerçekliğe önem vermiyorlar, ya konuşmanın gerçeklikle ilintisinin olmasının bir anlamının olmadığını düşünüyorlar veya konuşmanın hedef kitlesinin akli-mantıki düzeyini dikkate değer bulmuyorlar. Başka gerekçeler de sıralamak mümkün şüphesiz. Ancak çok uzatmanın bir anlamı yok. Kendi kendini tekzip eden konuşmalar yerine ülkenin sağlık ve selameti için gerçekçi, güçlü, tutarlı yaklaşımlara, söylemlere ihtiyacımız var hasılı kelâm.