Dört işlem yaratılışa ters!
İnsanların izafî olarak ortaya koyduğu bilimsel kaidelerin derin düşünce ile irdelenmesi, yaratılışın mucizevi tarafını ortaya koyar.
Tabi ki bilimin parametreleri
izafî gerçeklerdir, hakiki gerçekleri anlamak için. Sadece bir pergel veya şâkul
görevi yapar. Lakin ülfet dediğimiz düşüncedeki sıradanlaşma bu gölgeleri
zamanla gerçek gibi algılatır insana ve eşyanın hukukuna da en büyük tecavüz o
zaman yaşanmış olur.
Mesela, hayatımızı
kolaylaştıran matematikteki dört işlemin her biri üzerine varlığın yaratılış
yetki ve sorumluluğu bağlamında düşündüğümüzde bu sapmayı görürüz.
Efendim matematikte 0’dan 9’a
kadar olan her bir sayının kendindeki zatî ve izafî değeri orijinalken dört
işlemle ortaya koyduğu her yeni sonuçta değişimin ve dönüşümün eseri, aynı
zamanda aslî kalmama, zatî olma durumundan inhiraf etme durumu ortaya çıkar.
İsterseniz 1,2,3,4… sayılarını
ele alalım.
Önce toplama işlemi bağlamında bakalım. Bu dört
sayıdan hangisini diğerine ilave edersek edelim asla cevher olan sayının aslı
gibi kalmadığını görüyoruz. 1 biraz daha kalınlaştı ve kendi gibi kalmadı, yeni
bir biçim ve içerik oldu. Kendisiyle toplanınca 2 oldu. 2’ye eklenince 3 oldu.
3’e ilave edilince 4 oldu. 4 ilave edilince kendinden çok uzaklaştı. Aslı ile
hiçbir ilişkisi kalmadı.
Çıkarma İşleminde
1’in bünyesinde hep bir incelme oldu. Gittikçe zayıfladı ve her işlemde kendi
gibi kalmayarak değişime uğradı. Kendisinden kendisini çıkarınca ortada bir şey
kalmadı. 2’yi çıkaramadığımızdan dolayı daha olumsuza gitti. 3’ü çıkarmak için
çok gayret etsek de boş yere kürek çektik. 4’e gelince artık bıraktık biri
zayıflatmayı.
Çarpma işleminde
ise aklımız daha karıştı. Çünkü ortaya çıkan sayı hem kendisi değildi hem de
çok abartılı bir netice elde edilir gibiydi. 1’i 1 ile çarpıştırınca bir şey
değişmiyor gibi göründü ama çok enerji kaybetti vücudundan. 2 ile çarpıştırınca
biraz sert kayaya çarptı. Etkisiz eleman gibi gözüktü lakin yine kaybeden
kendisi oldu. 3 ile çarpınca 1 artık sıradanlaşmaya başladı ve kabak tadı
veriyor gibi algılansa da olan yine 1’e oldu. Çünkü enerjisi her çarpışma
sonucunda azalıyordu. 4 ile çarpıştırınca 1 artık dur diyecek mecali kendinde
hissedemedi. Bundan sonraki bütün çarpışmalarda yaşayan bir ölü gibi var olmaya
devam etti.
Bölme işleminde
ise tam bir bölünme var. Hem de kendisiyle bölünmek istenen sayıların adedince
bir benliğinden küçülme var bu bölünmede. 1 kendiyle bölününce ortada ne zatı,
ne sıfatı kalıyor emin olun. 2’ye bölününce yarısı gidiyor ve diğer yarısından
da bir şey çıkmıyor. 3’e bölüşülünce artık deforme olan bir form ve anlamsız
bir görüntü kalıyor. 4’te bölününce ortada hiçbir şey kalmıyor ahlardan başka.
İşte matematiğin bu dört işlemi gösteriyor ki
yaratılışın başlangıcı nasıl mucizevi ise bitişi dahi öyle mucizevi bir
noktadadır.
Her varlık kendi tanım aralığı
içinde değerli ve harikadır.
Her insan da bütün bu
işlemlerin ezici değirmen taşları arasında geçmeden kendi kalarak gelişip
değişirse değerlidir ve normalliğin mucizevi yaratılışını koruyabilmektedir.
Maddi çıkar elde etmede ve haz
durumumuzu daha ileri taşımada dört işlem faydalı gibi görülebilir. Lakin
yaratılışta konulan tabiatı yine yaratıcının varlığın tabiatına koyduğu
kanunlarla işleme koymazsak en basit işlem dahi olan dört işlem yaratılışa en
büyük aykırılık olarak görülebilir.
Zannederim ki her varlık gibi
insan fıtratı da dört işleme aykırıdır. Sadece bir izafiyet atfedilmeli bu
işlemlere daha ilerisi düşünülmemeli.
Söz az ve öz gerektir vesselam.