Dönüşen Milli Görüş/çüler
Milli Görüş geleneği müthiş bir sınavdan geçiyor.
İlkeleri ile istekleri arasında kalan Milli Görüşçüler,
kendi içinde de ciddi tartışmalar yaşıyor.
Bu hafta sonu Saadet Partisi’nin gelecek haftasonu da Yeniden
Refah Partisi’nin gerçekleştireceği kongrelere katılım ve desteğin yoğun
olması beklenirken camianın kafası epey bir karışık durumda...
Numan Kurtulmuş’tan bu yana suların durulmadığı Saadet Partisi’nde AK
Parti’ye ve Erdoğan’a karşı kızgınlık bir türlü son bulmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "davayı bölen adam" olarak
görüldüğü, ardından da yıllar boyunca düşman görülen Batı kültür ve
medeniyetine sarıldığını söyleyen Milli Görüşçüler, gerek zina
yasası gerek ise toplumsal hayata büyük tehdit olan LGBTİ kavramının
legalleştirildiği eleştirisini gündeme getiriyor.
Sürekli olarak İstanbul Sözleşmesi ile aile kurumunun
yıpratıldığı dile getirildi.
Ben bu düşüncelerde olmasam da Milli Görüş camiasında bu
inanışa sahip birçok kişi var.
“Müslüman mısın?” sorusuna yüzde 75’in “Evet” cevabını verdiği
toplumun geldiği halden korkan ve davanın ortaya koyduklarıyla betonlaşmanın
getirdiklerinin "kazanım" olarak görülemeyeceği
eleştirilerini dile getiren Milli Görüşçüler bölünerek ayrışıyor.
Metropoll’e göre Millet İttifakı’nda yer almasına rağmen "Erdoğan’a
oy vereceğini söyleyen Saadet Partili seçmen" oranının yüzde
25'ten fazla olması caminin içindeki karışıklığı gösteriyor.
Aynı şeklide Cumhurbaşkanlığı yarışında seçim ikinci
tura kalırsa ikinci turda CHP’yi ve muhalefeti desteklemek
istemedikleri için "Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıklayan" Yeniden
Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’a demediklerini bırakmadılar.
Erbakan sonrasında açıklamasını bile değiştirmek zorunda kaldı.
Milli Görüş’ün üç bileşeni olan bu partilerin bu kadar değişik refleks göstermesi
gerçekten inanılır gibi değil.
Oturup üzerinde uzun uzadıya çalışmak gerekiyor.
AK Parti her ne kadar gömleği çıkartanların durağı olsa da
yönetim kademesinde ve kilit noktalarda gelenekten gelenlerin her zaman tercih
edilmesi önemli bir mesaj aslında.
Türkiye Yüzyılı çıkışı ile yeni bir soluk getirmeye çalışan Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın AK Parti’yi harekete geçirme çabasına destek verenler olduğu
gibi olmayanlar da var.
Geçmiş yıllarda Meclis’te Plan Bütçe Komisyonları’nda
muhalefetle kora kor mücadele eden milletvekillerinden eser
kalmadı.
Üç dönem kuralının getirecekleriyle birlikte siyasi havayı görmek isteyen
milletvekili sayısı hiç de az değil.
Halbuki “Seni Başkan yaptırmayacağız!” diyenlere rağmen
bırakın kendine almayı Erdoğan’ın kimlere ne makam verdiği
düşünülünce, “Eh işte siyaset böyle bir şey...” demekten
kendisini alamıyor insan...
Neyse!
İlk sınavı Pazar günü Saadet Partisi Genel Başkanı Temel
Karamollaoğlu verecek.
Muhtemelen sınavı geçecektir ama 10 yıldan fazla süredir partideki
değişimden rahatsız olan gelenekçilerin “Allah için siyaset” formatından
uzaklaşıldığı eleştirisine düne kadar partinin Meclis’teki temsilcisi Konya
Milletvekili Abdülkadir Karaduman ve MGK/AGD Genel Başkanı
Salih Turhan kol kanat gererek geçen hafta liste çıkarmaya kadar
ulaşın bir sürecin taşıyıcısı olmuşlardı.
46 kişinin yer aldığı toplantılarda Kongre için aday ve liste belirleme
noktasına kadar gelinmişken bu iki ismin ikna edilerek "Temel Bey ile
uzlaşma" yolunu seçmesi geride kalan 44 kişiyi epey rahatsız
etti.
Pazar günü düzenlenecek Kongre’de bu rahatsızlığın sandığa yansıma ihtimali
olsa 400 delegenin yani tüm delegenin üçte birinin oyu ile bu görünür hale
gelir ama Milli Görüş geleneğinde ikiliğe yer yok.
Bu nedenle tepki oyları yerine eleştiren delegelerin
katılmayacağı bir Kongre süreci yaşanacaktır.
Haymana Mutabakatı ile bir noktaya getirilen eleştirilere
biraz kulak verdim.
Rahmetli Erbakan Hoca’nın "günlük siyasete horoz dövüşü" dediğini
ve "Milli Görüş’ün horoz dövüşünde olmayacağını" söylediler
bana...
Eleştiriler arasında; SP’nin artık proje üreten bir parti
olmaktan çıktığını, Hakkı üstün tutmaktan başka hesaplar içine
girenlere teslim olunduğunun söylemesini bana epey ilginç geldi.
Hatta sorunlu bazı mesele ve kişilerle ilgili gerek rahmetli Oğuzhan
Asiltürk gerek ise Temel Karamollaoğlu’na birçok dosya
iletildiğini söyleyenler, Oğuzhan beyin müdahale edeceğini ama ömrünün
yetmediğini Temel beyin ekibinin ise süreci bir şekilde kendisine çevirdiği
söylüyorlar.
Adana, Elazığ, Bingöl, İstanbul başta olmak üzere ikinci listelerin
kazandığı şehirlerde yönetimlerin değiştirildiği ve "Millet İttifakı’nı
sarsacak hiçbir adımın" atılmamaya çalışıldığını dile getirerek
şu eleştiriyi yapıyorlar:
“Milli Görüş, Millet İttifakı’nın aparatı olmamalı!”
Sanırım en ayağı yere basan eleştiri şu bence:
Politika değiştirdiği için eleştirilen AK Parti’ye benzeyen bir parti
olduklarının farkında değiller. Başarı için her şey mubah
değildir. AK Parti ile aynı oldular ama farkında değiller.”
ALTILI MASA GENİŞLEYECEK
İçerideki baskının yanında parti yönetimine şimdi bir de dışarıdan bir
baskı gelebilir.
Bu hafta BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın Millet İttifakı'na
girmek istediğini ama Temel beyin karşı çıktığını ekranlardan açıklaması
sonrasında hemen Saadet Partisi Sözcüsü Birol Aydın'ı arayarak partinin
politikasını sordum.
Aydın, rezervleri olmadığını ve Millet İttifakı'na herkesi kabul
ettiklerini açıkladı.
Hemen yönümü İYİ Parti'ye çevirip yeni parti sözcüsü Kürşat
Hoca'yı aradım.
Onların da bir rezervi olmadığı açıklamasını herkesle birlikte ben de Twitter'dan
okudum.
CHP'li Engin Özkoç'tan da olumlu hava geldi.
Sanırım masanın nur topu gibi yeni bir üyesi olacak.
Türkiye demokrasisine hayırlı olsun.
İnşallah uzlaşı kültürü hakim olur ve Erdoğan karşıtlığından daha fazlası
ortaya koyulabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dediği gibi iktidarın daha başarılı olması daha
güçlü bir muhalefetle mümkün...