Döneceğiz!
Bebektim henüz. Yatağımda renkli bir rüya görüyordum. Bir gün ansızın annem beni uyandırdı tatlı uykumdan. Evde bir telaş vardı anlayamadığım. Sesler karışıyordu birbirine. Annemin feryadını, babamın telaşlı halleri izliyordu. Ağabeyim ve ablam sessizce ağlıyordu. Alelacele evden dışarı çıkıp yola düştük. Birileri mi kovalıyordu bizi, niçin gidiyorduk. Şeytan yüzlü silahlı kötü adamlar sağımızda, solumuzda ve tepemizdeydi. Acılı hikayemiz,işte o zaman başlamıştı. Koca bir ömür geçti o felaketin ardından. İnanın hiç unutmadım korkunç sahneyi. Annem babam vefat etti daha sonra, abim ablamla biz kavilleştik. Sözümüz olsun, ahdimiz olsunşirin ülkemiz Filistin'e döneceğiz.
Küçücük bir kızdım. Evde mutfakta anneme yardım ediyordum. Babam ansızın girdi içeri ve bize "Hazırlanın, gidiyoruz!" dedi. Annem sapsarı kesilmişti korkudan, kardeşim ağlamaya başlamıştı. Alelacele hazırlandık. Bir kaç kapkacak, bir kaç elbisemizi aldık sadece. Yükledik sonra hepsini vefalı merkebimizin sırtına ve yayan yollara düştük. Uzun, çok sıcak, yorucu bir yolculuktu. Susadık, acıkdık, terledik, hastalandık ama devam ettik seferimize. Zoraki bir yolculuktu bu, sürgün edilmiştik. Sonra yerleştiğimiz beldeden memleketimize hasret duymaya başladık. Özledik doğup büyüdüğümüz yerleri. Sıla derdi burnumuzda tüttü. Arkadaşlarımızı, komşularımızı apansız yitirmiştik o gün. Vazgeçmedik asla, eninde sonunda mutlaka topraklarımıza döneceğiz.
Henüz bıyıkları terlememiş bir delikanlıydım. Evimizin önünde çok sevdiğim arkadaşlarımla oynuyordum. Bir anda evden çağırdılar beni "gel" diye. Koşup gittim. Evimize bir ölüm kokusu sinmişti. Her yer toz duman içindeydi. Bir koşuşturmaca yaşanıyordu kerpiç odalarda. Babam bazı eşyaları sarıp sarmalıyor. Annem ahşap sandıktan giysilerimizi alelacele çıkarıp paketliyordu. Kızkardeşimin gözüyaşlı, küçük kardeşim ise feryat edercesine ağlıyordu. Olağanüstü bir hal vardı hanemizde. Meğer göç ediyor muşuz, ayrılıyor muşuz meskenimizden. Uzaklara gidiyor muşuz. Çıktık mecburen ölüm kokan yolculuğa. Sağ arka cebime sapanımı almıştım, bir de yumruklarımı sıkmıştım. Bize bunu yapana gösterecektim. Zalimler hiç sevinmesin,elbette döneceğiz!
Evde, kızımla birlikte mutfaktaydım. O kapkara günü unutabilir miyim hiç? Bir anda cehennem haberi geldi ve ok gibi saplandı yüreğimize. Evimizi barkımızı, sokağımızı mahallemizi, komşumuzu dostumuzu bırakıp gidecektik tez elden. Gözümüzü açıp büyüdüğümüz bu güzel memleketi hemen terkedecektik. İnanamadım bir anda. Kocam bu haberi verince şaşırdım önce, bir çığlık attım. Sonra annelik galebe çaldı, metanetimi korumalıydım, çocuklarım vardı. Gözyaşlarımı içime akıtarak hazırladık eşyalarımızı ve yola çıktık. İşte gelip buralara yerleştik. Halbuki yoksul ama tevekkül sahibiydik. Dar imkanlı ama mesuttuk. Halimize şükrediyorduk. Ben ihtiyarladım artık, yaşım 60'ı geçti. Filistin'e dönemeyeceğimi biliyorum. Ama çocuklarıma söyledim, dönecekler. O mübarek topraklara dönmezlerse hakkımı helal etmeyeceğimi bilirler. Onların dönüşünü belki de mezarımdan mutlulukla seyredeceğim. Yavrularım dönecek.
Çarşıdaydım, küçük dükkanımda çalışıyordum. Annemi bir yıl önce, babamı ise altı ay evvel yitirmiştim. İkisinin mezarını yeni yaptırmıştım. Bir anda İsrail askerleri geldi ve elime bir kağıt parçası verdiler. "Bu şehri hemen terkediyorsunuz!" dediler. Anlayamadım, kavrayamadım, bir kabus yaşadım o an sanki. Bir "büyük felaket" başımıza gelmişti. Annemin ve babamın mezarını terkedip, akrabalarımı bırakıp nereye gidebilirdim ki? Ancak emir kesindi. Dükkanı sıkıca kapattım. Komşularımla helalleşip vedalaştım. Şehirde ölüm kol geziyordu. Durumu evde anlatmak kolay olmadı. Ama mecburduk. Kısa zamanda hazırlandık. Bir kaç parça eşyayı kapının önüne çıkardım. Hanım ve çocuklarım, gözleri kan çanağına dönmüş halde çıktılar. Dış kapıyı kilitledim, anahtarı yanıma aldım. Yolda çocuklarıma "Annenizle ben ölsek de siz evinize döneceksiniz." dedim. "Evlatlarım, işte anahtar! 'Nekbe' bizim felaketimiz oldu ama siz dönüş ümidinizi hep koruyun. Allah şahit olsun ki, topraklarımızı o zalimlere asla bırakmayacağız. Günün birinde, mutlaka evimize döneceğiz!"