Dolar (USD)
34.03
Euro (EUR)
37.94
Gram Altın
2822.32
BIST 100
9744.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Eylül 2024

Dolu yaşamak-boş yaşamak

İnsan olarak düşünmek, duygulanmak, duymak ve davranmak, insanın önünde duran en çetin meydan okumadır. İnsan olduğunu sanmasına rağmen, insan olarak nasıl düşüneceği, duygulanacağı, duyacağı ve davranacağı üzerine hiç düşünmeyen, kendini bunun için geliştirmeyen, içinde bulunduğu ailenin, grubun, kültürün veya kimliğin kalıplarını taklit etmekten öteye gitmeyen birçok kişi bulunmaktadır. Bilinmeyen zamanlarda bilinmeyen kişiler tarafından oluşturularak kültürel olarak aktarılan düşünceleri, kalıpları ve kaynakları taklit ederek, kişinin, kendi insanlığını geliştirmesi ve olgunlaştırması mümkün değildir.

İnsanın, insan dışında ölçüsü yoktur. Sahte kurgular, kaynaklar, veya inançlar, insanın hayatını ve kişiliğini belirleyen ölçüler olamazlar. İnsan, kendini ve doğayı ölçü alarak kendisine özgü bir bir birey olmalıdır. İnsanı kontrol etmek için yüzyıllar öncesinde hep güç odakları tarafından uydurulan kimlikler, kalıplar ve kabuller, insan için ölçü, doğru yol ve hakikat değildirler. İnsanın bugün için kendisi için kendine uygun yeni fikirler, duygular ve mecralar oluşturması lazımdır.

Tarihte yaşadığı sanılan veya mitolojik tarzda kurgulanan, yüceltilen ve abartılan hiçkimsede güzel bir model yoktur. Yaşadıkları dönemden uzun yıllar sonra hayali olarak kurgulanan kişilerin hayatlarının insanlık için iyi bir model olduğu sanısı, büyük bir yanılsamadır. İnsanın kendi dışında bir modeli yoktur. Kişi, insanlığın bilgisini ve birikimini esas alarak, doğal ve sosyal olguları akılla kavrayarak ve doğa ile ilişkisini koparmayarak kendi tecrübeleriyle kendisini inşa edebilir. Hayatını hep başkalarını takip etmeye, tabi olmaya ve inanmaya adamış kişiler, hayatlarını sadece boşa geçirmekte ve harcamaktadırlar. İnsani bir zihniyete sahip olmak için her ne adına olursa olsun model ve otorite olarak dayatılan bütün kurgulardan kişi kendini özgürleştirmeli, vehimlerden arınmış bir şekilde kendi gerçekliğinden hiç vazgeçmemelidir.

Kendisinin mutlak bir şekilde hak olduğunu iddia eden, hakimiyetin mutlaka kendisinde olmasını amaçlayan, bütün insanlığın kendisini takip etmesi gerektiğini sanan, kendi dışındaki her şeyi yanlış gören zihniyetler, insanı şiddete, baskıya, sefalete, zulme, köleliğe, fanatizme ve vahşete götürmektedir. İnsani bir zihniyet, sahici anlamda insani farklılıkları tanımakla, demokrasiyi içselleştirmekle, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerin korunup geliştirilmesi için çalışmakla oluşturulabilir. Kişinin aklıyla, haklarıyla ve hayatıyla özgür, özgün ve özel bir birey olduğunu kavramayan ve tanımayan hiçbir yaklaşım, insani ve ahlaki değildir. Kendisinin birey olduğunu anlayan, kavrayan ve yaşayan kişi, diğer insanlarla ve canlılarla bireysellik gerçeği çerçevesinde ilişki kurabilir ve ilgilenebilir.

İnsanı birey olarak görmeyen, onu hiç olarak gören, onun aklını ve onurunu inkar eden, insanlardan sadece kendilerine inanmalarını emreden, kurguladıkları otoritelere kayıtsız şartsız itaat edilmesini zorunlu kılan politik, sosyal, kültürel ve dini yapılar bulunmaktadır. İnsan, adı ne olursa olsun, hiçbir otoriteye itaat etmek, inanmak ve bağlanmak zorunda değildir. İnsanın hayatının amacı ve anlamı, güçlere ve otoritelere inanmak ve itaat etmek değildir. Hayatın amacı ve anlamı, insanın hayatı, aklıyla, emeğiyle düşüncesiyle, tutkularıyla ve tecrübeleriyle yaşamasıdır. Dolu dolu yaşamak, bu bağlamda çok önemlidir. İnsanın dolu dolu nasıl yaşayacağının cevabını verecek olan yine insanın kendisidir. İnsanın dolu dolu yaşamasına engel olmak insanın duygularını, düşüncelerini, duyarlılıklarını ve düşlerini insandan değişik maskeler adı altında çalan, çırpan, çarpıklaştıran inançlar, kabuller, doğmalar, gelenekler, kurumlar, kimlikler ve kaynaklar bulunabilir. İnsanı insandan çalan bütün inançların, kimliklerin, kurumların ve katılıkların tek amacı, insanın boş yaşamasını sağlamaktır. Birey, hayatının altını oyan, içini boşaltan, aklını işlevsizleştiren boş yaşamaktan başka bir şey üretmeyen her türlü cehalete, bedeviliğe ve fanatizme karşı felsefeyle, bilimle, sanatla, şiirle, edebiyatla, müzikle ve doğayla kendini donatmalı ve geliştirmelidir.