Dolaşırken yazınca
Koskoca bir kış mevsimini seneye kadar gönderdik. Ankara’nın dağdağası, siyasetin şamatasından biraz uzaklaşmak için hafta sonları Çubuk’a yaptığımız kaçamaklar yetmemiş olacak ki geçtiğimiz hafta sonu Ankara’dan Yalova'nın huzur veren yeşillikleri arasındaki TBMM Atatürk Köşkü’nün müştemilatı konaklama tesisinin termal sularına kendimizi bıraktık. Yalova’nın Termal ilçesi tarih, doğa ve mimarîsiyle dikkat çektiğinden Gazi Mustafa Kemal, sağlık problemleri yaşadığı sıkıntılı günlerinde inşa ettirilen köşkte günlerini geçirdiğini biliyoruz. O yıllarda özellikle kültürel anlamdaki yeniliklere tanıklık eden mütevazı binayı gezenler döneme ait eşyaları görerek zaman yolculuğu yapıyorlar. Köşkün yakın çevresindeki termal kaynaklı otellerde bedenen ve ruhen yenilenmek isteyenler çoğunlukta. Öyle ki Termal’de dolaştığımız bir anda size aracın penceresini açıp yol soranın yazar Vehbi Vakkasoğlu olduğunu gördüğümüzde Dünyanın gerçekten küçük olduğunu yakinen gördük.
Ankara’dan çıkarken niyetimiz Yalova’dan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti Bursa'ya selam verdikten sonra Gelibolu Yarımadası'na geçmekti. Tarihin en kanlı savaşına ev sahipliği yapmış Çanakkale’de şehitlikler, anıtlar ve müzeler aracılığıyla, bu toprakların ne denli büyük bir fedakarlıkla kazanıldığını hatırladıktan sonra 27 Nisan 2024 günü Birlik Vakfı Çanakkale Şubesinin açılışına katılacağımızı teyit etmiştik. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymadığı gerçeğini bir kere daha bu vesile ile öğrenmiş olduk.
Yalova’nın güzelliklerini geride bırakıp Osmangazi Köprüsü’ne emeği geçenlere dualarla günün akşamında tarihî ve kültürel zenginlik açısından dünyanın sayılı şehirlerinden İstanbul ile karşı karşıya kaldık. Elbette buradaki ilk durağımız maneviyatın yoğun olarak hissedildiği, huzurlu mekân Eyüp Sultan Camii ve türbesini ziyaret etmeden olmazdı. Her biri, kendi içinde birer tarih ve sanat hazinesi olan Ayasofya, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı gibi mekanlarının yer aldığı yarım adada planladığımız gezintimizi sürdürdük. Öncelikle konakladığımız mekâna yürüme mesafesinde şehrin sakin ve manevi bir limanı gibi ziyaretçilerini karmaşadan uzaklaştırıp, iç huzuru bulma fırsatı sunan Beşiktaş'taki Yahya Efendi Türbesi’nde soluklanıp dinlendik. Aynı gün Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı 2-1 yendiği derbi Çarşı’yı hareketlendirmiş olabilir mi? Zaten her hafta sonu aynı yoğunluk var diyenlerinizi duyar gibiyim. O gün 6’lı masanın başrolündeki Meral Akşener’in Genel Başkanlığa veda ettiği İyi Parti’nin olağanüstü kongre sonuçlarını ekranlarda yorumlu izlerken yeni başkanın Musavat Dervişoğlu seçildiğini öğrendik. Bu durumda altılı masada sohbet eden, yemek yiyenlerin tamamının siyaset sahnesinden silindiklerine şahit olduk.
Ve tabii ki İstanbul denince aklımıza gelen yerlerden biri de Ortaköy’de kumpirin tadına bakmak ve iç ve dış mimari özelliği ile boğaz köprüsünün elmas taşı gibi duran Mecidiye Camii unutulmasın.
Her köşe başında yüzlerce yıllık bir hikâyenin yattığı Eminönü’nde Yeni Camii ve Süleymaniye Camii ziyaretimizde ise İstanbul'un tarihî ve kültürel dokusunu tanımaya devam ettik. Pazar gününde Kapalı Çarşı’nın adı gibi kapalı olmasına bir de havanın kapalı be yağışlı olması eklenmiş, bisiklet yarışları ile maraton yarışması da eklenince boş caddelerde özgürlüğün tadını çıkartmış olduk.
Ankara’dan uzaklaştığımız kısa seyahatimizde tarihî ve kültürel zenginlikleriyle ülkemizin benzersiz güzelliklerini keşfetmek isteyen herkes için unutulmaz bir deneyim olduğuna dikkat çekmek istedim. Zira buradaki her bir durak, ziyaretçilerine sadece geçmişi değil, aynı zamanda bugünü de yaşatıyor; bu toprakların kültürünü, sanatını ve doğasını tüm renkleriyle sunuyor.
Ne dersiniz, bu güzellikleri keşfetmeye?