Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Doların yükselişini nasıl önleriz?

Son günlerde dolar ile yatıp dolar ile kalkar olduk.

Doların Türk Lirası karşısında değer kazanması herkesin en çok konuştuğu konu haline geldi.

Doların neden ve nasıl yükseltildiği ile ilgili sürekli sorular alıyorum. Özellikle son haftalardaki yazılarımda bu konuyu yazmıştım. Topluca tekrar değinmek ihtiyacı hasıl oldu.

Öncelikle belirtmem gerekir ki doların artışı ekonomik gerçekliklerle örtüşmüyor.

Ancak bizim de bu konuda yapabileceklerimiz yok değil.

Ekonominin temeli arz ve talep dengesidir. Bir malın arzı sabitken o mala olan talep artarsa o malın fiyatı artar.

Doları da mal gibi düşünebiliriz. Ülkemize giren ve ülkemizden çıkan doları veya euro miktarı onların değer kazanmasına veya değer kaybetmesine neden olmaktadır.

Parayı elinde bulunduran sermaye grupları (bankalar, yatırım fonları vb.) karlı gördükleri ülkelere yatırım yaparak (faiz, hisse senedi vb şeklinde) kar elde etmek isterler.

Kar elde etmenin en kolay yolu da faiz üzerindendir. Herhangi bir riske ve üretim sürecine girmeden oturdukları yerden paralarına para katarlar.

Gelelim doların yükselişinin altında yatan sebeplere.

Yurt içi tasarruflarının yetersiz kalması sebebiyle bankalar yurt dışındaki bankalardan veya yatırım fonlarından kredi temin etmek durumunda kalıyor.

Ancak parayı elinde bulunduran sermaye grupları kredi talebimiz karşılığında çok yüksek faiz ve siyasal tavizler istediklerinden dolayı yurt içi faizlerin onların istediği gibi yükselmemesi için kredi talebimizi geri çekmek durumunda kalıyoruz.

Böylece daha önceki dönemlerde olduğu gibi çıkan döviz kadar ülke içine döviz girişi olmadığı için dolar ve euro Türk Lirası karşısında değer kazanmaya başlıyor.

Peki, bu sermaye gruplarının siyasi beklentileri neler?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz ay 135 milyar TL'lik teşvik paketiyle stratejik sektörlerin yurt içinde üretime geçmeleri için harekete geçildiğini açıkladı.

Yıllardır bize bu malları satanlar, bizim bu malları üretmemizin ardından bize satışları azalacağı için engellemek için ekonomik saldırıya geçtiler.

Çünkü bu ürünleri üretmek güçlü bir siyasi irade gerektirir. Bu ürünleri üretmek ekonomik olarak dışa bağımlılığı azaltmak, ekonomik bağımsızlığı elimize almak, dolayısıyla tam bağımsız ve uluslararası ilişkilerinde güçlü bir ülke haline gelmek anlamına geliyor.

Bir diğer önemli husus şu ki, daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan ve dünya doğalgaz rezervinin %47'si yani neredeyse yarısını barındıran bölgeye komşu olmamız.

TANAP, Türk Akımı, Nükleer Santraller, HES projeleri, yenilenebilir enerji projeleri gibi enerji sektöründe yapılan yatırımların devam etmesi dış borcun azalmasına yardımcı olacaktır.

Hele ki; Doğu Akdeniz gazından hakkımız olan payı alırsak enerji konusunda zaten herhangi bir problemimiz kalmayacaktır.

Küresel sermaye grupları ve eskiyen küresel güç devletleri Türkiye'nin bu bölgeden pay almaması için gerek içimize yerleştirdikleri casusları gerekse ekonomik tetikçileri üzerinden harekete geçti.

Seçimlerin 24 Haziran'da yapılacağının ilan edilmesinin hemen ardından harekete geçen bu gruplar ve ülkeler Cumhur ittifakının seçilmemesi için ekonomik 15 Temmuz'u hayata geçirmeye başladılar.

15 Temmuz gecesi tanklara, uçaklara karşı güçlü bir direniş gösteren milletimiz orta ve uzun vadeli stratejik yatırımlarımızın hayata geçirilmesi için yaşadığımız ekonomik saldırılara karşı da direniş göstermelidir.

Türkiye'nin tam bağımsızlığı için siyasi iradenin güçlü olması gerekir.

Yerli sanayimizin hızla geliştiği bu dönemde istikrarın DEVAM etmesi gerekir.

Millet olarak biz ne yapabiliriz?

İstanbul Altın Rafinerisi CEO'su Ayşen Esen'in 2017 yılı mart ayında yaptığı bir açıklamaya göre; Türkiye'de yastık altı altının değeri 150-200 milyar dolar civarındadır.

Yukarıda bahsettiğim yurt içi tasarruflarımızın eksik kalmasının nedeni de aslında bu noktadır.

Biz millet olarak tasarruflarımızı yastık altı olarak tabir edilen şekilde tuttuğumuz için bankalar yurt dışından yüksek faiz ile finans sağlamak zorunda kalıyor.

Biz tasarruflarımızı devlet güvencesinde yine altın olarak saklayabilir, doları yükselten sermaye grupları ve ülkelere güçlü bir cevap verebiliriz.