Doların yükselişi ne zaman duracak?
Doların hızlı yükselişi birçok kişiyi tedirgin etti.
IFI
Başekonomisti Robin Brooks, doların şu anda gerçek değerinin 9,50 TL olduğunu
belirtirken, geçen hafta yaşanan birkaç saat içinde yaşanan hızlı artışı 2018 yılında
yaşanan kur saldırısı ile kıyaslıyor.
Peki, TL neden gerçek değerinde değil
de daha yukarı bir seviyede?
Bilindiği
üzere Türkiye’nin cari açık problemi var. Cari açığı finanse etmek için yurt
dışından sıcak para olarak ifade edilen sermaye girişi olması gerekli. Ancak
yeterli miktarda döviz girdisi olmadığında veya dolara olan iç talebin artması
durumunda yeterli arz olmadığından dolar TL karşısında değer kazanıyor.
TL’de yaşanan değer kaybının
manipülasyon kısmı nasıl oluyor?
Tıpkı dövüş
filmlerindeki antrenörün “Rakibinin sol bacağı aksıyor. Sürekli oraya çalış”
şeklinde verdiği taktik gibi Türkiye’yi belirli bir hizaya getirmek isteyenler,
Türkiye’nin cari açık sebebiyle oluşan döviz ihtiyacını bilerek sürekli buradan
saldırıyor.
Klasik
iktisadi teoriler doğrultusunda Türkiye’nin faiz artırımı yaparak bu açığı
finanse etmesi gerektiğini, negatif reel faiz verdikçe döviz çıkışı olacağını
elbette Merkez Bankası başkanı da, hükümet de, Merkez Bankası da biliyor. Ancak
faiz artışı yaptıkça Türkiye’nin istediği miktarda döviz girişi de olmuyor. Çünkü
işin sadece ekonomik kısmı yok siyasi kısmı da var. Okullarda öğretilen gibi
liberal iktisadi uygulamalar geçerli değil.
Sıcak
paranın girmesi için Suriye, Doğu Akdeniz, Libya, Afrika açılımı, FETÖ, Kavala,
daha yüksek faiz oranı vb. Türkiye’den tavizler bekleniyor.
Türkiye
vazgeçmeyeceği için de, faiz artırımı yapılsa da tuzlu su içmiş gibi sürekli
ihtiyaç duyuluyor ve asla doyuma ulaşılamıyor. Her zaman daha fazlası gerekiyor.
Bunun
yanında kısa vadeli sermayenin doğrudan yatırım için uzun vadeli doğrudan
yatırım için kredi olarak verilmesi de pek mümkün değil. Üretim ve istihdam
oluşturmuyor. Geçici bir rahatlama sağlıyor.
Öncesi ve sonrası
Türkiye yüksek
faiz, düşük kur politikasıyla birçok ülke gibi Çin’den ithal ederek enflasyonu
baskılamıştı. Ancak her şey o kadar ucuzdu ki üretim yerine azaltıp ithalata
odaklanılmıştı. O dönemlerde “başkasının
parasıyla yüksek refah sağlanıyor” şeklinde eleştiriliyordu. 2011 yılında
74,4 milyar dolarlık cari açık oldu.
Hedef 2023
stratejisiyle harekete geçildi. Bu politika değişikliği savunma sanayiinde
yakalanan başarıyla diğer sektörlere de yayılmaya başladı. 2018 yılının Mayıs
ayında 135 milyar TL’lik teşvik paketi açıklanmış ve ithal edilen stratejik
ürünlerin yurtiçinde üretilmesi için harekete geçildi.
Bunun
yanında cari açığın en önemli kalemlerinden olan enerji giderlerini azaltmak
için enerji yatırımları devam ediyor.
Hedefe ulaşmak için politika birliği
Merkez
Bankası Başkanı Kavcıoğlu, 2021 yılının son enflasyon raporu sunumunda “Cari
denge sağlandığında kur dengelenecektir” ifadeleriyle aslında Türkiye’nin yeni
para politikasını ilan etti. Yine bu doğrultuda perşembe günü BDDK Başkanı Akben
ile bir araya gelen Kavcıoğlu, “Türkiye’yi ‘kısır bir döngüde bırakan’ yüksek faiz ve cari açık veren tüketime
dayalı büyüme modeli, artık yerini düşük faiz, yüksek istihdam ve üretime
dayalı bir büyüme modeli alacağını” belirtti.
Çünkü cari
dengeyle döviz cinsinden tasarruflar artacak, böylece kur, faiz oranları ve
enflasyon düşecektir.
Neden daha önceden değil de şimdi?
Pandemi
sebebiyle Çin’den sağlanan tedarik zinciri kırılınca dünyada tedarik güvenliği kavramı önem kazandı.
Bu bağlamda Türkiye’nin jeo -stratejik konumu, uluslararası şirketlerin
ülkemizdeki kurulu üretim kapasiteleri, güçlü insan kaynağı ve tedarikçi
altyapısıyla yatırımcılara güvenli bir liman sunuyor. Yurtiçi ve sınır ötesi
başarılı terörle mücadele operasyonları da uluslararası yatırımcılar için
güvenli ortamı sağlıyor.
BAE varlık
fonu, IKEA, LPP gibi çokuluslu işletmeler Türkiye’ye yatırım yapmaya odaklandı.
Bunların daha fazlası gelecektir.
Nitekim
Fitch Ratings’e göre Avrupa’da tedarik zincirlerindeki değişimden en fazla
kazanç elde edecek ülkeler arasında Türkiye ilk sırada yer alıyor.
Ne olacak?
Ağustos
ayında yıllık 23 milyar dolar olan cari açık, ekim ayında 18,4 milyar dolara
düştü. Bu hızla giderse birkaç ay içinde yıllık cari denge sağlanabilir. Kur
belli bir seviyede dengelenerek Türkiye ekonomisi için artık problem olmaktan
çıkar. Bu süreçten sonra yaşanan her ekonomik büyüme vatandaşa gelir ve refah
artışı olarak döner.
Biraz
sabrettiğimiz zaman inşallah Türkiye’nin döviz kuru meselesi de çözülmüş
olacaktır.