Dolardaki oynaklık güvenisarsıyor
Mart ayı Tüketici Güven Endeksi yayımlandı.
Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu'nun(TÜİK) birlikte hazırladığı endeks, Mart'ta, Şubat ayına göre yüzde 5,4 oranında azalarak 68,06'dan 64,39 düzeyine geriledi.
Son 6 yılın en kötü seviyesine inen Tüketici Güven Endeksi, tüketicilerin ekonomiye duyduğu güveni ölçüyor.
0-200 aralığında değer alabilen endeks, 100'den büyük ise tüketici güveninin olumlu, 100'den küçük ise güvenin olumsuz olduğunu gösteriyor.
Anket yöntemiyle oluşturulan Tüketici Güven Endeksi; maddi durum beklentisi endeksi, genel ekonomik durum beklentisi endeksi, işsizlik beklentisi endeksi, tasarruf etme ihtimali endeksi gibi daha alt endeksleri kapsıyor.
Önümüzdeki bir yıl içinde hane halkı maddi durum beklentisi endeksi Mart'ta Şubat'a göre yüzde 1,6 kötüleşmiş.
Genel ekonomik durum beklentisi endeksi yüzde 5 düşmüş.
İşsiz sayısı beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüzde 6,3 azalmış.
Tasarruf etme ihtimali endeksi ise yüzde 17,5 gerilemiş.
Bu dört endeks de gelecek 12 aylık dönemde ekonomiye ilişkin kaygıların arttığına ve harcamaların kısıtlandığına işaret ediyor.
Bu endekslere dayanarak bir değerlendirme yapmadan önce bir çekincemizi söylemeliyiz.
Acaba endeksler gerçeği ne derece yansıtıyor?
Tam ve doğru olarak yansıttığı kanaatinde değiliz.
O yüzden yorumlarda dikkatli ve temkinli olunması gerekir.
Nitekim Şubat ayı konut satışları, endeksi tekzip etmiş görünüyor.
Endeks iç talebin oldukça kötü seviyede olduğunu ortaya koyarken Türkiye genelinde konut satışlarının Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15 artması izaha muhtaç bir durum.
Keza aynı şekilde otomotiv satışları da endeksi teyit etmiyor, ciddi artış söz konusu.
Bu istatistiku00ee bilgilerin altını çizdikten sonra konuyu ele alabiliriz.
Analistler, Tüketici Güven Endeksi'nin hızla düşmesini bir dizi faktöre bağlıyorlar ise de esas neden olarak dolar kurundaki aşırı yükselişi ön plana çıkarıyorlar.
Gerçekten Türk halkı büyüme, enflasyon, faiz, bütçe gibi makro ekonomik göstergeleri pek fazla umursamazken, kurlardaki özellikle de dolardaki hareketlenmelere karşı son derece duyarlı.
Çok da haksız sayılmazlar.
Bugüne kadar çıkan finansal ve ekonomik krizlerin müsebbibi döviz.
Her dönemdedöviz gelirimiz giderimizden az.
Dolayısıyla ekonomininçarklarını döndürmek ve sürekli artandış borcumuzu çevirmek için yabancı kaynak bulmak zorundayız.
Bulamama ihtimali belirdiği anda arz/talep kanunu işliyor, kurlar fırlıyor.
Akabinde ekonomide dengeler bozuluyor, bu bağlamda enflasyon hedeften sapıyor, faiz yükseliyor, büyüme yavaşlıyor, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla küçülüyor.
Halk da-parası ve döviz borcu olanlarbu krizleri en az zararla atlatabilmek içindolara tutunuyor, ekonomi dolarize oluyor.
Haliyle doların yönütüketicilerin davranışlarını belirliyor.
2002-2013 dönemindedolar bol ve ucuz olduğundan ciddi birsıkıntı yaşanmadı.
FED'in Mayıs 2013'te para musluğunu kısacağını açıklamasıyla birliktedolar yukarı doğru hareketlendi, o tarihte 1,80 TL'de gezinirken 22ayda yüzde 47 değer kazandı, 2,65 seviyesini gördü.
Dolardaki böylesine aşırı artışın ve oynaklığın ekonomiye olangüveni sarsmaması kaçınılmazdır.
Ekonomi dolara bağımlılıktan kurtulmadığı sürece bu olumsuz tablo değişmeyecektir.