Dolar (USD)
34.34
Euro (EUR)
36.35
Gram Altın
2837.47
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Aralık 2020

Dolandırıcılar Çetesi

Dünyada ne zaman adaletin çivisi çıksa, ne zaman düzen bozulsa bunu fırsat bilen dolandırıcılar tayfası devreye girmiş. Sihirli sözlerle hayalperestlere öyle bir dokunmuşlar ki, bir süre sonra âhlar, figanlar dilden dile dolaşmaya başlamış. Amma ve lâkin insanoğlunda “hafıza-i beşer nisyan ile malül” olduğu için aç gözlülüğün, azdan çok kazanma hırsının kölesi olanları dolandırmak isteyenler yeni yeni yöntemler keşfetmiş. Oltalarına ne başbakanları, ne bakanları, ne profesörleri takmışlar, burada zikretmeye çalışsak sayfalar kâfi gelmez.

Dolandırıcılar eskiden yüz yüze ve yerel hasar verirken, şimdi dünyanın herhangi bir yerinden “siber ağlar”ına düşürdükleri kurbanlarının neyi var neyi yok söğüşlüyor.

Mehmed Âkif Ersoy’un “Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?..” dizelerinden yola çıkarak buraya bir kaç örnek serdedelim.

Dolandırıcıların şahı Ekrem König!..

1936 yılında İspanya’da Cumhuriyetçilerle Frankistler (Jacob Frank’ın kurduğu bir mezhep) arasında başlayan iç savaş 1938 yılında hiç ilgisi olmadığı halde Türkiye’yi de içine alan uluslararası bir krize sebep olmuştu. Türk Hükümeti olayın içine nasıl sürüklendiğini çözebilecek kişiyi arıyordu.

1937 yılının Ağustos’unda Türkiye adına Kanada’ya 40 adet savaş uçağı siparişi verilmişti. Dünya silah trafiğini takip eden Amerikan istihbaratı açısından bu siparişler şüpheli görünüyordu. Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ne sorulduğunda pis kokular etrafa yayılmaya başlamıştı.

Olay, The New York Times dahil birçok gazetenin gündemine oturdu. Celal Bayar başbakanlığındaki hükümetin bakanları zan altında kaldı. Ağır suçlamalara dayanamayan Millî Savunma Bakanı Kâzım Özalp 15 Ocak 1939’da istifa etmek zorunda kaldı.10 gün sonra da Celal Bayar hükümeti topluca görevi bıraktı.

Bu olaylara sebep olan kişi Ekrem Hamdi Bakan’dan başkası değildi; nam-ı diğer Ekrem König (Kral). Ekrem Hamdi Bakan, Millî Savunma Bakanlığı’nın ve Dışişleri Bakanlığı’nın mühürlerinin sahtesini yapmış, evraklarda imzası bulunması gereken kişilerin imzalarını da taklit ederek bu savaş uçağı siparişi gerçekleştirmişti.

Bakan istifa ettirip, hükümet deviren uluslararası bir dolandırıcı olan König’in ismi pek bilinmese de piyasanın kralı olarak ismini en zirveye yazdırmayı başardı.

“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir...”

Çapı her ne kadar Ekrem König kadar olmasa da dolandırıcılık denildiğinde ilk akla gelenlerden birisi de taşradan İstanbul’a gelenlere kamu malını satan veya kiralayan Sülün Osman (Osman Ziya Sülün)’dür. Yasadışı işler yapanları çarpan Raki (Güney Zobu), banker furyasının yıldızı Banker Kastelli (Abidin Cevher Özden), papatyalı Banker Bako (Baki Cengiz Aygün), kumar çetesinin kraliçesi Ayşe Benli, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i bile söğüşleyen Selçuk Parsadan, on binlerce kişiye Titan Saadet Zinciriyle hayatı zehir eden Kenan Şeranoğlu, kurduğu Çiftlik Bank’la insanları inek gibi sağan Tosuncuk Mehmet Aydın dolandırıcılığın efsane isimlerinden birkaçı. Ziya Paşa, Terkîb-i Bend’inde ne demiş, “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”.

Maden dolandırıcılık mevzuuna girdik daha taze olduğu için şu Tosuncuk Mehmet Aydın’ı biraz tanıyalım. Bakalım önümüze nasıl bir dolandırıcı tipi çıkacak?.. (Allah böylelerini karşımıza çıkarmasın. Bizlerden ırak, Uruguay’a yakın olsun!..)

Mağdurlardan “Ya arkadaş kabuk bağlamış yaraları kanatmanın ne alemi var?..” diyen olursa bunun müsebbibi ben değil, dolandırıcılığın kitabını yazan gazeteci İsmail Saymaz. İletişim Yayınları arasında çıkan “Tosun Bank”ın sayfalarını çevirerek dolandırıcılığın yakın tarihini biraz irdeleyelim.

Ponzi, kurduğu sistemle 20 bin kişiyi çarptı!..

Charles Ponzi milyonlarca yoksul İtalyan gibi yüzyılın başında zengin olma hayaliyle Amerika’ya göçer. Bir süre işçilik yaptıktan sonra posta kuponu ticaretini keşfeder.

Ponzi, kuponların her ülkede farklı bir değere denk düştüğünü fark eder. Yani, kupon ABD’de 1 ise İspanya’da 10 dolardır. Ponzi, kuponu ucuza alıp pahalıya satmak için büro açar. Her 10 dolara doksan gün sonra 150 dolar vereceğini vaat ederek, 20 bin kişiden 10 milyon dolar toplar. Ağustos 1920’de sistem çöktüğünde elinde yalnızca 30 dolarlık kupon kalmıştır. Ponzi hapis cezasına çarptırılır, fakat adı dolandırıcılık tarihine geçer.

Ponzi Sistemi, “yasal gibi görünen yatırım aracına katılımla kısa sürede yüksek oranda getiri sağlanacağı vaadine” dayanıyor. Dolandırıcı, topladığı paranın bir kısmını sisteme daha önce katılanlara ödemede kullanıyor. Ponzi ile benzer nitelikli Piramit Satış Sistemi de katılımcı eklenmesine dayanıyor. Ponzi’de bir yatırım yapıldığı varsayılırken, Piramit’te üye katılımı esas alınıyor. İki dolandırıcılık türü “Saadet Zinciri” olarak biliniyor.

Türkiye, 80’lerde banker skandallarıyla çalkalandı

Saadet Zinciri’nin Türkiye’de bilinen ilk örneği ise 1980-1982 arasında patlak veren bankerler skandalıdır. Bu skandalın arka planında 24 Ocak 1980’de ilan edilen ekonomik kararlar yer alıyordu. Meşhur “24 Ocak Kararları” diye anılan ve karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişin en can alıcı maddesi devalüasyondu. Yani, 1 dolar 36 Türk Lirası’ndan 70 Türk Lirası’na fırlayarak paramızı pula çeviriyordu.

Ortalık toz duman, piyasa intiharın eşiğinde... Hükümet faiz batağının ortasında debelenirken, çözüm olarak “mevduat sertifikası” düzenlemesi yapılarak, uyuyan hücre bankerleri uyandırıyordu. Tam bir “keriz silkeleme” harekâtı.

Bunlardan en meşhuru İstanbul Tahtakale’deki Vakıf Han’da, adı duyulmamış bir banker olan Cevher Özden, nâm-ı diğer Banker Kastelli, büyük koku alma yeteneği ile basamakları rüzgâr hızıyla tırmanmaya başladı. Onun bu hızlı yükselişi başkalarına da ilham oldu.

Yüksek faizle para toplayan “piyasa bankerleri” türemeye başladı.

Banker olmak için valiliğe dilekçe vermek yeterliydi. Levhayı asan “Banker Hitit”, “Banker Piyale”, “Banker Me-Ga”, “Banker Yalçın” ellerini ovuşturuyor, yüksek faizi duyanlar kapılarında kuyruk oluşturuyordu.

Bunların arkasına takılanlar ellerinde avuçlarındaki kaybettiği gibi, insanları faiz batağında boğan bu düzenbazların da sonu iyi olmadı. Banker Yalçın, 19 Temmuz 1998’de Ankara’da öldürüldü. Banker furyasının ateşinin sönmesinin ardından bu sefer de Türkiye, “Titan Kenan” lakaplı Hakan Kenan Şeranoğlu’nun şatafatlı doğum günü partisini konuşuyordu. Şeranoğlu partiye 80 milyar değerinde, henüz plakası bile takılmayan Lamborghini marka lüks aracıyla geliyordu. Öyle bir rüzgâr estiriyordu ki, avına takmadığı sazan kalmıyordu. Arkasından Jet Fadıl kasırgası çok can yaktı, çok...

Türkiye, 2013’te çıkarılan 6503 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 80. Maddesi ile Ponzi Satış Sistemi’ni ve saadet zincirlerini yasakladı. Fakat bu yasak, “Tosuncuk” lakaplı Mehmet Aydın’ın doğmasını ve halkı dolandırmasını önleyemedi.

Tosuncuk Mehmet Aydın’ı tutabilene aşk olsun!..

Peki kim bu Mehmet Aydın?..

31 Mayıs 1991 yılında Bursa’da doğmuş. Aslen Giresunlu. Baba tarafı, amcaları, hepsi hayvancılıktan gelme bir aile.

Çocukluğunun önemli bir kısmı Giresun’da, amcalarının yanında geçmiş. Bursa Nilüfer Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni okurken, maddi zorluklar yüzünden okul hayatını sonlandırıp (arka kapıdan kaçması tıynetinin bozuk olduğunun delili), iş hayatına geçiş yapmış. İş hayatına Barış Kafe’de garsonluk yaparak başlamış. Rap müziğe merak salıp, Eren Çakar ismiyle sahne almış.

Günler haftaları, aylar yılları kovalamış, tarihler 2016 Ağustos ayını gösterirken Bursa’da 10 bin Türk Lirası sermaye ile Çiftlik Bank’ı kurmuş.

Bu jet hızıyla yükseliş nasıl oldu?..” sorusunun cevabını İsmail Saymaz, gazeteciliğini de konuşturarak “Tosun Bank”ta serdetmiş.

Çiftlik Bank’ı dokuz ayda yüzde 800 büyüttü

Düşünsenize Ponzi’den yüz yıl sonra ortaya bir “Tosuncuk” çıkacak, öyle bir çiftlik kuracak ki, akla ziyan!.. www.ciftlikbank.com üzerinden sanal çiftlik hayvanı ile sanal para birimi “oyun altını” aldın mı işlem tamam!.. Bu sanal çiftlikte Manisa tavuğuda var Endülüs tavuğu da, Saanen keçiside var Simental ineği de... Bitti mi? Hayır!.. Kafkas arısı da var.

Seç beğen al!..

Yetişen kazanıyor!..

Ayşe, Fatma, Feride; kalma artık geride!.. Ayşe, Fatma, Fatoş; Çiftlik Bank’a koş!..

Yüzde 140’a kadar kazanç garantisini duyan elli bin oyuncu annesinin bileziğini, babasının arabasını sermaye yaparak Çiftlik Bank’ı dokuz ayda yüzde 800 büyüttü.

Masum yüzlü ve utangaç “Tosuncuk” pırrr!.. Ver elini Uruguay!.. Âlemler “Tosuncuk” görsün!..

Ferrari’si var güzel mi güzel... Bastı mı gaza gider mi gider... Tutabilene aşk olsun, Tosuncuk drift atmakta da lider...

Yaşanan bu olaylardan toplum olarak ders çıkartmalıyız

Türkiye’de kurulan saadet zincirinin son halkası olan Mehmet Aydın yani nam-ı diğer “Tosuncuk” kurduğu Çiftlik Bank’la 3762 insanın ocağına incir ağacı dikti. Trajikomik olaylar silsilesine neden olan vurgunu gazeteci İsmail Saymaz, “Tosun Bank” isimli kitabında Aydın’ın yükselişini, binlerce kişinin parasını çarparak yurtdışına kaçış öyküsünü anlatıyor.

Gelir adaletsizliği, işsizlik ve yoksulluk var oldukça bir Tosuncuk gidecek, bir başka umut taciri gelecek” derken doğru bir saptama yapan Saymaz, “Sosyal adalet ve fırsat eşitliği kavramları komünistlik diye yerilirken, ter dökmeden servet edinmek, bazen ilahiler, bazen millî marşlar eşliğinde kutsandı ve yüceltildi” ifadeleriyle iflah olmaz bir hastalığın pençesinde çırpındığını fâş etmiş. Saymaz, bütün eğilimlerin yanlışa düştüğü “kolay yoldan köşeyi dönme hırsı”nı, son 40 yılla sınırlandırarak “ideolojik saplantı”sını okura geçirmeye çalışmış.

Ders çıkarılacak bir mevzuyu getirip de böyle bir saplantıya kurban etmek aranılan “adalet”e leke düşürür. İşte memleket entelektüellerinin en büyük problemi bu.

Hz. Âdem’in oğlu Kâbil kardeşi Hâbil’i hangi saiklerle katlettiyse, bu gün de aynı şeyleri yaşıyoruz. Bütün mesele kim yaparsa yapsın haksızlığa rıza göstermemektir.