Dokunma yanarsın!
Dokunma yanarsın!
İsrail askerleri Mavi Marmara gemisinde katliam gerçekleştirdiği gece soluğu İsrail konsolosluğu önünde ve de İHH'da almıştım. Bir hafta boyunca neredeyse eve gitmeden İHH'nın Fatih'teki genel merkezinde bekledik, çalıştık, dua ettik. Bu süreçte, bir dönem yönetim kurulu üyeliği yapma şerefine nail olduğum vakfımızın basınla ilişkilerini düzenleme ve basın açıklamalarını kaleme alma görevi düşmüştü bu fakire.
İsrail tarafından esir alınan Mavi Marmara kahramanları Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yüksek gayretiyle serbest bırakıldığı günlerde Fettullah Gülen'den, "İsrail'den izin alınmalıydıu2026 İHH'yı tanımıyorumu2026" şeklinde açıklama gelmişti. Hemen bir karşı açıklama yapmak zorundaydık; "Fettullah Hoca hepimizin sevdiği ve toplumda büyük saygınlığı olan bir kanaat önderidir. Hocaefendi keşke bizi dinleyip bir açıklama yapsaydı, ama kendisine kırgın değiliz" içerikli bir paragraflık metin kaleme aldım. Bu açıklamayı da vakıf adına gazete ve televizyonlara konuşma yetkisi olan arkadaşlara dağıttık ve "herkes bu metne göre konuşacak" şeklinde bir tavır belirledik. Ertesi gün de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan bir heyet taziye için vakfı ziyaret etmişti.
Tabi hiddetin ve de kırılganlığın hat safhada olduğu günlerde Hocaefendi'den böyle bir açıklama gelmesi herkesi çok üzdü, kimilerimizi kızdırdı. Söz konusu açıklama üzerine yapılan mini toplantıda, "Arkadaşlar amaç belli, Türkiye'deki İslamcılar arasında 'Milli Görüşçü-Nurcu (Fettullahçı)' şeklinde bir çatışma çıkartmak istiyorlar. Bizim bu oyuna alet olmamamız gerekiyor. O yüzden kızgınlığımızı ve hiddetimizi içimizde yaşayıp, kimseye böyle bir malzeme vermemeliyiz" demiştim. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Yönetim Kurulu Üyeleri Yavuz Dede, Hüseyin Oruç, Osman Atalay ve diğer arkadaşlar bu anlattığım olayın şahididir.
Yıllar sonra bu olayı niye hatırlattım?
Önce meseleye nasıl baktığımızı göstermek istedim. Ancak son günlerde yaşanan olaylardan sonra (keşke demek İslam'a göre uygun değil ama) keşke bugün yaşadığımız kavga o gün İsrail'e bakış açısı üzerinden yapılsaydı da toplumda bu şekilde bir taravma yaşanmasaydı.
Açıkçası, Bugün'ü ciddiye bile almıyorum ama Zaman Gazetesi berbat bir sınav veriyor bu süreçte. Todays Zaman'ı saymıyorum bile. Hükümete karşı olmakla İHH'yı "düşman" belirlemek arasında çok büyük fark var. İHH sadece Türkiye'deki Müslümanların değil, ümmetin 25 yıllık gurur kaynağıdır. Artık İHH ve ardından gelen diğer vakıflarımız sayesinde dünyanın hiçbir yerindeki garip Müslüman ve yetim mahzun kalmıyor, sahipsizlik duygusuna kapılmıyor.
İşte bu yüzden diyorum ki, İHH'ya dokunmayın yanarsınız. 44 ülkede 40 bin yetimin bütün bakımlarını üstlenen bu vakfa vurulacak darbe neticesinde yetimlerden alınacak "ah"; bütün siyasi hesaplarınızı, "hizmet"lerinizi başınıza geçirir. Dokunmayın İHH'ma, dokunmayın kimsesizlerin ümit kapısına, dokunmayın ümmetin yüz akına!
GELELİM EL KAİDE MESELESİNE!
28 Şubat sürecinde Hürriyet Gazetesi'nde şöyle bir haber yayınlandı: "Erzurum'da Fettullahçıların evi olduğu belirlenen bir eve polis baskın düzenledi... Evde yapılan aramalarda çok sayıda kitap ele geçirildi. Kitaplar arasında Ahmet Akgül'ün yazdıkları dikkat çekti."
Kimse kusura bakmasın, nezaketi elimden bırakacağım.
Bu haber ne kadar aptalcaysa İHH'yla El Kaide'yi yan yana getirmek de o derece aptalca. Eğer aptallık değilse şerefsizce bir komplo.
Bilmeyenler için olayın aptallığını da yazalım. Ahmet Akgül, o günlerde Refah Partisi içerisinde bile bir grup tarafından "muteber" sayılmayan bir isimdi. Fettullah Hoca'nın Refah Partisi'ne bakış açısını bilmeyen yok. Refah Partililerin bile ciddiye almadığı bir kişinin kitaplarının Fettullah Hoca'ya gönül verenlerin kaldığı evde olma ihtimali trilyonda sıfırdır.
İHH ile El Kaide'yi yan yana getirmek de aynı cahilliğin ürünü. İHH "Rabia"cıdır. Yani İhvan-ı Müslimin'i destekler. El Kaide ise İhvan'ı tekfir eder. Sanırım şimdi anlaşılmıştır aptallığın veya şerefsizliğin boyutu!
Saygılarımlau2026
