Doktor Ekrem Karakaya'nın ardından
Görmek
acıyı kanatsın! alıştırmasın…
Yıllarını
mesleğine vermiş, merhametli, fedakâr mümtaz, ardından herkesin’’ iyi
bilirdik’’ cümlesiyle andığı latif bir doktor Ekrem Karakaya’yı görevi başında
amansız kurşunlarla kaybettik. Mazlumun kanı, biliriz ki Allah katında şehitlik
rütbesidir.
Acının yüzü
fotoğrafı görülse de daima medyada! İçimizin fotoğrafını sadece biz
çekebiliriz. Herkesin merhamet ve vicdan duyguları eşdeğer değildir çünkü.
Aynı
yerden yırtılmaz hiçbir bez, aynı yerden tırnaklanmaz acı. Her oylumda
farklıdır frekansı.
Fıtraten
sahip olduğumuz duygular bilendikçe ve bilindikçe yerini koruyacaktı. İyilik
kazanacaktı. Savaşın çocuklarını görmek, terör yüzü, yangınlar, seller
depremler, psikolojik cinayetler, tecavüzler …
‘Aynı
fotoğraflar, hep aynı manzara’ diye acıya alışılır hale getiriyor isek ve
vicdanlarımıza ulaşılamıyor ise! Bu
ölenlerden çok, toplumun toplu ölümü demektir.
Görevini yaparken şiddete uğrayan nice vatan
evladını ekranlardan izlemek, belki de kim bilir sıra kime gelecek düşüncesi
kalbimizi zorluyor açıkçası.
‘Sen
mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin’ diyen Nazım Hikmet’in dizesinde
gizli olan ‘sen acının resmini çekebilir misin’ ile özdeş duyguları içeriyor.
Mutluluk ve
acıyı paylaşma adına, içinde bulunduğumuz ahvaldi resmi somut kılan…
Ve biz
merhameti kuşanan, elindekini son raddesine kadar veren Resulullah’ın ümmeti
idik, mutluluk ve acıyı paylaşma adına…
Savaşın,
kanın, zulmün egemen olduğu, kapitalizmin ve üstüne eklenen psikolojik
rahatsızlıklarla canların hiçe sayıldığı bir dünyada; asli vazifelerimizden
uzak seyirci kalmak elbette alışma etkisi yapacaktır. Anlık ‘vahlanma’ ile
seyircilik devam edecektir.
Oysa insan!
kan dökmek, bozgunculuk fitne adına gelmemişti dünyaya. Dünyayı yaşanılır
kılmak, rabbin onun için koyduğu sınırları aşmadan güzelliği hâkim kılmaktı
amacı.
YAŞAMAK
Kİ; NAHİFCE BİR PARMAK İZİ BIRAKIP ÇEKİLMEKTİ
DELMEDEN
DÜNYAYI!
Denge
bozulduğu anda da imtihan gereği! Kolları sıvayıp en küçük adımı bile önemseyerek
yola koyulmalıydı.
Öyle bir
kanat çırpacaktım ki
Gökler
umut yüklenecek
Yağmurlar
sabır...
Gör çocuk
/Eller kanatlanır
Eller
kanatlanır
Kanatanları
kanatmak için…
İnsanlar öldürülürken,
canlılara zarar verilirken sessiz kalmamaktı esas olan. Unutmamaktı ve de
sonra…
Bizden bunu
bekliyordu Rabbimiz, imtihan gereği düzeltmeyi. Şahitliğimizi artırıp hiçbir
şey yapmıyor isek bunlardı bize vebal olan…Karanlığın içinden kaç tel aydınlık
ayırdığımızdı bize mesuliyet olan.
Şahitlik
arttı /Gök demir
Yer pas yağanla
...
Ne elimiz
düzeltebiliyor/Ne kalem ...
Dilimiz
ki suskun
Buğuz
ettiğimiz hal-i ahval /Zayıf imanın sedası ...
Şahitlik
arttı /Gök demir
Yer pas/Yağanla…
Unutmaktan
korkmadığımız nice şeyle imtihan eder Rab bizi. Döner durur yine başımıza
gelir.
Bir bayram öncesi
ebedi yolculuğuna uğurlanan kardeşimizin evindeki acıyı kim tahayyül edebilir?
Hemhal olmak bizim gönül hasletlerimizden biri ise; çözüm bulana kadar görmek
idi derdimiz. Duymak acıyı kanatmalı.
Haber
izlerken önce nefsimizde acının derunini yaşamalıydık düz bir seyirci olmadan.
Gözyaşı
yakarsa, yakarken bir eyleme vesile olursa ancak ateşleri söndürür vesselam
…