Doğuda neden sadece iki parti var
Seçim takvimine girilmesiyle
birlikte polemikler ve siyasetçilerin gövde
gösterileri iyiden iyiye kendisini göstermeye başladı.
2023 Haziran seçimlerine neredeyse 1 yıl kaldı.
365 günün her biri seçim için
belirleyici olacak...
Bu sürede halkın rüzgârını arkasına
almaya çabalayan siyasetçilerin kaçırdığı çok önemli bir gerçek var:
O da vatandaşın artık eski
reflekslerden uzak olduğu gerçeği...
Yani sosyal medyası bir
yanda, zengin Batılı devletlerin yaşam standartlarını talep edecek öngörü gösterilmesi başka
bir yanda...
Vatandaşı ikna etmek hiç de kolay
olmayacak...
Maaşlara kuru kuruya verilecek zam vaatleri ile
ayağı yere basmayan hayalciliklerin karşılığı olmayabilir.
Siyasetçilerin gördüğü Türkiye ile görmek
istediği Türkiye’yi ben de bu köşeden sizlere aktarmaya çabalayacağım.
Küresel Gazeteciler Konseyi’nin üyelerine özel düzenlenen KGK Ankara Buluşmaları isimli
etkinlikte Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz ile bir
araya geldik.
Kendisine zor sorular sorma fırsatı
buldum.
Köylü çocuğu olduğu vurgusunu yapması en çok dikkatimi çeken detay olmasının yanında
kesinlikle hak verdiğim bir değerlendirmesi oldu:
“Doğu ve Güneydoğu’da iki partiden başka
kimse yok!”
Bu açığı gördüklerini söyleyen sayın
Yılmaz, bir yıldır bu bölge illerinde teşkilatlanma çalışmalarına girdiklerini
kaydetti.
Bitlis ve Muş’taki il başkanlıklarında en büyük
aşiretlerin desteklerini aldıklarını vurgulaması ise oldukça dikkat
çekiciydi.
Yılmaz, neden bu bölgelerde başka partilerin
çalışmadığı sorusuna ise hayli ilginç bir cevap verdi:
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da CHP’nin
il başkanlarının çoğu HDP’ye çalışıyor. İYİ Parti Van’a
seçmen taşıyarak ancak miting yapabildi. Oradan oy almaya niyetleri yok. Aynı
masada oldukları için kızdırmak istemiyorlar.”
Şu anda 38 ilde teşkilatlandıklarını
Temmuz ayında düzenleyecekleri Büyük Kurultay’a kadar 41 ili
tamamlayarak seçime girme yeterliliğini sağlayacaklarını paylaştı Sayın Öztürk
Yılmaz...
Yılmaz, muhalefete de yüklendi...
Türkiye’de muhalefetin 90 dakikalık bir
futbol müsabakasında 89.dakikaya kadar mücadele eder gibi davrandığını ama
90.dakikada 4 gol yediğini kaydederek “Bize 90.dakikaya kadar muhalefet
gerekiyor.” dedi.
Erdoğan için “diktatör” ifadesini
kullanması nedeniyle çok eleştirildiğini ama aynı şeyi muhalefet için de dile
getirdiğini vurguladı:
“Muhalefettekilerin hepsi koltuk
sevdalısı... Kılıçdaroğlu’nun siyasette ne işi var? Sürekli seçim
kaybediyor. Akşener Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra kaybetti, siyasette ne işi
var? Erdoğan ülkede diktatör bunlar da kendi partilerinde diktatörler...”
Sert konuşmasına rağmen “Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na
karşı dışarıdan gelecek tüm müdahalelerde yanında yer alırım.” demekten de geri
durmadı.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyenlerin hepsinin “papağan” olduğunu da dile getiren
Öztürk Yılmaz, “Bunlar hiçbir şey bilmiyorlar.” vurgusuyla
toplumun yüzde 40’ını temsil edenleri silip attı.
Partisinin “Dev Çiftçi Projesi”ni
uzun uzun anlattı...
Açlık sorununun ciddiye alınması gerektiğine değindi.
Bu konuda ben de Sayın
Yılmaz’a katılabilirim.
Ukrayna ve Rusya savaşının getirdiği açlık korkusu, Türkiye’nin BM nezdinde tahıl
koridoru kurmasını sağladı.
Hindistan’ın tahıl ihracatını yasaklamasının yanında Avrupalı devletlerin gıda
stoğu yaptığı haberleri de iyiden iyiye kulaklarıma çalınır oldu.
“Çiftçi sayımız 400 bine düştü çok acil 2
milyona çıkarmamız gerekiyor.” ifadesini kullanan Öztürk Yılmaz fark
etmeden büyükşehirlere göçün önünü alacak anahtarı da verdi
aslında...
Şu sıralar büyükşehirlerde sıkça
yaşadığımız kira ve konut fiyatlarını artıran
talebin bir sebebi sığınmacılar, mülteciler, çalışma izinli
yabancılar isebir nedeni de köyde iş
bulamayanların iç göçle şehirlere doğru yol alması...
Olaylara makro baktığının
altını çizen Öztürk Yılmaz ile bir uluslararası ilişkiler uzmanı olarak
bakışımız burada ortak düştü.
“Ben küresel sistemi biliyorum.” dedikten
sonra çok ilginç bir bilgi paylaştı:
“Çin, Ağustos’ta teknoloji transferini
durduracak.”
Yurtdışında yaptığı görüşmelerden ve bazı
kaynaklardan aldığı bilgilere değinirken “Yurtdışındakilerle
çalışanlardan olsaydım çok başka bir yerde olabilirdim.” ifadesini
kullanması hayli ilginç geldi.
Malum son zamanlarda yurtdışından destek
bulmak için oralara bolca mesaj veren, büyükelçileri sıra
sıra kapılarında ağırlayan liderler olunca Öztürk Yılmaz’ın bu
açıklaması epey manidar oldu.
Türkiye’nin enerjide 60 milyar dolar dışa
bağımlı olmasının en az 20 nükleer santralle çözülmesi gerektiğini söyleyen
Yılmaz, bu teknolojinin transferi noktasında Hindistan ve Pakistan’ı
örnek gösterdi:
“Çin’deki Müslümanlar nükleer gücü
Hindistan’a verdi. Hindistan’daki Müslümanlar da Pakistan’a...”
Seçimlerde başarısız olursa istifa
edeceğini söyleyen Yılmaz’ın 25 milyar dolarlık ilaç
ithalatını büyük ölçüde bitirmek için planlarının hazır olduğunu ve
uzmanları tespit ettiklerini söyleyerek bunları Türkiye’ye getireceklerini
kaydetti.
Limanların özelleştirilmesinin ticaretin
yanında büyük bir güvenlik açığına neden olduğu vurgusu
dikkate değerdi.
Altın ve bakır madenleri konusunda da uyardı: Sonumuz
Kırgızistan’daki gibi olması...
Benim de sıklıkla dile getirdiğim dijital
parayı hedefledikleri arasında açıklamasının yanında “İHA/SİHA
konusunda hükümeti takdir ediyorum.” cümlesiyle hakkı teslim ederken savunma
sanayi konusunda milli kurumların devlette kalması gerektiğini
söyledi.
Cumhur ve Millet
İttifakına yakın olmadıklarını net bir şekilde ortaya koyan Yılmaz’ın
üçüncü bir ittifak için kapıları kapatmaması, önümüzdeki bir yılın siyasette
yeniliklere gebe olduğunun işareti gibi...
Neşat Gündoğdu, Ankara’dan bildirdi.