Doğu ışığı
Bazı eserlerin miadı dolmaz, onlar her zaman milattır. Gözümüze geniş ufuklar açar, derin meseleleri özümüze aktarırlar. Mütefekkir yazar Cemil Meriç’in Işık Doğudan Gelir eserinden etkilenmiştim. Daha sonra Doğu ve Batı’yı mukayese eden pek çok kitap okudum. Kıymetli edip ve fikir adamı Ali Haydar Haksal’ın üç ciltlik Doğu Işığı eseri de içimde benzer hisler uyandırdı.
Hangi Batı? Netanyahu’nın
Gazze’de, Beşşar Esad’ın Suriye’de yaptığı soykırımlar göz önünde! Dünyaya
nizam vermeye kalkışan çürümüş kof devletler bu canileri destekledi. Hâlen katilleri
ve hırsızları yüzsüzce desteklemeye devam ediyor. Mademki, zalim devletler
zulmü alenice destekliyor öyleyse mazlum devletlerin güç birliği yapmaktan başka
çareleri yok. Aksi takdirde acılar sürer.
Endülüs-İspanya ve Girit’le
ilgili ilk cildin tanıtımı: “Doğu Işığı, İslâm medeniyetinin Batı medeniyetinin
kültür ve edebiyatına yansımalarına ışık tutan, bu konuda yazılmış ilk
eserlerden biridir. Tanzimat’tan beri sürekli Batı’yı örnek alan kültür
anlayışımız, İslâm medeniyeti kaynaklı kültürel birikimin ürünlerini görmezden
gelmiştir. Oysa modern Batı’yı ileriye taşıyan başat unsurlardan biri de İslâm
medeniyetinin ürünleridir. Ali Haydar Haksal, Doğu Işığı serisi ile Batı eserlerinde bazen gizli bazen de açık
şekilde yer alan Doğu etkisini detaylı bir şekilde ele alıyor. Bu kitapta
Cervantes, Kazancakis ve Goytisolo üzerinden Endülüs havzası işleniyor.”
Rusya’nın ve bu ülkenin
edebiyatının ele alındığı ikinci cilde dair şu cümleleri okuyoruz: “Doğu Işığı
1’de Endülüs, İspanya ve Girit’i ele alan Ali Haydar Haksal Doğu Işığı 2’de Rus edebiyatının önde
gelen isimlerinden Puşkin, Dostoyevski ve Tolstoy’un İslâm’a ve Müslümanlara
bakışı ve İslâm kültürünün onlar üzerindeki etkisi üzerinde durur. Katolik ile
Ortodoks dünyalarının çatışmaları ve gerilimlerinin arka planını irdeler.
Birinci ciltte olduğu gibi bu eserde de okur, yeni ve çarpıcı çok değişik
bilgilerle karşılaşacak. Yazarın uzun yıllar süren okuma ve titiz araştırmaları
neticesinde ortaya çıkan bu eser, Rus edebiyatının büyük yazarlarına bakışınızı
değiştirecek.”
Üçüncü cilt, Batı
uygarlığının beşiği olduğu öne sürülen Fransa’ya ayrılmış: “Doğu Işığı I’de Endülüs, İspanya ve
Girit’i konu edinen Ali Haydar Haksal; Doğu
Işığı II’de Rus edebiyatından Puşkin, Dostoyevski ve Tolstoy’un İslâm’a ve
Müslümanlara bakışı üzerinde durmuştu. Doğu
Işığı III’te ise Fransız edebiyatını incelemeye alan Haksal, Doğu’nun Batı
üzerindeki yansımalarını önde gelen Fransız yazarlar üzerinden değerlendiriyor.
Voltaire, Gérard de Nerval, Ernest Renan, Victor Hugo, Montaigne İslâm’a ve
Müslümanlara nasıl bakıyordu? Modern Türk edebiyatını ve düşüncesini önemli
ölçüde etkileyen Fransız düşünürlerin kitaplarındaki satır aralarında gezinen
Haksal birçok meselenin içyüzüne ışık tutmayı amaçlıyor.”
Okuya Yaza Yaşamak, Turan Karataş’ın eseri. Yazarın gönül heybesinde ve zihin sandığında
biriktirdiği, okumaya ve yazmaya dair nice bilgi bu eserde yer buluyor. Deneme
nedir? Okumanın hazzı nasıl sağlanır? Kitabın büyüsü nasıl keşfedilir? Kitap
âlemi nasıldır? Fuarların faydası nedir? İmza günleri iyi midir? Mahalli
gazeteler, mecmualar ve taşra dergileri bize nasıl yol çizer? Bu soruların
cevabı veriliyor eserde. Hem de yaşanmış tecrübelerle. Ve hatıralar bölümü,
“Yaşadıklarımdan Yansıyan” ile “Dile Gelse Kelimeler”de. Her yazarın az çok
yaşadığı ilk hevesler, ilk okuma temrinleri, ilk yazı serüvenleri, ilk kitap
heyecanı… Ve şehir yazıları: “Şehirlerin Hatırı”. Yazarımızın eserini diğerleri
gibi zevkle okuyacaksınız. Ben doğrusu şevkle başladım ve tamamladım. Kitabın bütününe
yansıyan samimi eda ve hasbi duruştur. Sanırım tesiri de bu kalbî
vasıflarındandır.
Yazı kursunda öğrencilerime
bazen kitap tavsiye ediyor ve “Beğenmezseniz gelip benden hesap sorun!”
diyorum. Gençlerin yarı şaka yarı ciddi bu meydan okuyuşum üzerine, önerdiğim
kitapları alıp okuduklarını görüyorum. Ali Sali’nin Kelime Sevdası için de aynı iddiada bulunabilirim. Üst seviyede bir
deneme kitabı. Deneme kanaatimce tür olarak şahikalara ulaştı. Kanatlandı
uçuyor. Şiir yazmayan yazı heveskârları denemeye yöneliyor. Doğrusu da budur.
Zira iddiasız fakat önemli bir türden bahsediyoruz. Koca kitaptan bir denemenin
başlığını paylaşayım önce: “Mültecinin Sığınağı Kalp midir?” Yazının özü, bu
söze sinmiş. Müslüman mülteciler veya daha doğru bir adlandırma ile: “Muhacirler.”
Bazıları Ensar-Muhacir kavramlarını yadırgıyor. Elbette tavırları böyle çirkin
olacak. Çünkü onların yüreğinde merhamete yer yoktur. Hâlbuki tarih boyunca biz
hep mazlumların sığındığı toprakların sahibi olmuşuz. Kırım’dan, Rumeli’den,
Karabağ’dan, Kerkük’ten, Bağdat’tan, İspanya’dan, Suriye’den, Afganistan’dan
insanlar gelmiş ülkemize. Suriye’de yaşanan güzel gelişmeler, Müslüman
kardeşlerimizin haklı sığınışını ve bizim büyük merhametimizi gösterdi.
Şükürler olsun ki Türkiye, büyük bir imtihanı başarıyla verdi. Orhan
Çetinkaya’nın Her Şey Başladığı Yere
Döner kitabı, yazılardan oluşuyor. Bütün bu eserleri kültür hayatımıza ve
edebiyat dünyamıza kazandıran Türkiye Diyanet Vakfı yöneticilerine teşekkür
borçluyuz. Sağ olsunlar, var olsunlar.