Doğu-Batı Arasında Türkiye
Başkan
Erdoğan, Şangay İş birliği Örgütü zirvesine katılmak için Özbekistan'ın
Semerkant kentine gitmişti. Ardından BM Genel Kurulu'na katılmak için ABD’nin New
York eyaletine gitti ve BM genel kurulunda önemli mesajlar verdi.
Daha önce
birçok kez bu köşede yazdığımız gibi, Türkiye birden fazla alternatif
seçeneklere sahip olduğunu Avrupa’nın tek seçenek olmadığını defalarca belirtmiştik. Gelişmeler
de görüşlerimizi teyit etmektedir.
Bu bağlamda
Türkiye, Şangay İş Birliği’nin faaliyetlerine katılmak için resmi başvuruda
bulunmuş ve örgüt de diyalog ortağı olarak davet etti. Türkiye’nin bu hamlesi,
barış ve adalet temelinde herkesle iyi ilişkiler geliştirme amacına uygundu.
Ancak
Türkiye’nin bu stratejik hamlesinden sonra gerek batıda gerekse onların
içimizdeki uzantıları tarafından ‘’Türkiye’nin böyle bir örgütle herhangi
bir ilişkisi olamayacağına’’ dair eleştiri ve yorumlar yapıldı.
Bu
eleştiriyi yapanların hiçbiri Avrupa’nın 52 yıldır Türkiye’yi oyaladığından hiç
bahsetmedi(!) Türkiye’nin Çin ve Hindistan gibi dünyanın en kalabalık
ülkeleriyle iş birliği yapması kadar doğal ne olabilir? Kaldı ki Türkiye’nin
Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türk
devletleriyle tarihsel ve kültürel bağlara sahiptir.
Çin’in
Sincan eyaletinde yaşayan Müslüman Türklere yardımcı olabilmek için bile olsa,
Türkiye’nin Çin ile diyalog hâlinde olması gerekir. Türkiye'nin jeostratejik
konumu, Rusya'nın “sıcak denizlere” erişimini kontrol etmesine izin veriyor. Bu
açıdan Erdoğan ve Putin en sık bir araya gelen iki lider.
Fakat buna rağmen
Türkiye, Rusya'nın yayılmacı ve emperyalist politikalarını kabul etmiyor.
Örneğin Kırımın ilhak edilmesini şu ana kadar tanımadı. Ukrayna’nın işgal
edilmesini uluslararası hukuka aykırı bulmaktadır. Bu onurlu tavrına rağmen, tahıl
krizinin çözümünde, esirlerin değişiminde çok önemli rol oynadı.
***
Türkiye’nin
yeri Avrupa mı Asya mı diye tartışanlara diyorum ki: Türkiye’nin gövdesi
Asya’da kafası Avrupa’dadır. Dolayısıyla kafa ile gövde birbirinden ayrılmaz
bir bütündür. Bu yönüyle Türkiye hem doğu hem de batı ülkesidir. Doğu ile Batı
arasında önemli bir denge sağlıyor. Bu dengenin sağlanması, aslında herkesin
çıkarınadır. Ancak Batının ‘’Grek romantizmi’’ bu dengeye zarar
veriyor. Türkiye’yi sürekli dışlayarak, Yunanistan’ı kayırmaları aslında kendilerine
de zarar veriyorlar.
Türkiye,F-16
savaş uçağı ve modernizasyon kiti istiyor ama ABD vermemek için sürekli ayak
diretiyor. O zaman Türkiye, ne yapıp edip kendi milli muharip uçağını
planlanmış zamandan önce üretmelidir. Güzel bir ata sözünde denildiği gibi ‘’başkasının
atıyla sürekli yaya kalırsın.’’ Türkiye, bu muhannetlere bir daha muhtaç
olmamak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalıdır.
Sonuç
Nasıl ki
insanoğlunun tabiat olaylarına karşı gelmesi mümkün değilse ve ayak uydurarak
yaşamak zorundaysa, milletler de tarihin akışına ayak uydurarak, ancak
varlıklarını sürdürebilirler.
Dolayısıyla
üç kıtanın kesiştiği bir coğrafyada bulunan Türkiye, 20. yüzyılda tarihin
Doğu-Batı yönündeki gelgitlerine sahne olmuş ve yönü Batı olmuştu. Ancak 21.
yüzyılın çok kutuplu yapısında Türkiye, Doğu-Batı arasında bir denge siyaseti
ile etkili bir rol oynayabilir. Kim ne derse desin Erdoğan bunu en iyi
değerlendirebilen bir liderdir.