Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Doğu Akdeniz, Dolar, İstanbul Seçimleri İlişkisi

Türkiye, İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözünü zerrelerine kadar yaşayan ve hisseden bir ülke…

Dünya enerji rezervinin yanı başında, enerji ve ticaret geçiş rotalarının merkezinde bulunması Anadolu’yu tarih boyunca önemli kılmıştır ve bundan sonrada bu önemini koruyacaktır.

Yaklaşık yüz yıl önce sanayileşmenin yeni yeni geliştiği dönemlerde kitlesel üretim hız kazanmış, bu da enerji talebini artırmıştır.

Artan enerji talebi ile İngiltere başta olmak üzere Avrupalı devletler gözünü bu coğrafyaya dikmesine sebep olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla birlikte I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu coğrafyasının enerji kaynakları böl-parçala-yönet taktiği ile sömürülmüştür.

Nitekim bu taktik ile “Batı” dünyası bugün dahi enerji kaynaklarını sömürmeye devam ediyor.

Kapitalizm, 1980 sonrasında küreselleşmenin etkisiyle birlikte tüm dünyayı etkisi altına aldı.

Dünyanın tek pazar haline gelmesiyle birlikte tüketim hızı da artış gösterdi. Artan tüketim, üretimin artmasına ve bu durum da enerji ihtiyacının daha fazla artmasına neden oldu.

Enerji kaynaklarının hızla tükenmesi özellikle çok uluslu şirketleri yeni arayışlara itti.

Özellikle 2000’li yılların başından itibaren Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının keşfedilmesiyle küresel sermaye gözlerini yine bu coğrafyaya dikti.

Uluslararası raporlara göre dünya doğalgaz rezervinin %47’sine sahip olan Doğu Akdeniz bölgesi bugün ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere Rusya ve Çin’in de dâhil olduğu küresel güçlerin iştahını kabartıyor.

Bu güçler, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde Arap Baharı adıyla sebep oldukları kaos sebebiyle bu bölgeye üs kurdular.

Türkiye için hayati önemi

Türkiye’nin hemen yanı başında olan Doğu Akdeniz gazı Kıbrıs ile yaltığımız antlaşma ile birlikte düşünüldüğünde geniş bir alanda hakkımızın olduğu anlamına geliyor.

Doğu Akdeniz enerji kaynakları ekonomik bağımsızlığımız için de önemlidir. Türkiye’nin bu bölgede kendi enerjisini üretmesi, Türkiye’nin önümüzdeki yüz yıla damga vurması anlamına geliyor.

Çünkü Türkiye ekonomisinin son günlerde yaşadığı finansal operasyonların temelinde cari açık sebebiyle oluşan döviz bağımlılığı geliyor.

Cari açığın alt kalemleri incelendiğinde ise büyük bir bölümünü enerji ithalatı oluşturmaktadır.

Türkiye 2013-2017 yılları arasında 219,8 milyar dolar cari açık verirken, ülkenin enerji faturası 213 milyar doları bulmuştu.

Üretimin olmazsa olmazı olan enerji ithalatımız o kadar yüksek ki; gerek iç piyasa için yapılan üretim için gerekse ihracat için yapılan her üretim için enerji ithal etmek zorunda kalıyoruz.

Bu perspektiften bakıldığı zaman hemen yanı başımızda bulunan Doğu Akdeniz’de yerli ve milli imkânlarla bulup çıkaracağımız enerji kaynakları bizim enerji ithalatımızı azaltırken, cari açığımızı ve döviz ihtiyacımızı da azaltacaktır.

Türkiye’nin enerji bağımsızlığını kazanması ve dövize olan ihtiyacının azalması Türkiye’nin gelecekte hak ettiği konuma gelmesi anlamına geliyor, ki bunu mevcut küresel güçlerin hiç biri istemiyor.

***

Bu bağlamda özellikle son dönemde ABD’nin Türk gemilerinin Doğu Akdeniz'deki doğalgaz arama faaliyetlerine son vermesi çağırısında bulunmasının ardından Avrupa Birliği'nin ve son olarak da İngiltere'nin yaptığı açıklamalar dolar operasyonunun işaret fişeği oldu.

Doların ABD'nin, Euronun AB'nin para birimi İngiltere'nin ise dünya finans merkezi olduğunu da hesaba katarsak, döviz operasyonunun kaynağını daha iyi anlarız. Ancak Merkez Bankasının yaptığı hamleler bu operasyonu boşa çıkarmıştır.

Kendilerini hiçbir şekilde ilgilendirmemesine rağmen YSK’nın İstanbul seçimleriyle ilgili kararıyla ilgili bu ülkelerin beyanat vermeleri, küresel sermayenin aramızdaki temsilcileri öncülüğünde bir grup iş adamı topluluğunun, sanatçıların, Gezi olayları sürecinde aktif kullanılan FETÖ destekli sosyal medya hesaplarının bugünlerde tekrar aktif hale gelmesinin arkasında yatan asıl neden Türkiye’nin Doğu Akdeniz gazından pay almamasını sağlamaktan başka bir şey değildir.

Bu bakımdan 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimleri dışarıya karşı milletin liderinin arkasında durduğunu göstererek vereceği en güçlü cevap niteliğinde olacaktır.

Bu bakımdan 23 Haziran’da tekrarlanacak İstanbul seçimleri önemlidir.