Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2434.13
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Şubat 2017

Doğru Tarih için de EVET

İmdi, eğri de otursak, doğru da otursak 'doğru konuşmanın' erdeminde mutabık olunan ağızlardan kinaye insanların her görüş, din, dil ırk istivası vechile Cumhurbaşkanlığı Sistemi için yapılacak referanduma 'hayır' diyeceklerin sebeblerini ve gerekçeleri akli, vicdani, ilmi ve de insani izah etmek mümkün değildir!

Cümleyi de bilerek uzun kurdum ha! ki, 'hayırcılara' gönderme olsun diye. Lagaluga ile ortaya birşey koyuyormuş gibi yapıp, gargaraya getirmekten öteye gitmemeyi şeklen göstermek çün.

Güzel Türkçe'mize bu 'hayır' da rivayet odur ki, şöyle girmiş efendim. Aslında, sadece Anadolu Türkçesi'nde olan Hayır ve de kardeşi Evet, 'He ve Yok' karşılığıdır. Evet izahı teferrruatlı, bir etimolojisi Divan-ı Lügat et-Türk'de 'Yemet' sözünden evrilmiş 'tasdik' manasında gelmiş. 'Hayır' ise Başbakanımız Binali beyin dediği gibi 'Hayır' ve 'Hayr' şeklinde ayrılmış değil bilakis tıpatıp aynıyla müşterek hükümdedir!

Türkler İran üzerinden Anadolu'ya geldiklerinden, hem dahi dini bile Farslar'dan ikmal ettiklerinden, Farsça etkisinde kelimeler Türkçe'ye girmiş, Arap'da 'Salat' olan, bizde Farsça 'Namaz' olmuş, ve Farsça 'Yok' anlamında 'Ne', Arapça etkisiyle, kibarlık hasebiyle 'Ne Hayır-Hayr' Türkçe'ye 'NE' düşerek 'Hayır' olarak geçmiş ve odur budur 'Yok' anlamında kullanılmıştır. Benzer şekilde, 'Yok' demek, kaba, lakin 'Hayır' demek kibar sayılmıştır.

Çünkü, 'Yok' köylünün, çiftçinin, işçinin, gariban ana-babaların, ayağı yalın çocukların, çobanların, 'göbeğini kaşıyanların', bidon kafalıların, kısa ve kıllı bacaklıların kullandığı ve fakat 'Hayır' son seksen yıldır devlete çöreklenmiş, kendini halktan üstün gören, seçkinci, oligark, teknokrat ve bilhassa bürokrat, züppe takımının 'üstüncü' kibarlığı olmuş.

Zaten, bütün kavga da bundan çıkıyor!

Referandumda Evet diyeceklere saldırmalarının altına yatan ana sebep bu 'sınıf çatışması' ki, Türkiye'de olmayan bu sınıf ayrımını önce ikame etmek, olmadı, varsaymak, daha sonra da 'diğerlerini' linçe kalkışmak!

Dedik ya, akli, mantiki, hukuki hiçbir delilleri olmamasının acısını da bu yönüyle örtmeye çalışıyor, kah Evetçi sanatçılara, kah spor adamlarına, olmadı Osmanlı soyundan gelenlere saydırıyorlar!

Bunların en traji-komiği, Erdoğan'ın davetlerinin arkasının gelmemesinin histeri nöbeti ile Nilhan Sultan'a tarih bilmemekle yazı döşenen Gülse'nin kendi cehaleti ile düştüğü haldir. Ne var ki, kimin umrunda! Mesele 'Beraber Nasıl Salladık' senkronu değil mi?

Hanedan üyelerinin yurtdışına sürgün edilmesi, milli mücadeleden önce bile değil, aksine 1922 yani artık 'herşeyin bittiği' demdedir!

Üstelik, padişahın mallarının sanki halktan gasp edilmiş gibi yansıtılması, öylesine acınası 'aşağılık' bir çirkeftir ki, tam tersine başta İttihatçılar daha sonra peşisıra gelenler padişah mallarını gasp etmişlerdir!

Hele, seksen milyonun hakkı hukukunu savunanlar! Bu millet acaba ne zaman 'Rejim sıkıntısı' yaşamış da değiştirmeye çalışmış! Mesela 1946'dan başlayalım mı?

Siz halktan bahsediyorsanız, zaten içiniz rahat olsun, halk, 'Evet', kararını verecektir ve bu da, çok 'Hayırlı' olacaktır!

@yusufserce twitter.com/yusufserce