Doğru bir Lider neden önemlidir?
LİDER: Bir hareketin başıdır. Milli gücün düzenleyicisi ve örgütleyicisi siyasi güç ise, siyasi gücün motoru; lider ve kadrosudur. Siyasetçiler, liderlik niteliklerine sahip oldukları oranda siyasi gücün oluşumunu olumlu olarak etkiler. Zira doğru bir lider, ülkenin imkânlarını milletin güvenliği ve refahı istikametinde etkili bir şekilde kullanmasını sağlar.
Doğru bir
lider, zihinsel yapısını toplumda ve dünyadaki gelişmelere
paralel olarak yenileyebilen kişidir. Peki, kendisinin ve kadrosunun aklına
değil, Amerikalı bir danışmanın aklıyla siyaset yapan biri ülke için doğru bir lider olabilir mi?
Her toplumun rotası, geçmiş ile gelecek hayali dikkate
alınarak oluşturulur. Toplumların en temel beklentisi güvenliğinin sağlanması ve
temel ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bugün Türkiye, milli imkânlarıyla silahını,
arabasını üretebiliyorsa, kendi enerji kaynaklarını keşfedebiliyorsa, doğru bir lider tarafından yönetildiği
içindir.
Doğru bir
lider, milletinin tarihi tecrübenin imbiğinden geçmiş
birikimlerini ve üzerinde bulunduğu coğrafi mekânın şartlarını dikkate alarak
ülkesinin bekâsı, geleceği ve güvenliği için doğru değerlendirmeler yapabilen
ve ona uygun tavır alabilen kişidir.
Doğru
bir lider, milletiyle yan yana yürüme isteği, omuz omuza
mücadele etme duygusu uyandırır. Topluma pozitif enerji ile geleceğe istikamet
çizer, umut ve güven verir. Belirsizliğin hâkim olduğu ve ‘’anlam krizinin’’ yaşandığı
böylesi geçiş dönemlerinde bir ülke için en gerekli şey, SOĞAN ve PATATES fiyatından önce doğru bir liderliktir.
Çünkü dünya siyasi tarihinin son 20 yılına bir ad verilecek
olsaydı bu ad herhalde ‘’belirsizlik’’
olurdu. Çin ve Rusya üzerinde baskı kurmaya çalışan ABD’nin başarısız olması,
Avrupa’nın hem iç sorunları hem de ABD ile yaşadığı sorunlar belirsizliği daha
da artırmaktadır.
Özellikle böyle dönemlerde bir liderin karşı karşıya
kaldığı en zor şey, karar verebilmektir. Ancak kararlar cahil cesareti ile
değil, geçmişin tecrübeleri ile muğlak olan geleceğe dair sezdikleriyle
arasında sağlıklı bir denge kurularak verilir. Türk siyasi tarihinin son 21
yılına baktığımızda bazı hatalar olsa da büyük ölçüde, sağlıklı bir denge
kurulduğunu görürüz.
Zaten bir lideri, normal bir siyasetçiden farklı kılan: ‘’Hedefler koymasını ve bir strateji belirlemesini
sağlayan sezgisel kavrayışıdır’’ der Kissinger. Dünyada hiçbir lider,
sınırsız bir zamana ve imkâna sahip değildir. Ancak stratejik düşünebilen
vizyon sahibi doğru bir lider, riskleri doğru analiz eder ve kısıtlı
imkânlardan büyük işler çıkartır.
***
Sonuç
Türkiye, 14 Mayıs’ta sandık başına giderken doğru lideri seçmek zorundadır. Çünkü Türkiye,
üç kıtanın kesiştiği bir bölgenin merkezinde yer alan bir ülkedir. Nasıl ki
tabiat olaylarına karşı gelmek mümkün değilse ve insanoğlu tabiata ayak
uydurarak yaşamak zorundaysa, milletler de ancak tarihin akışına ayak uydurarak
varlıklarını sürdürebilirler.
Çünkü Türkiye, çok kutuplu dünya güçleri arasındaki
dengelerde etkili bir rol oynayabilecek bir coğrafyaya sahiptir. Jeopolitik,
söz konusu rolün gereğinin yapılabileceğini göstermektedir. Türkiye’nin önü
açıktır. Yeter ki milletin menfaatlerini gerçekleştirecek vizyon sahibi ve
sezgi gücüne sahip doğru lideri
güçlü bir şekilde tekrar iş başına getirelim.
Her ne kadar 14 Mayıs’ta 4 aday yarışsa da asıl yarış iki
aday arasında geçecektir. Peki, bu iki
adaydan hangisi doğru adaydır?
Bu iki adaydan biri, 300 milyar dolar borç ile ülkeyi faiz
lobisine, tefecilere teslim edeceğini söylüyor. Diğeri, TOGG, İha, Siha,
Kızılelma vs. katma değeri yüksek ürün ile üretime dayalı ekonomi vaat ediyor.
Kendi enerji kaynaklarını keşfederek kaynak yaratıyor. Kısacası biri, sömürgeci
sisteme itaat ederek anlaşmış görünüyor. Diğeri, sömürgeci sisteme itiraz
ederek aşmayı amaçlıyor. Sizce hangisi
doğru bir liderdir?