Doğru adam ve eğri adam!
İNSAN ‘doğru’ olmak için doğru olmalı; Tanrının ödülünü kazanmak yahut cezasından korunmak için değil...
Buna benzer cümleleri duymayan kimse kalmamıştır, sanırım.
Şimdi bu ifadeyi, Platon’un “Devlet” isimli yapıtının Birinci Kitap bölümünden ilhamla irdelemeye çalışalım:
Doğru adam sergilediği tavır ve tutumları vasıtasıyla cemiyette şeref ve ün kazanır. Ama o, doğru olmayı, doğruluğun kendisi için istiyor varsayalım. Bu nedenle nezdinde iyi görünmek değil, iyi olmak önemlidir. Bu kişi doğruluk (iyilik) namına mı yoksa şeref ve kazanç uğruna mı “doğru” olduğunu kendisine ispat etmek için etrafa kötü görünmeye çalışsın. Yani adını eğri adama çıkartsın
Şimdi bir de eğri adam tahayyül edelim. Bu adam eğriliğin (kötülüğün) peşindedir çünkü bundan yarar sağlamaktadır. Kendisini gizleyen doğru adam, çıkarlarının ve hazzının peşinden koşan eğri adama görünüş olarak benzeyecek midir?
Hayır, çünkü eğri adam çok daha fazla kendisini gizlemek ihtiyacı hissedecektir. Kendisini eğri değil, doğru adam gibi göstermek için iyilik yapar gibi davranacak, gösterişçi dindarlık pozlarına bürünecek, olduğunun tam tersi bir görüntü sergileyecektir. Falsoları yakalansa bile doğruluk üzerine kurmuş olduğu retorik ile kendisini savunup temize çıkaracaktır.
Doğru adam kötü gözükürken, kötü adam ise kendisini doğru gösterecektir. O zaman toplum içerisinde doğru olmak, eğri olmak ile iyi olmak ve kötü olmak konularında büyük bir kafa karışıklığı yaşanacaktır.
Hakikati ıskalamak nedir?
Diyelim ki doğru adam bu yolu seçmedi ve olduğu gibi doğru gözüktü. Lakin bunu gizlemediği için şeref ve üne kavuştu. Bu kişi ben doğruyu doğru olduğu için seçtim, Tanrının rızası için değil demeye de başladı.
Bu adam hakikati ıskaladığı için eyvallahı olmayıp kendini müstağni addettiği için evvela hakikate karşı cürüm işleyecektir.
Sonra da kazanmış olduğu şeref ve ün onu kendisine köle yapacaktır. Nefsi bundan hoşlanacak ve o artık doğru olmak için değil, şeref ve ününü muhafaza etmek için doğruluk iddiasını güdecektir. Kendisi farkında olmasa bile nefsinin kölesi haline gelecek, şeref ve ünü onu belli makam ve mevkilere getirdiği zaman bunu fırsata çevirmeye çalışacaktır.
Artık onun için doğruluk, doğru olmak için değil, zor altında yapılan bir seçimdir. Zira ismini ve namını korumak kaygısı doğru olmak kaygısının fersah fersah önüne geçmiştir.
Lydia Kralının hizmetkârı!
Daha kötüsü bu kişinin kazandığı ün ve şöhreti, efsanedeki Lydia Kralının hizmetindeki çobanın bulduğu sihirli yüzüğün oynadığı rolü oynayacaktır. Sadık hizmetkâr bir yüzük bulur ve parmağına geçirir. Oynarken yüzüğün taşını avucunun içine çevirince görünmez hale geldiğini fark eder. Ve bunu kullanarak hizmetinde çalıştığı Kralı öldürür ve karısı ile evlenerek onun yerine geçer.
Kazanılan şeref doğru adamı görünmez yapınca niyetini bozacak ve hizmetinde olduğu kralı/doğruluğu öldürüp yüzüğün taşını ters çevirerek tekrar rolüne devam edecektir.
Oysa yüzüğün taşı ne yöne çevrilirse çevrilsin Tanrı karşısında bu adam görünmez olmayacaktır. Dahası o doğruluğu nefsinden bilmeyip Allah’tan bildiği için kendisinden istenileni yapacak ve bununla mutlu olacaktır. Zira ondan istenen esasen onun fıtratına en uygun olanıdır.
Peki dindar olan hata yapmaz mı? Yapar; bir anlık gaflet neticesi ise tövbe eder. Yok, yukarıda bahsettiğim gibi rol gereğiyse doğruluk üzerine söylev çekerek kendisini savunur. Muhtemelen temize de çıkarır, lakin insanlar nezdinde.
Hülasa edecek olursak: Doğru olmak doğru olmak içinse kazanılacak şan ve şeref yüzünden o kişi nefsinin kurmuş olduğu tuzaklardan kurtulamayacaktır. Şan ve şeref için olmadığını göstermek için kendisini eğri olarak gösterse bu sefer de doğruluğun haysiyeti ile oynamış olacaktır.
Şayet Allah rızası için olursa, “Allah rızası” şeref ve ünü gölgede bırakacak, Allah da bu kişiyi dünya ve ahiret mutluluğu ile mükâfatlandıracaktır.