Doğrandıkça Doğranan Kadınlık Fıtratı
Kadınlar yaratılışın gerek ve gerçekliğini anlayınca çok şey yaparlar.
Varlığın merkezinde onlar olur.
Bütün eşya onların etrafında döner.
Üretimin merkezi, şefkat ve sevginin odağı, hikmet ve
marifetin de ocağı olurlar.
Yaratılmanın hikmetlerini idrak ettikleri an, cemiyetin ve
evin aydınlık yüzleri olurlar.
Onlara sığınan erkeklere verdikleri kuvvetle toplum
hikmetli ve hareketli bir coğrafya olur. Ev huzur dolu bir yuva hükmüne geçer.
Var edilmedeki hikmetin sırlarını anlayınca samanlıklar
dahi seyran olur.
En kurak topraklar bereketli, en kıraç gönüller halvetin
merkezi olur. İnsanlık medeniyeti sevgi medeniyeti ve şefkat iklimi olur.
Kendilerini bir tanısalar ve evdeki hakimiyet alanlarını
yönetecek idrak boyutlarını bir tanımlayabilseler, varlık da onları alkışlayacak,
varlığın ötesi de.
Zaman gösterdi ki erkekler gibi kadınlar da bütün
bunlardan uzaklar ve en önemli gayeleri
dışarı da olmaktır sanki.
Halbuki evin içi boşaldıkça cemiyetin içi asıl o zaman
boşalmış olur. Medeniyetler o vakt çökmeye başlar. İnsanlık o zaman asıl
gayesinden uzaklaşır ve kadınlar asıl o zaman ezilmeye ve yaratılış
fıtratlarının dışına çıkmaya itilmiş olurlar.
Tanpınarın ifadesiyle genç ve güzel bir kadın, her
ömürde bir kere açan o bahardır. İşte yaratılışın dışına çıkınca kadınlar,
kadınlık fıtratındaki baharlar hep kış olur ve solmaya hatta hiç istemedikleri
bazen de düşman oldukları erkeklik fıtratına dönüşmeye başlarlar.
Cemiyetin yükü ve beklentisi kadınları hadlerinden fazla
olan bir istiab hamlesiyle karşı karşıya bırakır. Onları asıl konumlarından
eder. Zorunlu olmadıkça en büyük yetki alanı olan doğum ve hanenin huzurunu
temin etme sorumluluğundan düşürüp cemiyetin içinde denetlenemez arzuların odağına
yerleştirilirler.
Kadınlara kendilerinden ve kendilerini dışarının merkezine
yerleştirenlerden gelen kötülük ne dayanılmaz boyuttadır bir bilseniz.
İnsanlık medeniyetinin devamının asıl varlık sebeplerinden
biri olan ve bedenlerini de daima canlı tutan doğum bir ölüm gibi gösterilerek
yaşarken ölmelerine zemin hazırlandı onlar için. Evden dışarıya kaçırılma
durumu onları bu verimlilikten uzaklaştırarak en büyük kötülüğü yaptı onlara.
Bundandır ki onları, fıtratlarının gereği olan şefkat ve
fedakarlık madenleri, yuvalarından çıkardılar. Dünyanın en güzel mesleği olan çocuk
yetiştirmeyi, anne olmayı, ev hanımlığını hor gördüler veya gösterdiler. Bilakis
dışarıda yani iş hayatında fıtratlarının aksine ezilen, yorulan; hem anne, hem
eş, hem çalışan bir kadın olarak en büyük kötülüğü onlara yaptılar veya
kadınlar kendi kendilerine yaptı.
Sonra hiç vazifeleri olmadığı halde hayatın en ağır
yüklerinden biri olan ve erkeklerin de boynunun borcu olan hane geçindirme veya
haneye katkı yapma sorumluluğuyla yüzleştirdiler kadınları. Onlar da evde
bulamayacakları huzuru burada bulacaklarını zannettiler. Bile isteye olmaması
gereken o ağır yükün altına girdiler. Evdeki baharları çalışma hayatında kışa
döndü çoğunun. Velev ki onlar bunu fark
etmeseler de…
Bir bilsek kadınların asıl var olma nedenlerini, inanın
hayat baharistana döner. Ve yine bir yerine getirsek onların var oluş
gayelerini, insanlık gülistan cennetine döner.
Amma
bunu en başta kadınlar bilmiyor. Çünkü onlar hiç hakları
olmadığı ve hak iddia etme durumunda dahi olmadıkları halde bir şeye çok itiraz
ediyorlar.
Yapan bilir, bilen konuşur
fehvasınca bilmedikları ve yapmadıkları halde çok konuşuyor ve çok itiraz
ediyorlar bu duruma.
Ne onlar kendilerine malikler ne de onlara malik gibi
görünenler. Onların asıl sahip ve malikleri her şeyin olduğu gibi Allah’tır.
Onlara yaratılışın bu mucizevi tarafıyla biçim ve biçemini
veren O’dur.
Onlarda onlara her an ve bütün yaşamları boyunca hakim
olan ve tasarruf eden O’dur.
Yaratılışın en son harikası olarak ve her şeyin halifesi
olarak yaratılanların sahibi Allah, kadının yaşam alanındaki yetki ve
sorumluluğunu da çizmiştir.
Bu idrakle yaşama tutunan ve hayatın ikliminde var olan
her kadın yeryüzünün halifesi ve meleklerden de öte Rabbin sevgili bir
neticesidir.
Ah kadınlar ah kadınlar! Artık bırakın dışarıda sizi
kendilerine arzular yığını yapan erkeklerin rol biçmelerini. Dönün yüzünüzü
yaratıcıya ve verin yaşamınınızın en güzel yıllarını Allah ve Resulünün size
verdiği değeri hak etmeye.
İnanın sizin fıtratınızın asıl açılım yeri yuvalarınızdadır. Huzurunuz evlerde,
çoluk çocuğunuzun yanındadır.
Gelecek
nesiller için bırakacağınız en büyük miras ve kendinize yapacağınız en büyük
iyilik evde oturarak kendinizi, eşinizi ve çocuklarınızı hayatın
en büyük felaketi olan sorumsuzluktan kurtarıp çalışmanın ve var olmanın en
büyük nedeni olan fark edilmeye merkez olmanızdır.
Ya bütün bunları fark etmezse kadınlar, olan onlara olur. Hayatın
yükünün hammalı, cemiyetin gözlem evleri veya arzu devşirme manzaraları, evdeki
huzurdan kaçmış dışarıdaki huzurda ise boğulmuş bir yalnızlıklar demeti olarak
algılanırlar. Bütün bunların arkasında da onları evden dışarıya çıkmaya
zorlayan erkekler var. Bunun yanında kendi istekleriyle dışarıya özenen ve
kaçan kadınlar da var tabiki...
Hasılı kelam kadınlara yaptıkları zulümden dolayı
erkeklerin vebali çok büyük...
Ciddi
hiçbir ihtiyaç olmadığı halde kendilerini dışarıya atan
kadınların da...
Allah sonumuzu hayretsin...