Doğayla kendimizi keşfetmek
Bitkiler, ağaçlar, çiçekler bedenen ve ruhen toparlanmamızı, dinlenmemizi, kendimizi dinç ve değerli görmemizi sağlıyor. Toprakla olmak ve toprağa dokunmak, hemen kendimizi iyi hissetmemize imkan verir. Bahçeçilik (hortikultur) artık bir terapi haline gelmiş durumdadır. Bahçeler, manzaralar ve yeşil yerler bizi iyileştirmekte, nefes almamızı sağlamakta ve canlandırmaktadır. Bahçele, ağaçlar, çiçekler ve bütün diğer güzellikler, bizi doğaya çağırmaktadır. Doğa, gizemlerle dolu muhteşem bir alemdir.Doğaya yoğunlaştığımız, ona derinliğine daldığımız zaman, doğa bütün gizemleriyle bizi bir maneviyat alemine götürmektedir. Her doğa tecrübesi, doğanın sonu gelmez gizemleri hakkında ne kadar az şey bildiğimizi fark ettirmekte ve bu farkındalık bizi yeni manevi tecrübelere yöneltmektedir. Doğanın ruhumuz ve varlığımız üzerinde değiştirici, iyileştirici ve yenileyici gücü vardır.
Doğayı tecrübe etmek, bir
maceradır. Doğada tecrübe ettiğimiz bitkiler, ağaçlar, çiçekler, böcekler, kısacası doğal alemin bütün varlıkları,
canlı ve çalışkan bir şekilde vardırlar. Doğal alemi, kalple, duyguyla ve duyarlılıkla
kavramak ve fark etmek lazımdır.
Canlıların doğal alemi, bizi canlandırmakta ve diriltmektedir. Doğal hayatı
günlük hayatımızın bir parçası haline getirmek ve onu yaşamak, bizi manevi bir varlık haline getirmektedir.Ruhumuzun
bütün renklerini göreceğimiz tek yer, doğadır. İnsanın maneviyatını besleyen ve
geliştiren en önemli kaynak, doğadır. Doğayı tecrübe etmek, bizi kendi
dünyamızda kendimizi keşfetme
yolculuğuna çıkarmaktadır. Doğada çıktığımız kendimizi keşif yolculuğu,
içimizdeki maneviyartı uyandırmakta, doğal yeteneklerimizi ve kapasitemizi harekete geçirmekte, her şeye farklı gözlerle bakan yeni bir ben
oluşumunun zeminini hazırlamaktadır. Doğayı ve kendimizi keşfetme yolculuğu, doğal
alemdeki doğal anlamı, amacı, ritmi ve
dengeyi fark ettirmektedir. Doğadaki
anlamı, amacı, dengeyi ritmi fark ettikçe, hayatımızda anlamla, amaçla,
dengeyle, ritimle dolmaktadır.Çoğu insan, hayatlarında bir amacın ve anlamın
olmamasından, bir türlü ritim ve dengeyi bulamamaktan şikayet
etmektedir.Doğadan kopuş, aslında insanın yaşamsal anlamından, amacından,
ritminden ve dengesinden kopması demektir. Doğayla kendi aramızdaki doğal
ilişkiyi ve bağlantıyı keşfetmeden ve gerçekleştirmeden, hayatımıza manevi bir
anlam, amaç, denge ve ritim katamayız.
Doğa, gerçek maneviyatı ve ahlakı bulebileceğimiz ve kefşedebileceğimiz
yerdir. Doğayla irtibatımız kesildiği için kurumsal dinler, kültler ve
inançlar, maneviyat dünyamızı tatmin edememekte, bizim kendimizi gerçekleştirmemize imkan sağlamamaktadır. İnsanın kendisini
gerçekleştirmesine katkı sunmayan bütün inançlar, dinler, kültler ve yapılar
zaman içerisinde anlamsızlaşmakta,
işlevsizleşmekte, fosilleşmekte ve
dayanılması zor yüklere dönüşmektedir. Günlük hayatın sıradanlığından ve
sıkıcılığından kaçarak doğada yaşamak, doğayı kendimize öğretmen kabul etmek,
bize yeni bilgi yollarını öğretmektedir. İnsanın gerçek mürşidi doğadır. Doğa,
bizi ahlaka, vicdana, bilime, felsefeye ve sanata yöneltmektedir.Doğa aleminin ihtişamını keşfettikçe ve tecrübe ettikçe
maneviyat tecrübemiz, dar kaynakları, kurumları ve kişileri aşmakta, sınırsız
alemlere bakan bir özgürleşme ve olgunlaşma yolculuğuna dönüşmektedir.
Bilimi, sanatı, maneviyatı, doğayı ve ahlakı, hep açgözlülüğümüze
kurban verdik. Açgözlülülüğümüz için doğayı tükettik. Açgözlülük ve hırs,
bizi doymaz bir materyalizmin kölesi
yapmakta, antroplojik ve ekolojik krizin temelini oluşturmaktadır.Doğanın saygı duyulması ve korunması gereken bir
manevi alem olduğu gerçeğini yitirdik. Doğanın bir maneviyat alemi olduğu
gerçeğini kaybedince kendi içimizdeki maneviyatı da yitirdik. İçerde ve
dışarıda maneviyattan yoksun ucube vir varlık haline geldik.Doğanın üstünde
yaşayan mağrur ve yıkıcı konumdaki mevcut insanlık durumumuzu
değiştirmeliyiz. Doğanın içinde doğanın bir parçası olarak yaşayan
mütevazi ve manevi bir varlık
olduğumuzu keşfetmek için yeniden yola
koyulmamız gerekmektedir. Doğayı ve
kendimizi keşfetme yolculuğunda ihtiyaç
duyduğumuz şey gürültü, kaos ve
düşüncesizlik değildir. Doğanın içinde maneviyatı yaşamak için sessizliğe, kendimizi ve doğayı dinlemeye, duymaya ve
düşünmeye ihtiyaç vardır.