Doğal Afetler Bakanlığı kurulmalıdır
Sismik açıdan oldukça hareketli ve aktif bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemiz Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Bunu biliyor ve bu gerçekle yaşıyoruz.
Öyle ki son 500
yılda, 20 kereden fazla 7 büyüklüğünde ve üzeri depremlerle sarsıldı. Son 80
yılda da yaklaşık 100 bin insanımız enkaz altında can verdi.
Buna rağmen Türkiye
nüfusunun yüzde 60'a yakınının, faal olan deprem fay hatları üzerinde
yerleştiği ifade ediliyor.
Yalnız bu deprem öylesine büyük ve etkiliydi ki 13,5 milyon
insanımızın yaşadığı, 1000 kilometrekarelik bir alanda ciddi bir tahribata yol
açtı.
Uzmanlar bu
büyüklükteki bir depremin ancak bin yılda bir gerçekleştiğini ifade ediyor.
Düşünün, Hiroşima’ya atılan atom bombasından 2 bin kat daha büyük ve etkili bir
deprem ile karşı karşıyayız.
Adıyaman’dan sevgili dostum Şener, o anda çocuklarıyla
birlikte duvardan duvara çarpıldıklarını ve o bitmek bilmeyen süreyi anlatırken
yaşadığı acıyı tarif etmekte zorlanıyordu.
Sadece Şener mi? Orada o anı yaşayan tüm vatandaşlarımızın
yaşadıkları korku ve hüznü elbette izah edemeyiz.
10 ilimiz neredeyse yerle bir oldu. Büyük acılar yaşandı.
Böylesine etkili ve büyük bir deprem karşısında doğal olarak hemen ilk
saatlerde müdahale edilemedi.
Devlet, tüm kurumlarıyla seferber oldu ve bölgeye kurtarma
ekipleri akın etti. Milletimiz ise her zaman olduğu gibi olağanüstü bir çaba
ile ilk dakikalardan itibaren yardım yağdırmaya başladı.
Köpeklerin ve
kedilerin bile elini taşın altına koyduğu, herkesin etiketlerini bir tarafa
bırakarak birlik olduğu bu büyük hadisede hala devleti karalama derdine düşen
insanların olması ne büyük bir talihsizliktir.
Evet, ilk günlerde arama kurtarma çalışmalarında ve organizasyonda
eksiklikler oldu. Bu eksikliklerin nasıl telafi edilmesi gerektiği konusunu
oturup konuşacağız.
Örneğin Hatay
Erzin’de tek bir enkazın yaşanmamasının nedenlerini de sorgulayıp, bundan sonra
ne tür önlemlerin alınması gerektiğini de tartışacağız. Zira Belediye Başkanı
asla kaçak yapılara müsaade etmediğini söylüyor.
Bu bakımdan öncelikle, yıkılan bu evlerin belediyelerden
nasıl depreme dayanıklı onayı aldığı araştırmalıdır. Deprem bölgesinde neden
yüksek katlı binalara izin verilir ki?
Muhakkak “Doğal
Afetler Bakanlığı” kurulmalıdır. Ve bu bakanlık siyaset ile değil bilim ile
işlev görmelidir. İşinin ehli bir uzman bakan yapılmalı ve üniversitelerden de
danışmanlar atanmalıdır. Şimdiye kadar neden kurmadık o da ayrı bir eksiklik.
Düzenli istatistiksel simülasyon sonuçları doğrultusunda
nerelere bina yapılacağı tespit edilmeli ve kat sayısı sınırlaması gibi birçok
husus bir sistem dahilinde belirlenmelidir.
En önemlisi de fay
hattı üzerine tekrar bina yapılmamalıdır. Bu tehlikeli ve riskli alanlar
ağaçlandırılmalıdır.
Belediyelerde ise bu bakanlığa bağlı ofisler olmalıdır.
Denetimler sonucu onay ile binaya barkod numarası verilmelidir.
Her meslek kademesinden
arama kurtarma eğitimi almış kişiler olmalı. Güvenilir toplanma merkezleri
önceden tespit edilmeli ve koordinasyon sorunu bir daha yaşanmamalı.
Geçenlerde sosyal medya üzerinden de ifade etmiştim.
Kurulacak afet bakanlığı bünyesinde donanımlı en az 200 bin yetişmiş
profesyonel ekip bulundurulmalıdır.
Bu depremde hava koşulları kötü olduğu için de gecikmeler
olmuştu. Bir afet anında ilk 24 saatte
bölge halkının ilk ihtiyacı nedir, nereden temin edilmelidir ve nasıl
dağıtılmalıdır şeklinde önceden tespit edilmiş bir çalışma yoktu.
Çadırlarımız hala eski model. Mevsimsel çadırlar olmalı, otomatik
şişen ve termal çadırlara geçilmelidir.
Ne diyordu Jean-Jack Rousseau; “Yaşadığımız acıların nedeni sadece jeolojik değildir, insanları deprem
değil, yoksulluk öldürüyor.”