Diyûbendî Medresesine-Medreselerine Dair
Diyûbend Medresesi-medreseleri ile ilgili ilk esaslı bilgiyi Afganistan Anadolu Ajansı Muhabiri Melih Ahıshali Bey’den dinlemiştim. Melih Ahıshali ile yaptığımız bir söyleşide bugün Afganistan’da hükümeti ele geçiren Taliban Hareketinin aslında bir öğrenci hareketi olduğunu ve bu öğrencilerin (Taliban Arapçada talebeler anlamındadır) tahsil gördüğü medrese kökeninin Hint Alt kıtasındaki Müslümanların kurduğu Diyûbendî medresesine dayandığını öğrenmiştim.
Davet Mektebi dergisinin “Medreseler
Özel Sayısında” da Dr. Ömer Tay imzalı bir makale okumuştum… Makale, daha çok
Diyûbend medresesinin tarihteki yerini anlatıyordu. Bu makale sonrası merak
ettiğim bazı soruların cevabını bulmak için bazı makaleler daha okudum. Şu sonuca
vardım. Bugün Mısır’da El-Ezher ne yapıyorsa Hindistan’da Diyûbend medresesi
bunu yapıyor. Gazneliler’in Nişabur’da, Selçukluların İsfahan’da ilk olarak
kurdukları Nizamiye medreseleri bu medresenin temelini oluşturmuştur. Yani
Diyûbend medresesi bir gelenekten gelmektedir.
19. Asırda (1866) Hint alt kıtasında
Diyobend şehrinde Darülulûm-Diyobend isminde orijinal bir medrese kurulmuştur.
Bu medrese, Hindistan’da başlayan İngiliz işgali sonucunda eğitim-öğretim
kurumlarında Batılı müfredatlar kullanımı sonucunda kurulmuştur. Aslında
İngilizlerin Hindistan’daki bütün alanlarda işgalinin bitirilmesi sonucu
oluşturulduğunu söylemek daha doğru olur.
Medreseye ismini veren Peştuca ve
Farsça Diyobend veya Diyubend (دیو بند)
şeklinde telaffuz ediliyor. Batılı kaynaklarda Deoband olarak yazılıp
söyleniyor. Türkçede klasik medrese çevreleri Diyûbend şekli tercih ederken
Batılı kaynaklardan beslenen akademisyenler ise Deoband ismini kullanıyor. Bu
kelimenin Diyabend olduğuna dair güçlü delillerim var. Şöyle ki Farsçada bazı
ağızlarda “Tehran” kelimesi “Tehrun” şeklinde telaffuz edilir. Zannımca Diyûbend isminin de Diyâbend
şeklinde okunması/söylenmesi olasıdır. Son dönem Osmanlı kaynaklarına bakmak
gerekir. Çünkü Osmanlı kaynaklarında Farsçadaki ağızlara dayalı kelime çok az
kullanılmıştır. Sadece “civanmerd” kelimesi cömert olarak Türkçeye geçmiştir.
Bu kelime, yazılı olarak değil sözlü olarak Türkçeye geçmiştir. Diyûbend ya da
Diyobend kelimesini biz Hintli Müslümanlardan bu şekilde telaffuzunu
öğrendiğimiz için “o-u” şekli kullanıla gelmiştir.
Diyâbend (Diyûbend) ismi Hindistan'ın
başkenti Delhi'nin 150 km kuzeyindeki Diyobend kasabasından geliyor. Burada kurulmuş olan Dar'ul-Ulûm-ı
İslami-Diyûbend Medresesi'nin adından türetilmiş olan Diyûbendî ise, Sünni
Hanefi mezhebinin Matûridî itikadına göre dinî eğitim veren ilahiyat okulundan
mezun olan talebeleri tanımlamak maksadıyla kullanılmaktadır.
Bugün Diyûbend Medresesi, Hint alt
kıtası olarak tanımladığımız Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Bangladeş'in
yanı sıra Afrika, uzak doğu ülkeleri ve İngiltere’de de faaliyet gösterdiğini
söyleyebiliriz. Ülkemizde de çeşitli vakitlerde medrese hocaları talebeleriyle birlikte
Diyûbend şehrine giderek buradaki medreselerin misafiri olmuşlardır.
Anadolu’daki klasik medrese geleneği ile buradaki medreselerde öğretilen
tedrisatı karşılaştırma imkânı bulmuşlardır. Muhammed Kasım Nanutevi ve Reşid
Ahmed Ganguhi öncülüğünde bir grup genç âlim tarafından bu medrese kuruluyor.
Medresenin adına Daru’l-Ulûm Diyûbend veriliyor. Diyûbend’de ilk ders, Çatta
Mescidi’nin önünde bugün yerinde şadırvan bulunan nar ağacının altında
yapılmıştı.
Diyûbend medresesinde kurucu molla
Kasım Nanutevi sekiz temel prensip belirlemişti. Medresenin bakımı için fon
sağlanması, öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması, şura ehlinin düzeni
sağlayarak fikir birliğini tesis etmesi, medresenin hocalarının aynı meşrepten
olması, müfredatın daha önce belirlenen şekilde olması, medresenin onarımı için
bir gelir kaynağının temin edilmesi, hükümetin ve zenginlerin katılımı medrese
için zararlıdır. İyi niyet ve böyle iyi niyetli kişilerin sağlayacakları
fonlar.
Bu prensipler hakkında; hükümetin ve
zenginlerin medrese üzerinde etkileri hakkında konuşulabilir/tartışılabilir.
Medreseler, genellikle devlet yöneticileri veya zenginler tarafından bir âlimin
ders vermesi amacıyla inşa ediliyordu. Fakat Diyûbendî medresesindeki ulemâ
kendi arasında topladıkları paralarla medreseyi yaptırmışlardı.
Gelecek yazımızda Diyûbend medresesinin Osmanlı Devleti ile ilişkilerine değineceğiz.