Diyarbekir'de Ramazan hasbihalleri
Sen
misin ancak Emîrî pey-rev-i Âgâh olan
Şehrimizde
şâʻir-i nâzik-edâdan çok ne var
Emîrî-i Âmidî
Ruhlarımızın;
depremlerle, salgınlarla ve savaşlarla daraldığı, bunaldığı maddi ve manevi bir
kışı yaşadığı demlerde baharla birlikte geldi ramazan.Bir sultan gibi; bir
ferman gibi... Rahmet rahmet üzerimize yağmak için; hasret hasret ufkumuza
doğmak için geldi ramazan. Dünyevileşmenin dondurucu ikliminde üşüyen
ruhlarımızı nur ile aydınlatmak,ısıtmak; ham gönüllerimizi sevap ile doldurmak
için, bir sultan gibi, mâh-ı gufrân olarak geldi ramazan. Bundandır ki
Enderunlu Fâzıl, “Sâkî ayağın çek ki zamân başka zamandır/Sâgar yerine şimdi
hilâl-i Ramazandır” diyerek bu ayın diğer aylardan farklı olduğunu ifade
etmişti.
Çağlar
vardı, zaman akmıştı ve sevgililerin en sevgilisine ayların en sevgilisi
verildiği demlerden beri küskünler barışmış, fakirler fark edilmiş, yetimler
yedirilmişti. Bir de zamanın mekânsal mihenk noktasında ramazanın ihya edildiği,ramazan
ritminin en coşkun attığı şehirler vardı. Mekke, Medine, Kahire, Şam, İstanbul
ve Diyarbekir gibi... Her ramazan bu şehirler adeta şehrâyin suretini alırdı.
Bu seneDicle Üniversitesi marifeti ile Diyarbekir’de bizlere “Nerede o eski
ramazanlar?” dedirtmeyecek ve gelecek nesillerimize “Ne hoştu o eski
ramazanlar” dedirtecek türden bir ramazan iklimi yaşatılıyor. Nerede mi? Şehrin
kalbinde. Sur içinde Ulu Camii’nin kuzey kısmında camiye bitişik olan Mesudiye
Medresesi’nde. 1198 yılında
Artuklu Emiri Ebu Muzaffer Sökmen zamanında inşasına
başlanmış ve 1223'teMelik
Mesud lakaplı Mevdud zamanında tamamlanmış olan yerde. İçerisinde eğitim-öğretim yapılan Anadolu’nun
ilk üniversitesinde. Doğu-batı
yönünde inşa edilmiş olan dikdörtgen planlı bu medrese, açık avlulu, tek
eyvanlı ve iki katlı bir yer. Geniş kemerli ve sivri beşik tonozla örtülmüş
giriş bölümünden avluya geçilir. Kapı kemeri üzerinde muhteşem bir kitâbe
levhası var. Hasbihalden önce bezeme ve kitabeleri ile sizi büyüleyen bu mekan
size hoş-âmedi ediyor.
İşte bu mekanda Rektörümüz Prof.
Dr. Mehmet Karakoç hocamızın hâmîliğinde, Rektör yardımcımız Prof. Dr. Ahmet
Tanyıldız, Araştırma görevlisi Usame Bozkurt ve bu fakirin koordinatörlüğünde
“Ramazan Hasbihalleri” gerçekleştiriliyor. Hasbihaller, her Cuma ve Cumartesi
geceleri, teravih namazından sonra başlıyor ve yaklaşık bir saat halka açık
ramazan hasbihalleri şeklinde icra ediliyor. Nisan ayının başında Cumartesi
günü başladı ilk hasbihal. Mesudiye’nin kapısından girdiğinizde sizi karşılayan
mimari estetiğin zirvede olduğu avluda, şark usulü divanlar kuruldu. Mekânın yüzyıllar boyunca içerisinde sakladığı
manevi enerji hissedilmeye ve sohbete katılanlardaki heyecan görülmeye değerdi
gerçekten. Başta rektörümüz olmak üzere hem ulemadan hem şuaradan hem de şehir
ahalisinden çok kıymetli isimler teşrif etti meclisimize. Önce tarih boyunca
şehrimizde yapılan ilmî ve edebî meclisler hakkında kısa bir giriş hasbihali
yapmaya gayret ettim. Sonra hasbihal meclisimizde bulunanların da iştirak
ettiği “ramazanda diş kirası” geleneğimize dair bazı hususları konuştuk ve
ecdadımızı yâd ettik. Mecliste bulunanlardan bazı gençler Fuzûlî Efendi’den
şiirler okudular. Daha sonra Dr. Molla Rıfat Efendi Aşr-ı şerif ve ardından o
dâvûdî sesiyle ezgiler okumaya başladı. Mecliste bulunanlar da cûş u hurûşa
geldiler. Çaylar ikram ediliyor, sâkîler Mesudiye’nin avlusunda su dağıtıyor
idi. Hasbihaller ramazan ayı boyunca devam edecek. Adeta mânevî bir sofrayı
andıran hasbihal meclisine katılmak için Bağdat’tan yola çıkılsa yeridir
dostlar.