Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2962.76
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Haziran 2016

DİYARBEKİR İSTANBUL'UN ÖZ KARDEŞİDİR

Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'a yaptığı son ziyaret sırasında kendilerine yeni çıkacak kitabımla ilgili bilgiyi arz ettikten sonra bir kapak fotoğrafı lütfettiler. Kendilerine kitabın ANADOLU KIYAMI olduğunu ve Anadolu'nun şahlanışını kendilerinin üstlendiğini anlattığımda, "Bizim Anadolu yürüyüşümüz, şahlanışımız elhamdulillah bin yıl önce başladı ve inşaallah ilelebet devam edecek" demişlerdi mealen.

Evet, bu yürüyüş bin yıl önce başlamıştı, Türklerle Allah'ın kardeş kıldığı Kürtlerin birlikte başlattıkları bu yürüyüş ümmetin, mazlum ve mağdur halkların bugün de dualarla temenni ettikleri kutlu yürüyüştü. 750 yıl süren bu yürüyüşü durdurmak için seferber olan garb, nice zaman sonra bütünlüğü bozulan milletin önünü kesebilmişti.

Sonrasında çok acılar yaşandı. Toplumu ötekileştirenler ülkenin yerinde saymayı toplumsal zenginliğe tercih ettiler. Bu yüzden bir asrı aşkın süredir toparlanmamıştık.

Red ve inkar politikasını asimilasyon takip etmiş, toplumun kodları ile oynanarak adeta kendi kendimize düşman olmuştuk. Asırlarca kardeşliğin destanlarını yazanlar birbirine yabancılaşmış, "kardeşiz" diyenler çeşitli yaftalarla işbirlikçi ilan edilerek dışlanmıştı.

Bu gidişatın önüne geçmek devletten ziyade toplumsal dinamiklerin işiydi. Zaman zaman Batı'dan Doğu'ya gelerek kardeşliği yeniden pekiştirmek isteyenler ne hikmettir bunu sürdürmekte kararlı davranmadılar, oysa inancımızda hayırlı amel süreklilik arz eden ameldi.

İstanbul sürdürmede kararlı. Kadir Topbaş Başkanın bilhassa 2007 ve sonrasında Diyarbakır için yaptığı kalıcı hizmetleri unutacak değiliz. Bunun sürüyor olmasından büyük memnuniyet duyuyor Diyarbekirli.

Ramazan ayı mübarektir, duyguları halis olanları kat be kat hayır ve sevapla buluşturma özelliğine sahiptir. Bu ayın bin aydan hayırlı gece barındırdığını bilenler boş durmadılar. Hayırda yarıştılar, yoksula koştular, garibana sarıldılar, kimsesize kimse olmak için uğraştılar. Bütün bu çabalar indallahta hayır ve hasenat olarak kabul görür. Ancak, öyle çabalar var ki bire bin olarak İlahi dergaha varır. Kardeşlik ve dayanışma gayretleri bu çabalardandır.

İstanbul Ak Parti İl Başkanlığının tertiplediği Diyarbakır iftarından bahsediyorum. Hayır, verdiği iftarın yemeği elbette makbuldür, asıl değerli olan gelen misafirlerin samimi, halisane ve İslam kardeşliğinin nümu00fbnesi duygularla bu kadim şehrin insanlarıyla muhabbetleriydi.

Öncelikle Dr. Selim Temurci ve ekibini tebrik ediyorum, Allah ecirlerini zayi etmesin. Halk kendisine çok duacıydı. Cadde cadde ziyaretlerinden sonra her masayı dolaştı, herkesle ayrı ayrı tokalaştı, derdini anlatanları sabırla dinledi. Evi gibi olan ('gibi' fazla oldu geri alıyorum) Diyarbakır'da ev sahipliğini tam anlamıyla yerine getirdi Selim Temurci. Kendisi ilan etti "İstanbul Diyarbekir'in kardeşidir" diye.

Programın turistik seyahate dönüşen hiçbir yanı olmadı. Herkes aynı duygularla halkın içine karışıp onların hüznüne ortak olmak istemişti. İsmini yazmamı istemeyen bir İlçe Belediye Başkanı "keşke onların sıkıntılarının en az yarısını yüklenebilseydim, bunu Allah bize lütfeder mi bilmem" diyerek essah kardeşliği sözlerine döktü.

Daha bir hafta önce İsmet Öztürk başkanlığındaki Ak Parti Bağcılar İlçe Teşkilatı ve Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ve heyeti Sur'u ziyarete gelmiş Diyarbekirliler bu ziyaretten oldukça memnun olmuşlardı.

Geçtiğimiz Cumartesi günü de Ak Parti İstanbul İl Başkanlığı ve İlçe Teşkilat Başkanları ile İlçe Belediye Başkanları Diyarbakır'daydılar.

Programdan sonra iki gün şehri gezdim. Gelen misafirlerin nasıl bir iz bıraktıklarını öğrenmek istedim. Heyetin gittiği yerlere gidip bir önceki gün kendilerine gelen misafirlerle ilgili Diyarbakırlıların duygularını öğrenmek için, "dünkü ziyareti nasıl buldunuz?" diye sordum.

Halk çok memnundu, kadirşinastır Diyarbekirli, gerektiğinde eleştirmesini iyi bilir, lakin bu aziz şehrin insanı güzellikleri takdir etmesini daha iyi bilir.

Yaşını başını almış Hasan K. "Bize Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin geldi, adamın gözlerinde yüreğinin derinliğinden, imanından kaynaklanan kardeşlik bakışları vardı, dün evime hırsızlar girmişti, ne varsa götürmüşlerdi, onun sevgisi, samimiyeti bana derdimi unutturdu, Allah kendilerinden razı olsun" diyerek memnuniyetini anlattı.

"Aynı soruyu Hacı Ali ve kardeşi Fırat'a sordum, Fırat, "Biz yabancı değilmişiz, bir ara kendimi Sultanbeyli Belediye Başkanı ile aynı evde büyümüşüz sandım, derdimiz bir dermanımız birmiş" tespiti aslında içtenliğin, samimi duyguların göze ve dile dökülürken nelere kadir olduğunu anlatıyordu. Diğer biri ise, "Başka zaman misafirimiz olsun, fakirhanemizde ağırlamak isteriz Hüseyin Başkan'ı" diyordu, duyurulur.

Bir teyze, "Başkanmış, Ahmet adında Çekme Belediyesinin - Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz - lazdı Ahmet oğlum, evladım gibi gördüm" sözleri Ahmet Poyraz'ı hakikaten evladı gibi bildiğini gösteriyordu. Teyze, "O oğluma söyleyin yine gelsin, bu sefer bana misafir olsun" diye de tembihledi. Ahmet Poyraz Beye duyurulur.

Ahmet Misbah Demircan için yaşlı amca, "Elime sarılması yüreğimi tutar gibiydi, ağladım" dedi. Bunları anlatmamın sebebini anladınız, yüreğin yüreğe el vasıtasıyla, göz vasıtasıyla, dil vasıtasıyla değmesi mucizevi niteliklere sahiptir.

Duygulanmıştı, "Veku00ee çil sale ji Diyarbekireye/Sanırsın kırk yıldır Diyarbekirli" dedi Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı İçin Ve "haskirina wu00ee bi dil bu/sevgisi yürektendi" diyordu.

Esenler Belediye Başkanı M. Tevfik Göksu için Hacı Ali, "Ben bu yaşıma kadar böyle bir insan görmedim, elini bırakmak istemiyordum, bizi ciğerinden sevdi" sözleri, sevgideki samimiyeti anlamanın yaşla değil, yürekle ya da onun tabiriyle "ciğer" ile feraset ile alakalı olduğunu anlatıyordu ve eşi de Ali'yi tasdik ediyordu.

Ümraniye Belediye Başkan'ı Hasan Can için kafiye ile yürek uyumu vardı, yaşlı amca, "Hasan Can bu navu00e9 wu00ee, we ku00ee can bu/Hasan Can idi onun adı, can gibiydi" diyordu.

Genç Hasan ve arkadaşı Hatice, "Teşkilat başkanıydı Celal Erdoğan abi, ne kadar samimiydiler" derken Hatice devam etti, "Celal abi bizi bırakmak istemiyordu, ayrılırken hepimiz hüzünlendik" diyerek o kısa zaman içinde romanlara konu yürek, pardon "ciğer" tespiti yapıyordu.

Saymakla bitmez, lakin Ercüment Sever ile ilgili anekdotu paylaşmazsam yazı eksik kalır, Azize abla, "Güngören başkanıydı, Ya Rabbi babasız büyüdüm, sanki babamdı. Bizi dinlerken gözleri doldu, neden daha sık gelip misafirimiz olmuyorlar" diyordu.

Evet, Selim Temurci ve ekibi, Hüseyin Keskin, Ahmet Poyraz, Ahmet Misbahlar, Celal Erdoğanlar, Ercüment Sever, Hasan Can, Tevfik Göksu, Şadi Yazıcı ve diğerleri D. Shayagan'ın deyimiyle "Selimiye'yi yapmış sonra da onun gölgesinde yatanlar"dan olmamışlar, Allah kendilerinden razı olsun.