Diyarbakır’da annelerin intizarı
26 yıl boyunca STK’lar tarafından mütemadiyen, “Devlet operasyonları durdur, PKK silahları sustur” açıklamaları yapılıyor ve ciddi bir karşılık bulmuyordu. Bu yüzden bu kötü ezberin bozulması gerekiyordu.
1984’ten 26 yıl sonra 2010 yılının yazında ilk kez Diyarbakır’da faaliyet gösteren “İslami STK’lar” farklı bir ses vererek devlete değil, önce PKK’ya, “Silahları bırak ve sınır dışına çekil” çağrısında bulunmuştu.
O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu çağrıya olumlu destek vererek, “Terör örgütü bu kardeşlerimizin sesine uysun, biz de operasyonları minimize ederiz, hatta operasyonlara gerek kalmaz” demişti. Son derece anlamlı, değerli bir süreç başlamıştı. Lakin;
O yılların Valisi ve siyasi aktörlerinin kıskançlığı neticesinde “İslami STK’ların” bu çağrısı sabote edildi ve bu kıskançlık çağrımızın/hareketimizin kısa ömürlü olmasına sebep olmuştu.
Daha sonra 2014’te PKK’nın çocuklarını dağa çıkardığı anneler Diyarbakır’da oturma eylemi gerçekleştirmişlerdi. Son olarak iki hafta önce Hacire Akar Diyarbakır’da HDP binası önünde oturma eylemi yapmış ve dağa gönderilen oğlunun gelmesi için mücadele vermişti ve sonunda Hacire Ana kazanmıştı.
Ardından diğer bir anne, “oğlumu istiyorum” intizarı ile HDP Diyarbakır İl Binası önünde eyleme başladı. Şimdi her gün yeni anneler HDP Binası önüne gelip, “evlatlarımızı istiyoruz” diyerek HDP’ye kepenk kapattırdı.
HDP ve PKK şu anlamalı:
Artık istedikleri gibi çocukları dağa götürmenin yolları açık değil, millet de eski millet değil. Artık anneler, gerektiğinde kendilerini “feda ederek” çocuklarını kurtarmaya hazırdırlar. 35 yıldır Kürt çocuklarının kanı ile hayatta kalan PKK gidişatı doğru okumalı ve 35 yıllık kanlı ve kirli karnesine iyice bakmalıdır.
İnanıyorum ki artık hiçbir ilde gençleri, çocukları dağa götürmeye zorlamak ya da götürmek için onları kandırmak kolay değil hatta çocukları dağa götürmek/kaçırmak imkansız hale gelmiştir.
Bunu fark edemeyen PKK ve HDP ağır kan kaybına uğramaktan kurtulamayacaktır.
Haftalardır görüyoruz ki fıtri olarak bir annenin canını feda edeceği tek insan evladıdır. Keza babaların da hem canlarını uğurlarına rahatlıkla feda edebileceği yegane varlıkları evlatlarıdır.
Biz küçükken göl ya da çay kenarına gittiğimizde akranlarımız ilk suya girip soyunuk vaziyette olan bizlere uzaktan su sıçrattıklarında tırsardık. Suya daldıktan ve artık o dalgalarla hemhal olduktan sonra korkumuz geçiyordu.
PKK yıllardır estirdiği terörden dolayı vatandaşın kalbine bir korku saldı. Yürekli insanların sayesinde 10 yıl kadar önce başlayan “PKK’ya itiraz”, daha sonra 2014’te annelerin evlatlarını istemesiyle devam etti. Şimdi aileler o korkularını yendiler. Evlatlarını istiyorlar ve “Evlatlarımızı almak için canımızı vermeye de hazırız” diyorlar.
Dünyanın hiçbir örgütü bir şehirde, ülkede ilelebet terörü hakim kılamamıştır. Bu belli bir süreden sonra vatandaşın canına tak eder. Artık anneler “evlatlarımıza olan bize olsun” diyor. Anne yüreği bu. Anne yüreğinin gücünden daha güçlü beşeri bir güç yeryüzüne gelmemiştir, gelmeyecektir. HDP’nin de PKK’nın da onlara destek verenlerin annelerin yüreğindeki bu intizarı görmesi lazım ve ona göre artık silah, terör, şiddetinin geçerli olmadığını görmesi lazım, yoksa bu durum dalga dalga büyüyüp sürecektir.
İnsanlara zorla kepenk kapattıran PKK
Yıllarca esnafa zorla kepenk kapattıran PKK şimdi vatandaşın feryadı karşısında kulaklarını ve il binasının kepenklerini kapatmak zorunda kalıyor; “Kepenk öyle değil böyle kapattırılır” dercesine.
Annelerin kutlu intizarını HDP de PKK da iyice anlaması, kavraması lazım. Annelere destek vereceklerin de anne yüreğinin letafetine ve nezafetine dikkat etmeleri gerek. Geçmişte yaşandığı gibi annelerin yüreğini “kimileri” kişisel ihtirasları için tepinme alanı görmemelidir.
Bir uyarı da Diyarbakır dışında gelecekler ziyaretçiler için;
Lütfen anneler üzerinden prim yapmak amacıyla gelmeyiniz ve selfielerle bu mübarek intizarı gölgelemeyiniz.
Hasbi geleceklerin ise başımız üstünde yeri vardır, onlar nasıl geleceklerini, nasıl davranacaklarını, açıklamalarında neler söyleyeceklerini nasihate ihtiyaç duymaksızın bilirler.