DİYARBAKIR'A NASIL KIYDINIZ?
Çin'in Seddi ile Diyarbekir'in Sur'ları Sed ile Sur kadar farklıdır. Bu yüzden 'sur' olarak inşa edilen dünyanın en uzun, en yüksek, en geniş olanı Diyarbakır Surlarıdır. Yani dünyada 1. sıradadır Diyarbakır Surları.
Ama bu dünya harikası Surların başına gelmeyen felaket kalmadı, kendi çapsızlığımız ve sorumsuzluğumuz yüzünden.
Diyarbakır Surları Cumhuriyet tarihinde ilk olarak 1940'lı yıllarda bir 'suikast' yaşamıştı. Hala yaşayanların anlattıklarına göre dönemin Diyarbekir valisi "Diyarbakır çok sıcak, rüzgar almıyor, Kuzey ve Güneyden surları yıkarsak hava akımı cereyan yapar ve şehrin serinlemesini sağlarız" dahiyane buluşuyla! Dağkapı/Elaziz Kapı Meydanında Surların yaklaşık 100 metresini yıkıyor. Dahi! Vali, yıktığı surların tam karşı cephesinde bulunan Mardin Kapı'sında da bir o kadar uzunluktaki Sur yıkımına başlamıştı. Allah'tan o tarihlerde Diyarbakır'da bulunan bir Alman bilim adamı durumun vahametini Ankara'ya bildiriyor ve vali eliyle işlenen 8 bin yıllık bu tarih-kültür cinayeti 100 metrelik kayıptan sonra durduruluyor. Ve işin hazin yanı, yıkımdan kaynaklanan bu kopma hala öylece duruyor ibret-i alem olarak.
Aradan 75 yıl geçti, Diyarbakır Surları ne haldedir, ne bekler, tarih, kültür, medeniyet diyen bir iktidar çıkmadı. Diyarbakır Surlarıyla ilgilenen olmadı. İlgilenen olduysa da 'Surlar için bir onarım çıkarayım da yolumu bulayım' mantığıyla ilgilendi ve hep de öyle oldu.
Gel zaman git zaman Ak Parti iktidarı geldi,
Halkın, milletin dediği oldu. Ama kendisinden kaynaklanmayan sebeplerden dolayı millete kaliteli hizmet verecek bürokrat kadrosundan mahrumdu Ak Parti. Bu yüzden 'içerden' referanslarla kimi kalite yoksunu bürokratlarla bugünlere gelindi. Gelindi de olan ülkeye, millete, tarihe, Diyarbekir'e oldu ve de çok yazık oldu.
Diyarbakır bu kadar 'terk edilmiş' bir şehir olmamalıydı. Diyarbekir bu kadar ağır bir 'ceza'ya çarptırılmamalıydı. Defalarca söyledik, yazdık siyasilerimize yalvardık.
Ne olur dedik, kaliteli bürokrasi ile bu aziz Şehre hizmet edelim,
Ne olur 'ben'den bir süre vazgeçelim dedik, ama olmadı, başaramadık.
Bakınız,
Diyarbakır Surlarının UNESCO Dünya Mirası listesine alınması, adaylığının kabul edilmesi ve "ADAYLIK DOSYASIna ilişkin değerlendirmelerin yapılması için" geçtiğimiz Ağustos ayında ICOMOS, yaniUluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (International Council on Monuments and Sites) uzmanları Surlara bir ziyaret gerçekleştiriyor.
Bu ziyaret ve inceleme sonrasında yapılan değerlendirmede:
"Söz konusu inceleme sonucunda, ICOMOS uzmanları tarafından, Surlarda ve İçkale'de yapılan restorasyonların kullanılan malzeme ve teknikler bakımından modern restorasyon ilkeleri doğrultusunda yapılmadığı; tarih boyunca aşamalı olarak inşa edilmiş ve değişik dönemlerde onarılmış olan surlardaki bütün tarihi dönemlerin inşa ve savaş teknolojisi ve tarih içinde değerlendirilerek belgelendirmedenve önceki dönemlerde gerçekleştirilen restorasyonların dönemsel teknolojik özelliklerine yeterli bilimsel çalışmalar yapılmadan onarımlara başlandığı, özellikle surların dış yüzeyinde ve derzlerde yapılan onarımlar ile burçların üst kısımlarında yapılan "tamamlamaların" yapıtın tarihi kimliği ve belge değerinin yok olmasına neden olduğu tespit edilmiştir" deniliyor.
Bu şu demek:
Diyarbakır Surları ve İçkale UNESCO standartlara uygun onarım görmemiştir. Yani, UNESCO Dünya Mirası'na alınsın diye çırpındığımız Surları ve İçkale'yi kendi elimizle mahvettik. Tarih ve kültür mirasımızla ilgili bu katliamın geleceği belliydi. Hem de bangır bangır bağırarak geliyorum diyordu.
Kimler mi mahvetti?
Özellikle 2009 ve sonrasında bu şehirde görev yapan valiler, valilerin mahiyetinde çalışan ilgili vali yardımcıları ve diğer birimler, kurum amirleri ile kontrolörler vs.
Son 5 yıl bu anlamda çok büyük bir sorum(suz)lukla dolu olduğu için bu dönemdeki sorumluların hesap vermeleri gerekir.
Bu kültür katliamına nasıl izin verildi?
Kim göz yumdu?
Neden ve neye karşılık olarak Diyarbakır'a, Surlara ve bu insanlık mirasına yapılan bu zulme sessiz kalındı? Sıradan bir vatandaşın bile fark edeceği bu uyumsuzluk nasıl görmezden gelindi nasıl nasıl nasıl?
Evet, her kim ise bu kentin ve tarihinin cellatları bir bir ortaya çıksın, çıksın ve bu ağır zayiatın hesabını versin.
Burada Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik'in Diyarbakır, Diyarbakırlıya, tarih ve kültüre, insanlık mirasına olan hassasiyet ve sevgisine, Diyarbakır'ın bu şaheser Surlarına ve İçkale'ye verdiği değere binaen seslenmek istiyorum:
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ve zat-ı aliniz Surlara ve İçkale'ye çok değer verdiniz. Surların uygun bir onarım geçirmesi için hiçbir dönemde olmadığı kadar milyonlarca dolar harcamaya evet dediniz. Buna rağmen Surlarda ve İçkale'de ICOMOS'un tespit ettiği kabul edilemez bu kusurlar olmuş ise u2013ki öyledir- bundan büyük üzüntü duyduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Kadim kente, tarih ve kültürümüze bu kötülüğü de yaptılar.
Sizlerden kültür ve tarih cinayetinin müsebbiplerini ortaya çıkaracak hukuki, idari talimatın verilmesini istirham ediyoruz.
Hiç kimse Diyarbekir'den büyük değildir.
Kurban Bayramının cümlemize, insanlık ailesine hayır, saadet ve huzurlara vesile olmasını diliyorum.
@ahmetay_