Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2461.44
BIST 100
9897.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Eylül 2019

Diyarbakır Anneleri

Bizim ülkede kahraman daha doğrusu kahramanlığa öykünen, sahte kahraman olma sevdasında olan çoktur. İş gerçek kahramanlığa gelince o imitasyon kahramanlar bir anda silinir, görünmez olur!

Diyarbakırlı Hacire Ana’nın koskoca bir örgüte medya okuyarak evladının peşinde koşması, sonunda da çocuğuna kavuşması tüm dünyada eşi emsali görünmeyecek bir kahramanlık destanı yazdı. Tarih, Hacire Ana’yı kadın kahramanlar sayfasına silinmez harflerle kazımış oldu.

Ve peşinden aynı dertten muzdarip on bir ailenin/annenin aynı yola baş koyuşlarına tanıklık ettik. Nereden mi? Gezi olaylarında kameraları yan yana dizen yabancı ajanslardan ya da en ufak eylemde pıtrak gibi peyda olan muhabirler, büyük büyük kanallardan değil tabii ki!

Sosyal medya nam, artık etkisi alanından büyük kişisel hesaplardan, birkaç gazete ve yayından…

Hacire Ana’nın başlattığı direniş, canını bu yola koymuş anneler/ailelerin büyüyen katılımıyla devam ederken dikkat çeken en önemli şey yalnızlıkları oldu! Ne her fırsatta duyar kasan aşırı hassas, hümanist, hayvan ve doğa dostu yazarlar-çizerler-sanatçılar vardı piyasada ne de kadın, insan, hayvan, doğa hakları savunucusu sivil toplum kuruluşları, platformları…

Bir tekerlekli sandalye yardımı üzerinden iyilik havarisi kesilen sanatçılar, üç-beş ayakkabı yardımı yaptığını sosyal medyada ilan ederek kurduğu sosyal ağı genişletirken diğer yandan popülaritesini, şöhretini artıran ünlüler bir anda görünmez olmuşlardı!

Polisin, kendisine yönelik şiddete karşılık vermesi gibi bir olayda dahi aşırı hümanist, sevgi pıtırcığı, hak ve adalet savunucusu pozundaki abartılı hissiyatlı sosyal medya fenomenleri, eli kalem tutanlar, etki alanına sahip olanlar kırk gün kırk gece sürecek derin bir sessizlik uykusuna dalmıştı sanırım!

Sözde insan haklarını korumak için kurulmuş yığınla sivil toplum kuruluşu, kökü yurtdışında ama hareket alanı ülkemizde olan hormonlu, bol paralı sözde sivil toplum kuruluşları da süresiz tatile çıkmış gibiydi!

Sol, yine bir sınanmada sınıfta kalmıştı! İnsan hakları olarak anladığı sadece kendisi gibi düşünenlerin-yaşayanların haklarını savunmak olan sol, yazık ki yeniden varlık sebebini göstermiş ve kimseyi şaşırtmamıştı!

Peki; sağ, dindarlar, muhafazakârlar?

Üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine sessiz, yok ve bilinmezlerdi!

Konu finansal desteğe, devlet yardımına, havalı toplantılara katılım olduğunda birbirleriyle yarışan sivil toplumcular, kanaat önderleri, siyasetin ağır topları bundan en çok nasiplenenler olarak görülmekteydi…

Mülteciler için nice kampanyalar düzenleyen uluslar arası sivil toplum kuruluşlarımız, Afrika’ya, Asya’ya yardım götüren, su kuyuları açan, kurban kesen organizeli, geniş ağlı, üye sayısı havalı tüm bu kurumlarımız görünmez olmuştu, belki de karınlarından konuşmuştu ama biz duymamıştık kim bilir?!

Açıkça ve görünür bir şekilde bu annelere destek olan tek sivil toplum kuruluşunun KADEM olması, genel merkez ve temsilciliklerden gelerek bilfiil desteklerini iletmeleri belki erkeklik ve kahramanlıkla övünenlere verilmiş bir mesaj olacaktır. Milli Mücadele’den de yakinen bildiğimiz gibi bu ülkenin sahte kahramanlarına karşılık sayısız milli mücadele neferi, gerçek yiğitleri/kahramanları vardır! Hele kadın kahramanlarının sayısı bilinmeyecek kadar fazladır!

Not: Sivil toplum kuruluşlarının yurtdışında, mültecilere yönelik faaliyetlerini oldukça anlamlı bulup takdir etmekle birlikte bu konudaki sessizliklerine dikkat çekmek istedik. Yanlış bir anlam ve yorum yapılmasını istemeyiz.

Twitter.com/sabihadogann