Diyanet İşleri Başkanlığı gerekeni yaptı, sıra bizde!
Geçen Pazar günü.
Yani, geçen hafta bugün, “Camilerimizi Terk Edersek!” başlıklı
yazımızda, mola yerinde tanıştığımız bir Güzel Hocamızın sözlerini
nakletmiştik.
Hatırlatalım:
“Tamam, virüs tedbirleri virüs tedbirleri de…
Bizler de her vesileyle, maske ve mesafeye dikkat diyoruz da…
Bizimkiler de camileri terk etmek için sanki fırsat kolluyormuş kardeşim!
Camilerimiz uzun süre kapalı kaldı.
Sonra, kontrollü -mesafeli bir şekilde açıldı.
Şimdi…
Vatandaş camiden uzak kalmaya alışmış, tembelleşmiş olmalı ki…
Zaten küçük olan daimi cemaatimiz iyice küçüldü, adeta görünmez hale geldi!
Eskiden ‘Gelenlerin yüzde 95’ı yaşlılarımız, gönül gençlerimizin daha fazla
gelmesini istiyor.’ derdik.
Şimdi, gelen yaşlılarımızın da sayısı azaldı.
Tamam, maskenle gel kardeşim!
Yok.
Maalesef, yaşlılarımızın çoğu da namazlarını camide, cemaatle kılmamaya
alıştı.
Lütfen, çevrenizdekileri teşvik edin.
Camilerimizin boyunları bükük kalmasın!..”
Evet…
Böyle bir durum…
Virüs, pandemi, plandemi derken…
“Fırsat bu fırsat!” dedik, zaten boyunları bükük olan
camilerimizi iyice terk ettik.
Bizim çağrımız, “Camilerin Çağrısı” idi aslında.
“Ey Müslümanlar, Yeter artık normalleşiniz!” çağrısı!
Kalbimize doğmuş işte…
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu
yazıyı kaleme almamızdan kısa bir süre sonra bir Genelge yayımlayarak, bizim
gibi, “Camilerimizi boynu bükük bırakmayalım!” diye feryat
edenlerin seslerine kulak verdiğini gösterdi.
Beklediğimiz haber buydu.
Çok iyi oldu.
Deniyor ki, “Covid 19 salgını kapsamında bir takım tedbirlerin alındığı”na
dair hatırlatmalarla başlayan Genelge’de:
“Kış şartları sebebiyle, açık alanlarda namaz kılma imkânı kalmaması, ülke
genelinde 18 yaş ve üstü nüfusun büyük oranda aşılanması ve toplumumuzun salgın
tedbirlerine riayet konusunda alışkanlık kazanmış olması göz önünde
bulundurularak yeni düzenleme yapılması gerekli görülmüştür.
Bu itibarla, temizlik ve maske kurallarına uyulmak kaydıyla cami
ve mescitlerde cemaatle kılınan farz namazların normal saf düzenine
göre kılınması hususunda bilgilerini ve gereğini arz/rica ederim.”
Prof.Dr. Ali Erbaş
Diyanet İşleri Başkanı.
*
Evet,
Sosyal medyadan duyurduğumuz bu Genelge, milyonlarca vatandaşımız
tarafından memnuniyetle karşılandı.
Temizlik ve maske kurallarına uymak şartıyla, normal saf düzenine geçtik
Allah’ın izniyle.
Takip edenlerimiz bilirler, epeyce bir süredir, “Kardeşim hınca hınç
konser salonlarında, plajlarda bulaşmayan virüs, sadece camilerde mi bulaşıyor?
Bu virüs sadece camideki namazlıları mı hedef alıyor?” diyorduk.
Şimdi…
Camilerimiz de epeyce normalleşiyor.
Bakalım, biz de normalleşebilecek, camilerimizi “terk
edilmişlikten” kurtarabilecek miyiz?
Vakit namazlarımızı mümkün olduğunca camilerde, cemaatle kılmaya ne
dersiniz?
Bunu söylüyorum ama benim de nefsim oyun oynuyor çoğu vakit.
Nefsimizi yenmekten başka çaremiz yok!
***
Çocuklarımız,
gençlerimiz… Korkunç ihmallerimizin faturası!
Lütfen tefekkür edelim:
“İslâm fıtratı üzerine yaratılıp bize tertemiz emanet edilen çocuklarımızın
bedenlerinin beslenip büyümesiyle meşgul olurken, ruhlarını ve terbiyelerini
ihmal etmek ne acıdır.
Çocuğun en önemli modeli ebeveyn; hal ve hareketleriyle, tutum ve
davranışlarıyla, giyim kuşamlarıyla, konuşmalarıyla, yiyip içtikleriyle iyi
model olmak mecburiyetindedir.
Körpecik beyinlerine gerçek bilgileri koyup, tertemiz kalplerini Peygamber
sevgisi, ehl-i beyt sevgisi ile doldurmak…
Öğrenme ve dinlenme ihtiyaçlarını, ‘Bana masal anlat’ diye
ifade ettiklerinde; İslâm ahlâkını, peygamberleri, diğer örnek insanları anlatıp
zihnen hazırlamak.
Yerine getiremeyeceğimiz vaatlerle, ağzımızdan dökülen yalanlar ve
gıybetlerle, önlerinde yapılan münakaşalar, kavgalarla, hakaret ve küfürlerle,
seviyesiz konuşmalarla onları ‘çekirdekten yetişme edepsizler’ yapmamak.
Her istediklerini alıp, çeşit giydirip, her arzu ettiklerini önüne
getirerek, geleceğin bunalımlı, kanaatsiz, ehl-i keyif tiplerini hazırlamamak…
Sabah namazlarına kaldırmayı ihmal etmemek…
‘Daha çocuktur, şunu yapmasa da olur, bunu yapmasa da olur’ yollu söylem ve telkinlerle, gelecekteki ihmallerinin yollarını
açmamak…
Sevgi ve saygıyı esas almak, belli sınır ve mesafeleri ustalıkla koruyarak
aile edebini kalplerine ve beyinlerine yerleştirmek…
Bunu yapabilmek için de, işe ‘kendimizden’ başlamak.
‘Kazanılan her bir kuruşta, harcanan her bir kuruşta, sarf edilen her bir
sözde’ helâli gözetmek.
Kalbi, eli, beli, geliri ve gideri kirletmemek!
İmam-ı Âzam Hazretleri, “küçük yaşta” hafız olduğunda, Babası’nın ‘O
elmayı izinsiz ısırmasaydım çocuğum daha önce hafız olurdu!’ diye
ağladığı bilinir. (*)
Kıldan ince, kılıçtan keskin hesap!
Allah’ın emrini, Peygamber’in yolunu ‘söylemde’ bıraktığımızda;
namazsız, hayasız, oruçsuz, merhametsiz, huzursuz evlâtların ana babaları olur,
yanarız!.. …
(*): İbrahim Balcı, N. Balcı, Ertelenen İslâmi Hayat, İklim.