Dış güçler
Türkiye, 28 Mayıs seçimlerini beklerken dünyada dengeleri değiştirecek gelişmeler oluyor. G7 liderleri Japonya’nın Hiroşima kentinde toplanırken, Arap Birliği liderleri Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, Çin-Orta Asya liderleri Xian’da bir araya geldi. Hiroşima’da buluşan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu "Quad" ülkeleri ABD, Avustralya, Japonya ve Hindistan, "gözdağı ve baskıdan arınmış bir bölge" oluşturma sözü verdi.
G7 ülkelerinin hedef tahtasına oturttuğu Rusya devlet
başkanı Putin, dış güçler olarak tarif ettiği Rusya’nın düşmanlarının ülkesini
küçük parçalara bölerek sömürmeyi hedeflediğini söyledi. Çin Devlet Bakanı Şi,
Orta Asya Türk Cumhuriyeti liderlerine İpek Yolu’nun güvenlik ve işbirliğini
artırmak için dış güçlerin (batı) körüklediği etnik çatışmalar, dini
mücadeleler ve kültürel bölünmeler yerine birlik, hoşgörü ve uyumun hakim
kılınması gerektiğini vurguladı. Toplantıda, Soros kuruluşlarının renkli
devrimlerine karşı çıkılması, Türk cumhuriyetlerinin egemenlik, güvenlik ve
toprak bütünlüğünün korunması gerektiğine vurgu yapıldı. Bölgenin kalkınması
için Çin Türk cumhuriyetlerine 3.8 milyar dolarlık takviye sözü verdi.
Esed’in 12 yıl aradan sonra çağrıldığı Arap Birliği
Zirvesi’nde ise Filistin davasının Arap dünyasının merkezi problemi olduğuna
vurgu yapıldı. 1967 işgal edilen topraklara dönülmesi çağrısının yanında,
Suriye’nin istikrarı için çalışılacağı Suriye, Sudan, Libya, Yemen ve Somali’de
dış güçlerden kaynaklanan çatışma ve kargaşalara son verileceği çağrısı
yapıldı.
G7 zirvesinde ise ABD’nin politikaları adeta onaylandı.
Hiroşima’da yüzbinlerce insanın ölümünden dolayı pişmanlık bile duymayan ABD,
Ukrayna’da, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan da olduğu gibi dünyanın başka
yerlerinde de çatışma alanları oluşturmak istiyor. G7’nin batılı ülkeleri Ukrayna
savaşı yüzünden her ne kadar ABD’nin kucağına oturmuş görünseler de içten içe
ABD politikalarına karşı çıkıyorlar. ABD güdümündeki G7 yeni yaptırımlarla
Rusya'nın askeri ve endüstriyel tedarik zinciri ile enerji gelirlerini hedef
aldı. ABD Ticaret Bakanlığı da çeşitli tüketim mallarının Rusya'ya ihracatına
yönelik yeni kısıtlama getirerek 71 şirketi kara listeye ekledi. G7 liderleri
Rusya’ya daha fazla ambargo için karar alırken, Almanya geçtiğimiz hafta
Rusya’dan aldığı enerjiyi yüzde 25 oranında artırdı. Türk şirketlerine Rusya
ile iş yapmayın yanarsınız mesajı gönderen ABD, her nedense Avrupalıların
enerji faturaları yoluyla Rusya’yı zengin etmesine ses çıkarmıyor. Her ne
hikmetse Rus petrolünü gemileriyle taşıyan Yunanlılar hakkında tek bir yaptırım
yok.
Çin ise G7 ülkelerinin Tayvan, Doğu ve Güney Çin Denizi,
Hong Kong, Sincan, Tibet, nükleer silahlar ve "ekonomik baskı" gibi
konularda Çin'i hedef almasına tepki gösterdi.
ABD açısından Türkiye’deki seçimler ise, bölgedeki
hakimiyetini kaybetmemek için karşısına almaya cesaret edemediği Türkiye’yi
içten ele geçirme girişi olarak değerlendiriliyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanması
durumunda ABD’nin emir eri haline getirilecek bir Türkiye’nin, Irak ve
Suriye’den çekilmesi yetmiyormuş gibi İran ile çatışmaya sürüklenmesi
kaçınılmaz. Bu olmasa bile Rusya’ya yaptırımlar uygulattırılması durumunda Türk
ekonomisinin çökertilerek üç sente muhtaç hale getirilmesi hesaplanıyor.
Rusya’dan enerji alamayacaksın, nükleer santral duracak, turizmin ve ihracatın
baltalanacak. Bu da demokrasi, hukukun üstünlüğü adına yönünü batıya dönerek
yapılacak.
Türkiye’nin, stratejik konumu, ekonomik gücü ve siyasi
etkisi ile küresel jeopolitik alanda önemli bir oyuncu olmasının önüne
geçilmesi Erdoğan’ın yönetimden uzaklaştırılmasına bağlı. Türkiye stratejik
konumu bakımından Türk dünyası ile entegre edilirse başta enerji ve hammadde
olmak üzere dünya ticaretine yön verecek, enerji ve emtia fiyatlarının
belirlendiği ülke haline gelecektir. Bu da kargaşadan nemalanan ABD’yi
ürkütmektedir. Türkiye batının bütün baskılarına rağmen ekonomisini dünyanın 16
büyük ekonomisi haline getirmeyi başardı. Çin, Rusya ve ABD ile yaptığı
ortaklıklarla, otomobil, tekstil ve elektronik başta olmak üzere özellikle
milli ekonominin kaldıracı olan savunma sanayiinde büyük atılımlar yaptı.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, haklarını korumak içi
çatışmalı bölgelere müdahaleden çekinmeyen Türk Dış Politikası Suriye, Libya,
Somali, Afganistan, Karabağ’da sonuç alıcı müdahaleler yaptı. Azerbaycan,
Pakistan ve Katar gibi ülkelerle oluşturduğu stratejik ittifaklarla bölgedeki
konumunu güçlendirdi.
Türkiye, 28 Mayıs seçimleri sonrasında büyüyerek, nüfuzunu
genişleterek, küresel toplumdaki rolünü perçinleyerek dünya iktidarını
hedeflemektedir. AB’yi, Asya kaplanlarını, Arap Birliği ülkelerini çıkarları
doğrultusunda hizaya getiren ABD, Türkiye’yi avuçta tutamamanın sancılarını
yaşıyor. Bu yüzden de seçimleri etkileyecek direk müdahaleler yapmaktan
çekinmiyor. Geçtiğimiz hafta yayınladığı Dini özgürlükler raporunda, Ruhban
okulundan, Aleviliğe, Kadir gecesinde içki içme özgürlüğüne kadar saçma sapan
sözde özgürlüklere yer verildi.
Yine, güya HÜDAPAR-Yeniden Refah Partisi eleştirisiymiş gibi
gösterilerek kadın hakları gibi konuların da laik kesimler tarafından nasıl istismar
edildiği UNİCEF raporları ortaya koyuyor. İstanbul sözleşmesi üzerinden LGBT’yi
dünyaya dayatan şeytan aklı, dünyada 640 milyon kadının çocuk yaşta
evlendirildiğini bunların da yüzde 45’inin Güney Asya’da yaşadığını ilan
ediyor. Çocukların buluğ yaşı ile ilgili en serbest olanı da bilindiği gibi
İskandinav ülkeleri. Bu konuda İngiltere, İsveç, Danimarka’ya sesini
çıkartmayanların kalkıp da HÜDAPAR üzerinden Türkiye’de iktidarı dövmeye
çalışması başka bir gariplik.
Türk halkı 14 Mayıs seçimlerinde dış güçlere dersini verdi.
Final ise İstanbul’un fethinin yıldönümünden bir gün önce 28 Mayıs’ta
yapılacak. Ya batının emir erliğine soyunan Kılıçdaroğlu taifesini ya da Türk
yüzyılına hazırlanarak dış güçlerle göz hizasından diyalog kuran Erdoğan’ı seçecek.
Vesselam.