Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2495.56
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Kasım 2021

Diriliş mimarına mersiye

Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde

Bir kış güneşliğinde

Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir

Tabiatı aşan bir bildiriştir. (S.Karakoç)

SENİNLE asırdaş olduğum için bahtiyarım efendim... Kelimelerin ruhuna dokunup cümleleri mûnisleştiren üstad... İnsanlığın varoluş macerasında millet ruhunu yüksek bir ifadeye kavuşturup gönül enginliğinle mısralardan kaleler inşa ettin ve bayrak bayrak gönüllerde dalgalanıp gittin. Şiiri ve senin izinden gidenleri yetim bırakıp, kaderin üstündeki kaderi yüreğinde taşıyarak kaleme and içenin yanına gittin. Sen ki tümcelerin şâhıydın. Sen şairdin, fikir işçisiydin... Yaşıyor şimdi senin engin fikirlerin mısra mısra kalplerde, dudaklarda. Lakin sen gidince güller soldu, bir mumun ardında sallanan rüzgar titredi ve ışıksız ruhumuzu sallayıp durdu. Sen gittin... Resimlerde kalan ve derinleşen gözlerine baktığımızda, işte o zaman anladık "ölülerin niçin yaşadığını"... Sen gittin... Hazan mevsiminde yağmur iğri iğri düşerken toprağa atına, binerek gittin ve giderken bir muştuyu müjdeledin bizlere... "Yağmurlardan sonra büyüyecek başaklar ve meyvalar sabırla olgunlaşacak!" Sen gittin... Mona Rosa’lar hazin hazin ardın sıra bakıyor. Geyve'nin gülleri açmayacak bu sonbaharda...

Taze gül yaprağı gibi o pak bedenin kabre konuldu. Güller senin ayrılığının üzüntüsüyle yollara kulak verip ayak sesini dinleyecek. Nergisin yaptığı gibi kıyamete kadar senin gelmeni bekleyecek. Seni sevenler ne kadar ağlarsa ağlasın dünyayı denizlere döndürse de senin gibi büyük, değerli bir inci meydana getiremeyecek.

Sen Şehzadebaşı’nda kuruldun tahtına ve akşamları incir kuşları gelecek yanına. Konacaklar kabrinin kenarlarına. Kiminin rengi ak, kiminin sarı... Sonra rüzgarın nazlı eli kabrinin toprağını süpürecek ve inciler yağdıran bulut, kabrinin fezasında sâkilik edip peygamber çiçeğini sulayacak. Yıldızlar kabrine her gece bekçilik edecek. Bülbüller seher vakitlerinde Yasinler okuyacak ve hû hûlara karışacak aminler. Şu sonbaharda Şehzadebaşı’nda esen rüzgar sesi değil, meleklerin kanat sesidir. Ey dönüp aslına karışan nur! Ruhun mekanın ötesinde karar kıldı. Ey mısralarıyla ruhumu doyuran Üstad. Beni seherlerde uyanık tutan, ömrünü adadığın seher yıldızındır. Bu yüzden yanıp parlayan nurunun sönme ihtimali yoktur.

Sonra güneyden haberler getirdim sana. Hani demiştin ya “Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk / Günahlarım kadar ömrüm vardır / Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum / Saçlarımı acının elinde unutuyorum / Parmaklarımdan süt içmeye çağırıyorum seni / Ben güneyli çocuk arkadaşım, ben güneyli çocuk...”

Eski kanatlar ülkesinden, Dicle'den Fırat'tan ve kırgın kırgın parıldayan sabah yıldızından haberler getirdim sana. O ki, taze sabahların habercisi idi, parlak ışığıyla gecenin karanlığını delen sabah yıldızı. Bilinçlerdeki, zihinlerdeki, ruhlardaki karanlıkları aydınlığa kavuşturmak için doğan sabah yıldızı... En çok senin aşinası olduğun sabah yıldızı... Sen derdin ki “Dicleyle Fırat arasında / İpekten sedirlerinde Kur’an okunan / Açık pencerelerinden gül dolan / Güneşin beyaz köpüklerinde yanmış / Bir şehir, bir eski kanatlar ülkesi.”

Sonra Zülküfül Dağı’nın bahçelerinde öten kuşlardan, orada açan peygamber çiçeğinden, sonra Sultan Şehmus ve Veysel Karani’den selamlar getirdim sana. Ey Üstad Sezâî... Doğduğun şehrin her köşesinde anılır namın. Evvelin gibi hayli â'lâ oldu encâmın.