Direnişten Dirilişe
Kıymetli okurlar, uzun zamandır neredeyse her hafta köşemde küresel bir değişim ve dönüşüm olduğunu ve bu süreçte küresel güçler ile ulus devletlerin hem kendi aralarında hem de karşılıklı olarak iç içe geçmiş terör ve istihbarat örgütleri üzerinden yürüttükleri savaştan bahsediyorum. Bir taraftan Ortadoğu'da ABD'nin Irak'tan çekilmesiyle başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan süreç ile devam eden karışıklık artık iç savaşları fırsat bilen terör örgütleriyle birlikte adeta içinden çıkılmaz bir hal aldı. Diğer tarafta Ortadoğu'da yaşanan kaos ortamı sebebiyle daha iyi bir yaşam umuduyla ülkelerini terk eden mülteciler ve daha sonrasında terör saldırılarının artmasıyla birleşen ekonomik darboğaz AB ülkelerinde büyük problemlere yol açmaya başladı. Bu sorunlar sebebiyle AB'nin en önemli ülkelerinden İngiltere (Britanya) birlikten ayrılma kararı aldı. Yaşanan terör olayları sebebiyle Fransa adeta iç savaşı dahi konuşmaya başladı. AB ülkelerinde aşırı sağcı partiler son dönemde yükselişe geçerken AB'den ayrılma sesleri de gittikçe artıyor. Türkiye'ye nazaran çok küçük bir mülteci grubunun AB'yi bu kadar etkilemesi olası herhangi bir ciddi mülteci akınında AB'yi adeta dağıtabilecek etki gösterecektir. Bunun en net örneğini 4. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasında Orta Asya'dan Avrupa'ya yapılan ve Kavimler Göçü'nün tarihin en büyük imparatorlukları
Türkiye'de kalkışılan darbe girişimi ile küresel güçler hedefledikleri dünya düzeninde istediklerini yaptıramadıkları Türkiye'ye tıpkı Mısır'da olduğu gibi istediklerini yapacakları bir yönetimi getirmek istediler. Darbe girişiminin başarılı olması halinde küresel güçler gelecek dönemde bir enerji kavşağı olacak olan Türkiye'yi istediği gibi yönetecek hem de tarihinden gelen güçlü bağlarıyla köklerinin uzandığı Balkanlar'dan Afrika'ya Kafkaslardan Avrupa'ya tüm coğrafyayı da avuçlarına almaya çalışacaklardı. Türkiye'nin düşmesi demek Ortadoğu halkının umutlarının tükenmesi ve küresel güçlerin bu topraklarda istediği gibi yayılması demektir.
Ekonomi cephesinde olanlara baktığımız zaman ABD'nin en büyük iki derecelendirme şirketinden biri olan ve üyesi dahi olmadığımız Standard&Poors Türkiye'nin notunu düşürdü. Son dönemde ülke ekonomimize baktığımız zaman 2015 yılında %4 oranında büyüyerek dünya sıralamasında ön sıralarda yer aldı. Büyüme bu yılın ilk çeyreğinde devam etti ve %4,8'lik büyüme oranıyla, Avrupa ekonomileri arasında ilk sıraya yerleşti. Sanayi üretimi Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %5,6 arttı. Bütçemiz son derece sağlam bir halde ve cari açığımız gün geçtikçe azalıyor. Bankacılık sektöründe de sermaye yeterliliği sağlam. MB'nin faiz koridorunun üst bandındaki indirim de makroekonomik dengelerin sağlam olduğunun göstergesidir. Tüm bu gelişmelere rağmen ülkemizin kredi notunu düşürmesi ülkemizin içerisinde bulunduğu saldırının en net göstergesidir.
Bu saldırılara karşı bizim ekonomimize sahip çıkmamız gerekiyor. Yurt içi yatırımcılarımız
Üç aylık OHAL kararı alan devletimiz bu dönemde daha hızlı hareket edebilecektir. Yapılması beklenen yapısal reformları daha hızlı ve rahat bir şekilde yapabilecek böylece ülkemizin ekonomik temellerini daha da sağlamlaştıracak
Ülkemize ve ülkemize umut bağlayan tüm coğrafyaları hedef alan darbe girişimi ALLAH'ın yardımı milletimizin canını ortaya koyarak verdiği mücadele ve dik duruşuyla geri püskürtüldü. Ancak darbe girişiminin başarısız olmasının ardından darbenin arkasında olan küresel güçler ekonomi ve medya güçleriyle saldırılarına devam ediyorlar. Ülkemizde yapılan bu saldırılar bitmedi ve bitmeyecek. Binlerce yıllık devlet tecrübesi olan bu millet Arap basınının deyimiyle "Türkler Vatanın ne demek olduğunu iyi biliyor." Millet olarak darbeyi sağcısıyla solcusuyla ülkücüsüyle omuz omuza def ettik. Aramıza nifak sokulmasına da müsaade etmeyeceğiz. Üzerimizde oyun kurmaya çalışanların oyunlarını bozmaya devam edeceğiz.