Direniş iradesi!
İnancınız, direnecek iradeniz, ayağa kalkacak gücünüz, savaşacak askeriniz, askerinizin elinde silahınız yoksa ne onurunuz kalır, ne hayatınız ne vatanınız ne de hayaliniz… Çünkü kafir ve zalimler güce tapar, gücün önünde eğilir, güce saygı duyar ve sadece güçten korkar.
Savaşmıyorsan zalimler karşısında hiçbir kıymetin yok!
Ne insan olman ne haklı olman ne adalet ne vicdan… Sadece gücün kadar varsın bu
arenada. Gücün varsa sana dokunamazlar, gücün yoksa iki buçuk aydır şahit
olduğumuz gibi, soykırım yaparlar ve dünya sadece izler!
Fakat güç sadece silah ve ekonomi değildir.
İmkansızlık içindeki nice topluluklar kendisini güçlü gören azgınları yerle bir
etmiştir. İnanç, irade, birlik ve bedel ödemeyi göze alabilmek…
Filistin halkının gösterdiği gibi, zafer sadece
savaşanlar içindir. Bunca vahşete rağmen sadece inanç ve iradeleri sayesinde
direniyor Filistinliler.
Filistin’in işgalci katillere karşı verdiği destansı
direniş, sadece Batı’nın o sahtekar maskesini düşürmekle kalmadı, askeri,
siyasi ve insani anlamda insanlığa yeni bir anlayış da kazandırmaya başladı.
“Savaşamadığın her an onlara dahil oluyorsun” demişti
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu.
Tek gerçek şey direniştir. Askeri, siyasi ve kültürel
emperyalizme karşı direnme iradesi, savaşmak ve her yönden direnişi hayat tarzı
haline getirmek…
Küresel sömürgecilerin hakimiyetinde olan sistem,
sadece Haçlı-Siyonist işgalcilerin çıkarına hizmet ederken başka türlü köle
olmadan hayatta kalamayız.
Bugün maskeleri düşüren, Filistin’in yiğit
direnişçileridir.
İnsanlık, yıllarca Hollywood başta olmak üzere,
medyadan akademiye, politikadan kültür sanat faaliyetlerine her alanda “mazlum
ve soykırım mağduru, akıllı, insancıl Yahudi, özgürlükler ülkesi medeni Batı”
tanımının ne kadar yalan ve aldatmaca olduğunu anlamaya başladı. Amerikan
desteğiyle masum insanların vatanını işgal eden, evlerini topraklarını
mallarını canlarını çalan aşağılık birer hırsız oldukları gerçeğini
gördüklerinden beri, vicdanlı her Batılı insan emperyalist-Siyonizme düşman
olmaya başladı. Domino etkisiyle sistemin çöküşünü göreceğiz çok yakında.
Altı günde 4 Arap ülkesinin ordusunu yenip
Mısır-Sina’yı işgal eden, güçlü, efsanevi, yenilmez bir ordu diye pazarlanan
Siyonist ordu, 70 gündür çıplak ayaklarıyla işgalcileri tarumar eden direniş
karşısında, korkudan altlarına bez bağlayan askerleriyle çaresiz durumda.
Bu yüzden, sahada Kassam askerleri karşısında hezimete
uğradıkça masum bebeklere vahşeti daha da artıyor. Asker karşısında savaşamayan
korkak sürüsü, hezimetini vahşet ve soykırımla gizlemeye çalışıyor.
Filistin halkı küresel saldırı karşısında maalesef
yalnız bırakıldı. Amerikan kuklası olan Avrupa, işbirlikçi Arap ve Müslüman
ülke liderleri maalesef Filistinlileri vahşi canavar saldırısında yalnız
bıraktı.
Türkiye, “dünya beşten büyüktür ve adil bir dünya
Amerika ile gerçekleşmez” mottosuyla küresel sistemin çarkına çomak sokmak
adına uzun bir süredir uluslararası alanda birçok çalışma gerçekleştirse de,
neticede akan kanı durduramadı, soykırıma engel olamadı.
Türkiye’nin küresel çapta vicdanları harekete geçirme
ve bu zalim düzeni değiştirme çabası çok kıymetli ve gelecek için çok da
önemli. Fakat gözden kaçan ve üzerine gidilmeyen asıl nokta şu.
Biz ülke olarak bir şeye karar verip yapmak
istediğimizde dünyada önümüzde duracak hiçbir ülke yok. Askeri, siyasi coğrafi
ve tarihi anlamda biraz bilgisi olan herkes bunun ne demek olduğunu bilir. Tek
problem var. Bizi her zaman bizden görünenler eliyle düşürdüler. İçimizden
vurdular. Ne zaman emperyalist bir saldırıyı durdurmak istesek sırtımızdan hançerlendik.
Tarih, bizi bizden görünenlerin vurduğu hadiselerle doludur. Aynı zamanda en
büyük zaferleri de bizi içimizden vurabilecek olanları temizlediğimiz
zamanlarda kazandığımızı da yazar…
Küresel zulüm düzeniyle mücadele ederken, her fırsatta
gücümüzü kıran, birliğimizi bozan, ayağa kalkmak istediğimizde sırtımıza binen,
yürümek istediğimizde pranga olan düşmanın etki ajanlarını, siyasi ekonomik ve
psikolojik harekât unsurlarını temizleyerek devletimizi küresel sömürü
sisteminden bağımsız hale getirme zamanı gelmedi mi?
Güç, inanç ve iradeyle orantılı şekilde zafere ulaşır.
Ayağa kalkamıyorsak bunun için kalkamıyoruz.
Ayağımızdaki prangayı kırmadan Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı Kırım’ı nasıl
özgürleştirebiliriz ki?
Yarın kapımıza dayanacağı belli olan düşmana karşı
nasıl direnebiliriz ki?
Devletimizin elinden geldiğince Filistin’in yanında
olduğunu biliyoruz. Ama olması gereken adımları atabilmek ve gerekirse en zor
şartlarda direnebilmek için en öncelikli olarak yapılması gereken şey artık
mevcut sistemi köhne kadrolarıyla birlikte tasfiye etmekten geçiyor.
Karşımızdaki küresel sömürgecilerle hesaplaşmadan önce içimizdeki uzantılarıyla
hesaplaşmamız gerek.
Elbette millet olarak ayaktayız. Zulme razı olmadık,
zalime sessiz kalmadık
Dünyanın vicdan sahibi insanları 70 gündür meydanlarda
soykırıma tepkilerini durmaksızın dile getirmekteler. Bizler de bu süreçte
Türkiye’de bu süreçte her şehir ayakta, her gün bu vahşete tepkimizi dile
getiriyoruz. İşgalci İsrail defolup gidene kadar, soykırım bitene kadar
durmayacak, oturmayacak ve susmayacağız.
Bu pazar günü 24 Aralık Pazar günü Başken Ankara’da
Ankara Sivil Toplum Platformu öncülüğünde büyük bir yürüyüş-miting
düzenlenecek. Yapacak bir şey yok demeden, karınca misali en azından zalimlerin
zulmüne razı olmadığımızı göstermek için sizleri de bekliyoruz.