Diplomasiyle Çözmek !
Gerçi son dönemde uluslararası siyasette yaşanan ve nirvanasına ulaşmış iki yüzlü tavırların diplomasiyle bile izah edilecek yanı yok ama, yine de yürütülen diplomasinin gayesine erebilmesi ancak kılıçla, yani sahadaki başarıyla orantılı olduğunu hatırlatarak başlayalım söze…
Alman Devlet adamı Carl von Clausewitz’in “savaş politikanın başka araçlarla devamıdır” sözünü her türlü vasıtayı kullanarak en iyi uygulayan devlet uzun zamandır ABD’dir.
Avrupa da kaynayan kazanın ateşini nasıl harlandırdığına dikkatlice bakın… Yeni çağın silahı, algı operasyon araçları, Sivil Toplum unsurları, kiralık kalem ve zihinler, ekonomik handikap ile kendi kararlarını dayatmak, bu yolla elde edemediği zamanda ise o meşhur uluslararası kuruluşlarını devreye sokmak (NATO-BM vs…) bunlarla da istediği olmazsa ambargo darbe iç savaş ve fiili işgale uzanan bir süreci başlatır. Yakın tarihi bilenler dünyanın neresinde bir savaş, karışıklık, kıtlık, bela var ise başta ABD öncülüğünde Batı ülkelerinin rolünü görecektir.
Hiç bir siyasi ve ahlaki kaygısı yoktur bütün unları yaparken. Demokrasi, insan hakları bağımsızlık, milletlerin seçim ve iradesi bunlar için bir şey ifade etmez… Politikasını “Güçlü benim, güç bende olduğu için de her şeyi yapma hakkım var. Her şey benim istediğim gibi olmalıdır.” anlayışı belirler
“ABD’nin YPG-PKK ile işbirliğini anlamakta zorlanıyorum. Müttefik bir Devlet olarak bir örgütü bize nasıl tercih edebilir ki? Diye de ekleyen gazeteci ve akademisyen arkadaşın, ABD’nin kuruluşundan itibaren bu mantaliteyle politika yürüterek varlığını sürdürdüğünü bilmemesi hazindir. Bu zalim anlayış ve uygulama ancak o düzen çökünce biter.
Diplomasinin yalama olduğundan bahsederek başlamıştık ya söze, süreç bu noktaya şöyle geldi. “Yirmi binden fazla tırla silah yolladık, eğitim ve teçhizat dahil her eksiklerini gidermeye çalıştık, bizim gözetimimizde hendek de kazdırıyoruz şimdi de Türk Ordusu gelemesin diye gözlem noktası kurmaya başladık” dediler gözümüzün içine baka baka. Bunu da “Pentagon Sözcüsü Rob Manning ifadesiyle: "Bakan James Mattis'in direktifleri doğrultusunda ABD, NATO müttefikimiz Türkiye'nin güvenlik endişelerine yanıt vermek amacıyla Suriye'nin kuzeydoğu sınırına gözlem noktaları kurdu" diyerek ifade ettiler.
ABD’nin temel hedefi İsrail’in Arzı Mevud idealini gerçekleştirmektir. Yüzeyde görünen her mesele asıl olan bu gayenin belirlediği politik yansımalardır. Bu gayeyi ise bölgede kurulmak istenen ve tamamen ABD ve İsrail güdümünde olacak bir PKK devletiyle gerçekleştirme çabasındalar. ABD’li yetkili “SDG güçlerini ordulaştırmak istiyoruz” derken “ordu devlet içindir” hakikatini bilmiyor değildi tabii ki.
Devletimiz ABD’nin diplomatik hamlelerine gereken cevabı en doğru karar olarak sahada verme kararı aldı. Bu meselenin kökten çözümü, Kandil’e kadar bütün sınır bölgesinin kontrol alınmasıyla gerçekleşecektir. Biz bu meseleyi o bölgeye girerek çözmezsek o sorunlar içimizden vuracak çok yakında bizi. Türkiye’nin güvenliği bölgedeki kuklaları, o kuklaları tutan ellerle birlikte açılan hendeklere gömerek sağlanır ancak.
Fırat’ın doğusu da batısı da bizim güvenliğimiz için hayati öneme haizdir. ABD ve diğer emperyalist güçlerin niyeti de fiili adımları da ortadadır. Ve ne yaparsak yapalım diplomasi bir yere kadar gider neticeyi saha belirler.
Bu hain zihniyet bizim inancımız ve vatanımız için ölüme koşa koşa gideceğimizi bildikleri için meseleyi içerden, birliğimizi dağıtarak, zihnimizi bulandırarak, maneviyatımızı kırarak halletmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Buna mahal vermeden, bu gayeye hizmet edenlere fırsat vermeden her şekilde askerimizin yanında dua ve fiili duayla durarak zalimlerin oyununu bozacağız inşallah.
Rabbim askerimizi muhafaza etsin, zalim ve hainler karşısında zaferler nasip etsin.