Diplomasi Kokan Başkentin İncisi
Cumhuriyetimizin ilk yıllarından günümüze dek birçok
medeniyetin ve anının tanığı olan Ankara Palas,
yalnızca bir bina değil, aynı zamanda Türkiye’nin diplomasi, sanat ve kültür
tarihine damga vurmuş bir semboldür. Mustafa Kemal Atatürk’ün sıkça bulunduğu,
pek çok uluslararası toplantıya ev sahipliği yapan bu eşsiz mekân, yıllar
boyunca Ankara’nın nabzını tutmuş, adeta bir zaman kapsülü olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında modern Türkiye’nin uluslararası
arenada kendini tanıtma çabalarının bir parçası olan Ankara Palas, o dönemde
yabancı diplomatları ağırlamış, balolara ve resepsiyonlara sahne olmuştur. Atatürk’ün
liderliğinde gerçekleşen bu etkinlikler, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş
yüzünü dünyaya göstermesini sağlamıştır.
Ancak tarih yalnızca geçmişin yansıması değildir; aynı
zamanda bugünle buluşan bir sürekliliktir. Ankara Palas’ın, yıllar içinde
farklı amaçlarla kullanıldığına tanıklık ettik. Sanayi Bakanlığı’na bağlı
birimlerin faaliyetlerinden, Kültür ve Turizm Bakanlığı etkinliklerine kadar
birçok görev üstlenen bu yapı, bir dönemin simgesi olmaktan çıkıp, her dönem
yenilenen bir işlev kazandı. Bugün ise, Cumhurbaşkanlığı Milli
Saraylar Başkanlığı tarafından yürütülen restorasyon
çalışmaları sonucunda, Ankara Palas bir müze kimliğiyle yeniden hayat bulmuş
durumda.
Restorasyonun ardından başlayan etkinlikler, Ankara Palas’ın
kültürel ve akademik bir merkez haline geldiğini müjdeliyor. Geçtiğimiz ay, Milli
Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız’ın söyleşi yöneticiliğinde Gazi Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal’ın katılımıyla başlayan konferans serisi, Ankara
Palas’ın tarihini detaylarıyla ele alan bir programla hafızaları tazeledi. Daha
sonra Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Bostancı, Topkapı Sarayı
Başkanı İlhan Kocaman’ın yönetiminde bizlere tarihi ve akademik bir yolculuk
yaşattı. Son olarak 9 Aralık’ta, Ankara Palas’ın hemen yanı başındaki Ankara
Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’ın “Ankara
Palas’a Yolu Düşenler” başlıklı konferansının söyleşi yöneticisi ise Milli
Saraylar Başkanlığı Anadolu Müzeleri Daire
Başkanı Mert Tepekıran oldu. Türkiye Yazarlar Birliği’nin de
Genel Başkanlığı görevini ifa eden Rektör Arıcan sohbetinde bu köklü yapının
hayatına dokunan kişileri gözler önüne serdi.
Bu programlar, sadece birer akademik etkinlik olmanın
ötesinde, Ankara’nın kültür ve sanat hayatına taze bir nefes katıyor.
Akademisyenlerden sanatçılara, siyasetçilerden yazar ve şairlere kadar geniş
bir katılımın olduğu bu buluşmalar, Ankara Palas’ın hâlâ toplumsal hayatımızın
merkezi bir noktası olduğunu gösteriyor. Bu buluşmalarda emeği geçen Milli Saraylar Başkanlığı’nın isimsizlerinin özverisi
de unutulmamalıdır.
Ankara Palas, bir bina olmanın ötesinde bir ruhu temsil
ediyor: Türkiye’nin tarihindeki köklü değişimlere tanıklık eden, her dönemde
farklı bir hikâye anlatan bir ruh. Bugün müze kimliğiyle bu hikâyeyi yeniden
yazarken, Ankara’nın hafızasına bir kez daha ışık tutuyor. Bu eşsiz mekânı
tekrar kültür hayatımıza kazandıranları içtenlikle kutluyor, bu köklü tarihin
içinde bir yer edinmiş olmanın ayrıcalığını hissediyoruz.
Tarih bir kez daha konuşuyor; bu kez Ankara Palas'ta... Ve bizler,
bu tarihin bir parçası olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.