Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2968.11
BIST 100
9726.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Dinin yerine ne konulabilir?

Bugün sosyal, ekonomik, kültürel, bilimsel, teknolojik vb. çok farklı alandaki çağdaş tartışmalardan soyutlamalar yapıldığında, insanın geleceğine dair önemli birkaç kavramın bizi karşılayacağını söyleyebiliriz. Bunların da büyük oranda dinin konumu ve geleceğine dair ciddi iddialarda bulunmuş olması dikkat çekicidir. Bu yazıdaki iddialar “Yeni Hümanistler” kitabından çıkarılmış bulunmaktadır.

Öncelikle söylemlerinin ortodoksisinde nihai gerçeklik bulunan dinin devrinin artık sona erdiği; bunun yerine her şeyin göreli hale geldiği bir yaklaşımın kabul gördüğü ifade edilmektedir. Özellikle yeni hümanizm akımının ve üçüncü kültürün temel göndergesi son kertede bu tezin altını çizmektedir. Bu tezin gündemde tutulmasını gerekçelendiren iki noktayı da burada hatırlatmalıyız.

Birincisi, insanın dünyadaki hikayesini evrim üzerinde temellendirme. Evrim, nihai gerçeklik düşüncesine başvurmadan ve göndergeleri dünya ile sınırlı olmak kaydıyla insanı bir açıklama denemesidir. İkincisi, teknolojik gelişmeler sayesinde yeni bir dünya ve insanın yaratımının mümkün hale gelmesi. Özellikle transhümanizm ile birlikte hem artan hızla gelişen teknolojiye hem de bu teknoloji üzerinden insanın ebediliğine varan hedefler dillendirilmektedir.

Burada insan, dünya ve evrene dair “nihai gerçeklik” sorusunun artık geçersizleştiği üzerinde durulmaktadır. Öncelikle bu nihai gerçekliğe dair sorunun geçersizleşmesi, başından itibaren insana ve teknolojiye dair değişimlerle ilintilendirilmektedir. Nihayetinde insanın elde ettiği bilgi ve teknolojiyle yakın gelecekte tüm evreni daha iyi kavrayacağına dair modernleşmenin erken zamanlarında dile getirilen iddia tekrarlanıyor görünmektedir. Dolayısıyla insan yine kendi bilgi ve üretimlerine güvenmektedir.

Fakat anlaşıldığı kadarıyla söylenmek istenen husus şudur; “artık nihai gerçekliğe takılmayın. Dünyada çok daha hızlı bir bilgisel ve teknolojik gelişmeler kaydetmekteyiz. Yönünüzü bunlara doğru çevirin.” Fakat böyle bir ima ya da söz, nihai gerçekliğin niçin önemli olmadığına dair bir gerekçe sunmamaktadır. Dolayısıyla insan ve evrene dair nihai gerçeklik sorunu cevaplandırmadan öylece yerinde durmaktadır.

Peki nihai gerçeklik meselesinin hala insanda bir karşılığı bulunmakta mıdır? Doğrusu bu soruya “hayır” şeklinde cevap verebilecek gelişmelerin olmadığını söylemek mümkündür en azından. Bir kere insanın nereden geldiği, dünyada bulunuş sebebi ve en önemlisi ölümden sonra insanı bekleyen akıbet. Şimdi teknolojiye insanların dikkatini çekmek, son kertede belirttiğimiz nihai gerçekliğe dair sorunun önemini azaltır ya da bu sorunun iptal edilmesini gerektirir mi? Tarihsel sürece baktığımızda da, insanlık tarihinde bu sorular bütün haşmetiyle insanın hep karşısında durmuştur. Bu soruları atlamayı ya da iptal etmeyi önerenler, insanlığın en asli sorusunu cevaplandırma konusunda iflas yaşamaktadırlar.

İnsanın ürettiği bilgi elbette önemlidir. Fenomenal dünyanın bilimsel bilgi çerçevesinde anlaşılır kılmak üzere insanın çabalarını asla önemsiz göremeyiz. Bu bilgiler ile birlikte insanın birçok başarı elde ettiğini de söylemeliyiz. Fakat burada iki nokta önemlidir. Birincisi, fenomenal dünyanın “nasıl”lık üzerinden yaptığı üretimler, insanın metafizik boyutlarına girememektedir. İkincisi de, teknolojinin aynı zamanda insanlık ve dünya üzerindeki tahripkar boyutlarını da görmeliyiz. Din aslında “niçin”liği önceleyen insana dair temel sorunları cevaplandırdığı ve aynı zamanda insanın kendi kendini tahrip etmesine rezervler geliştirmesi sebebiyle geldiğimiz noktada yerine ikamesi bulunmayan bir olgu olarak önümüzde durmaktadır.

Şimdi aksini düşünenler varsa, dinin yerine neyin ikame edileceği sorusunu cevaplandırmalıdırlar. Çünkü nihai gerçeklik bütün haşmetiyle önümüzde durmaktadır.