Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Aralık 2023

​Dinimizde insan hayatının önemi- 6

“Haksız yere bir insanı öldüreni, bütün insanları öldürmüş gibi” kabul eden yüce dinimiz İslam’a göre; insanı yaratan ve vakti geldiğinde vefat ettirecek olan, Allahü Teâlâdır. O’nun dışında hiçbir kimsenin, başkasının yaşam hakkına müdahale etme salahiyeti ve yetkisi yoktur.

Bunun içindir ki; insan hayatı, ancak ve ancak İslam adalet ve ahlakının hâkim olduğu bir vasatta garanti altına alınabilir. Çünkü İslam’ın öngördüğü adalet, arzu ve menfaatlere bağlı olmayan asîl bir adalettir. Öfke, kin ve nefret gibi kötü duyguların burada asla yeri yoktur. Böyle bir adalet fikrine inanan müslümanlar; bir fert veya bir topluluğa düşman olsalar, kin ve nefret duysalar dahi; bu duyguları onları adaletsizliğe sevketmez. Allahü Teâlâ, bu adaletin tatbikini bir sorumluluk olarak müminlere yüklemiştir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Ey iman edenler! Haktan yana olup vargücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet nümunesi şâhitler olun! Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvaya en uygun hareket budur. Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah, yaptığınız herşeyden haberdardır.” (Mâide 8)

“Şu kesindir ki, Biz, peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti gerçekleştirmeleri için peygamberlerle beraber kitap ve adalet terazisi indirdik.” (Hadid 25)

Dolayısıyla sosyal yapısında madde ve çıkar ön planda bulunan; her türlü erdemden yoksun ve güzel ahlaktan uzak gayr-i İslamî toplumlarda, maalesef insan hayatının kıymeti düşer ve yaşama hakkı, söz kalıbını aşmayan bir masal haline gelir.

Böylesi cahilî toplumlarda gücü ellerinde tutan vicdan yoksunu zâlimler, özellikle diğer ırk ve milletlere karşı son derece acımasız olurlar ve istedikleri zaman pervasızca garibanların canlarına kıyarlar. Üstelik bu zalimler, mazlum ve çaresiz insanları öldürmekle övünürler.

Çünkü bu gibi vahşî toplumlarda güç ve iktidar sahipleri, kendilerine tehdit gördükleri zayıf insan ve toplulukları öldürerek bertaraf etmeyi kendilerine verilmiş bir hak ve manevî bir fazilet olarak görürler. Yani güçsüz ve zayıfların hayat hakkı, onların iki dudağı arasından çıkacak bir çift söze bağlıdır. Maalesef böyle ahlaksız bir dünyada yaşıyoruz.

Bu gaddar dünyada hem fert hem de topluluk olarak, gerçek anlamda hayat hakkını kazanmanın tek bir yolu vardır: O da çok güçlü olmaktır. Evet düne kadar sinek gibi öldürülen mazlum ve mağdurlar, zâlimlerin canını ciddi bir şekilde yakabilecek kadar güçlendiklerinde, hem insan yerine konulur hem de gerçekten hayatlarına saygı gösterilir.

Binaenaleyh medeniyet diye bize anlatılan şey, süslü püslü profesyonel bir canavardan başka birşey değildir. Zira gerçek medeniyet, herkesin ve her kesimin hayat hakkının koruma altına alındığı bir atmosferde olur.

Evet insan hayatının tehdit altında olduğu bir yerde, medeniyetten asla söz edilemez. Dolayısıyla zayıfın ve güçsüzün hayat hakkına saygı gösterilmeyen bir toplum, evcilleşememiş vahşi bir taplumdur. Böyle bir toplumda orman kanunları uygulanır ve güçlü olan; zayıf olanı oyuncak haline getirir, ezer ve canı istediğinde yer.

Böyle acımasız bir dünyada ekmek ve su kadar ihtiyaç duyulan şey; Allah’tan korkan, âhireti düşünen, kendisi için istediğini başkası için de isteyen güçlü ve vicdanlı müminlerdir. Çünkü gerçek müminler, sadece kendi haklarına sahip çıkmakla yetinmezler, hakkını savunamayacak garibanların hakları için de mücadele verirler.

Maalesef bir sınıfın güçlü, bir sınıfın zayıf olduğu toplumsal yapılarda, daima güçlü olan sınıf, zayıf olanın yaşam hakkı üstünde söz sahibi olma çabasına girer. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. İşte Böyle bir ortamda yapılacak en güzel şey, empati yaparak insanlar arasındaki uçurumları azaltmak, onlar arasında insanî sevgi ve kardeşlik tohumlarını ekmektir.

Henüz birkaç aylıkken, hunharca canlarına kıyılan masum çocukların yaşama hakkını koruyamamak, bütün insanlığı esfel-i sâfiline alçaltan affedilemez bir kara lekedir, vesselam…