Dinimizde insan hayatının önemi- 3
Yüce dinimiz İslam’da şirkten sonra en büyük suç adam öldürmektir.
Yeryüzündeki ilk insan öldürme vakası ve sebebi ise, Allahü Teâlâ’nın insanlığa
son mesajı olan Kuran-ı kerimde şöyle anlatılmaktadır:
“Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat:
Hani ikisi de birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki
kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine; ‘andolsun seni
öldüreceğim,’ dedi. O da dedi ki: ‘Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.
Andolsun ki sen öldürmek için bana el uzatsan bile, ben öldürmek
için sana elimi kaldıracak değilim! Zira ben âlemlerin rabbi olan Allah’tan
korkarım.
Ben diliyorum ki sen hem benim günahımı hem de kendi günahını
yüklenesin, cehennemliklerden olasın! Zâlimlerin cezası işte budur.
Sonunda içindeki duygular onu kardeşini öldürmeye itti; onu
öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek
için yeri eşeleyen bir karga gönderdi: ‘Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar
olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim,’ dedi, ettiğine de pişman
oldu.” (Maide 27-31)
Âdem aleyhisselamın iki oğlu Habil ile Kabil arasında bir anlaşmazlık
çıktı. Babaları Hazret-i Âdem onlara; Allah’a birer kurban sunmalarını ve hangisinin
kurbanı kabul edilirse onun haklı olacağını, söyledi. Takdim edilen kurbanlardan
Hâbil’inki kabul edildi. Bu durumu içine sindiremeyen Kabil, kardeşi Habil’i öldürmeye
karar verdi.
Bu âyet-i kerimelerin sebeb-i nüzûlu, tefsir kitaplarında şöyle
ifade edilmektedir: Medine Yahudileri, kendi kavimlerinden olmadığı için Resûlullah’a
karşı aşırı derecede kıskançlık gösteriyordu. Allahü Teâlâ da kıskançlık
duygusunun kişiyi nerelere götürebileceğini göstermek için; Habil ile Kabil
arasında yaşanan mevzubahis olay hakkında bilgi vermesini; “onlara Âdem’in
iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat,” şeklide aleyhissalatü
vesselam Efendimize vahyetti.
Çünkü Hazret-i Âdem’in oğullarından olan Kabil, sırf kıskançlığı
sebebiyle aynı zamanda kardeşi olan bir masumu öldürmüş ve yeryüzünde insanlık
için çok kötü bir çığır açmıştı. İşte Allahü Teâlâ, bu âyet-i kerimeleri
vahyederek; masum bir insan öldürmenin çok büyük bir günah olduğunu ve bütün
insanları öldürmek gibi kabul edildiğini; masum bir insanın hayatını kurtarmanın ise, çok
kıymetli olduğunu ve bütün insanların hayatını kurtarmakla eşdeğerde olduğunu
bildirdi.
Kıskançlık çok yıkıcı bir duygudur. Kıskançların gözleri kördür, Allah’ın
kendilerine lutfettiği nimetleri görmezler, sadece başkalarının ellerindekini görür
ve onlara karşı kin güderler. Kendisinin değil de, kardeşinin kurbanının kabul
edilmesini gurur meselesi yapan Kabil’in kıskançlık duyguları o derece kabardı
ki kardeşinin kendisine yaptığı nasihatleri âdeta işitmez oldu. Dolayısıyla nefsi
onu, kardeşini öldürmek gibi korkunç bir cinayete itti. Bu duyguyla kardeşini
öldürerek hem dünyada hem de âhirette hüsrana uğrayanlardan oldu. Ayrıca yeryüzünde
cinayet işleme çığırını açan ilk kimse olduğu için kendisinden sonra gelenlerin
işleyecekleri bütün cinayetlerin günahlarına da ortak oldu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
“İslam’da iyi bir çığır açan kimseye açtığı o çığırın sevabı
verileceği gibi, o yolda gidenlerin sevabı da verilir ve onların sevabından da
hiçbir şey eksilmez. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı
çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de
günahı yükletilir. Fakat günahlarından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim)
“Haksız yere öldürülen hiçbir kimse yoktur ki, onun kanından
Âdem’in ilk oğluna bir pay ayrılmasın. Çünkü ilk cinayet işleyen odur.” (Buhari)
Kabil, kardeşinin cesedini ne yapacağını bilemedi. Bunu için yüce Allah
bir karga gönderdi. Karga yeri eşeleyerek Kabil’e, cesedi nasıl defnedeceğini
gösterdi. Bu konuda karganın kendisinden daha yetenekli olduğunu gören Kabil,
karga kadar olamadığına hayıflandı ve yaptığına bin pişman oldu. Demek ki haset
ve kıskançlık, insanı kardeş katili yapacak kadar şeytanî ve nefsanî bir duygudur…
(Devamı haftaya…)