DİNİ YAŞAYARAK ÖĞRENME
Herhangi bir meseleyi öğrenmenin çeşitli yolları vardır.
Konuyla ilgili kitapları okumak, anlatılanları dinlemek vb. ilk yapılacak
şeylerdir. Asıl kalıcı ve sağlam öğrenme ise yaparak, işleyerek öğrenmedir.
Bunun için de öğreticilerin, ustaların yapacakları, gösterecekleri uygulamalara
ihtiyaç vardır. Günlük hayatımızda yaşadığımız usta çırak ilişkisi buna
örnektir.
Gerek kişisel görevlerimiz ve kamu düzenimiz için gerekse
çocuklarımızın eğitimi için dinimizi en sağlam yolla ve en güzel şekilde
öğretebilmenin en kestirme yolu uygulayarak öğretmektir. Özellikle
çocuklarımızın eğitimi için aile ortamı büyük önem ifade eder. Çocuk bilme
öğrenme adına her neye sahipse bunun ilk örnekleri ailede öğrendikleridir.
Bunun içindir ki insani ve islami değerler açısından, en iyi şekilde yetişmiş,
en medeni insan sağlam ailelerden yetişen insandır.
Dinimiz islam bu hususa büyük önem vermiş, anne babaya büyük
sorumluluklar yüklemiştir. Ayet-i kerime de şöyle buyuruluyor; “ Ey iman edenler nefsinizi ve ehlinizi
(çocuklarınızı ve kendileri ile ilgili olduğunuz kimseleri) cehennem ateşinden
koruyun…” (bk 66/6) buradan kesin olarak anlıyoruz ki çocuklarımızı islami
esaslara göre yetiştirmemek, onları ateşe atmaktır. İnsan buradan ders alarak görevini
yapmalı ve neslini ateşe atılmaktan kurtarmalıdır.
Bu anlamda ne yapılabilir? özellikle aileyi oluştururken onu sağlam
esaslara bağlamalı sonra da aileye düşen görevleri ihmal etmemelidir. Bunun
için yapılacak ilk iş anne babanın dinin emirlerini aynen ve eksiksiz olarak
şahsen uygulamalarıdır. Anne babanın asıl görevi, çocukları dünyaya geldikten
sonra başlar. Evdeki çocuğun yaşı ne olursa olsun ebeveyn onların bulunduğu
ortamda kulluk görevlerini asla ihmal etmeden ifa etmelidir. İnsan yavrusu canlı
olarak dünyaya geldikten sonra her türlü hareketten etkilenir. Bu sebeple
ebeveyn abdesti ile namazıyla orucuyla, duasıyla, aralarındaki konuşma ve
muhabbetlerinde her an teyakkuz halinde olmalı ve bütün bu yapılanların
çocuklar üzerinde kesinlikle etkili olduğunu asla unutmamalıdır.
İşte çocuk dinini, ahlakını, davranış biçimlerini bu aile
ortamında öğrenir. İlk etkiler onda kalıcı olur. Aile ortamları tam anlamıyla
birer okuldur. Burada hiçbir şey hiçbir sebeple ihmal edilmemelidir. “çocuğumu
uyandırmayayım biraz daha uyusun.” Diyerek onu namaz saatinde uyandırmamak
aslında ona acımamak ona karşı çok merhametsiz davranmaktır. Çünkü sonunda onu
acı, ateş, sıkıntı beklemektedir. Kuranı kerim bize çocuklarını diri diri
toprağa gömen merhametsiz babalardan haber veriyor. O merhametsizlerin diri
diri toprağa gömdükleri, mükellefiyet çağına gelmemiş o çocuklar günahsız
olarak öldükleri için cennete gireceklerdir. Fakat mükellefiyet çağına
geldikleri halde dinlerinin icaplarını yapmayanlar ateşle cezalandırılacaklardır.
Şimdi çocuklarının ateşte yanmasına sebep olacak anne ve babalar, o çocuklarını
toprağa gömenlerden daha acımasız değil midirler?
Anne baba bu sorumluluklarının idrakinde olarak çocuklarına
örnek olmalı onlara dinlerini yaşayarak öğretmeliler. Daha sonra gidecekleri
eğitim kurumlarında alacakları eğitimi de takip etmeli onlara öğretilenlerin
inançlarına ve değerline aykırı şeyler olup olmadığını kontrol etmelidirler. Bu
konudaki sorumluluk beşikten mezara kadar sürer.
Günümüz şartlarında öyle olumsuz ortamlar var ki çocukları
onlardan korumak için gayret içinde bulunmak gerekiyor. Yaşadıklarımızdan
görüyor ve biliyoruz ki bu konuda engeller çıkarılıyor. Buna karşı ailelerimiz
tedbir almalı. Aile içinde eğitim çalışmaları yapmalı. Sohbetler ve ilmihal
okumaları bu konuda yapılacak önemli işlerdendir. Her ne kadar bazı enteller
“ilmihalden mi okudun?” “takvim yaprağında mı yazıyordu?” diye alay etseler de
yapılacak en hayırlı iştir.
Şu husus çok iyi bilinmelidir ki din, Allah Teâlâ tarafından,
esaslarıyla amel edilmek için gönderilmiştir ve din yaşayarak öğrenilir.