Dolar (USD)
35.27
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2985.92
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Dini popülizm

Genel anlamda popülizm, toplumun ortalama kültür düzeyinde onların olumlu ve olumsuz tüm tepkiselliklerine ve duygusallıklarına hitap eden söylem ve politikalar şeklinde tanımlanabilir. Burada popülizme dair üç temel özellik vurgulanmaktadır. Birincisi popülizm her türlü söylem ve politikaları kapsamaktadır. İkincisi, bu söylem ve politikalar seçkinci bir söylem üzerine oturmazlar. Üçüncüsü de, toplumun kısa ve uzun vadeli tüm duygusallık ve hassasiyetlerine dokunur. Aslında bir dördüncüsünü de buna eklemek gerekir; popülizmler olabildiğince düz mantık ve yüzeysellikler içinden gerçekleşir.

Bu zamana kadar edindiğim tecrübe; popülizmlerin toplumlarda yaygın biçimde yapıldıkları ve kısa vadede oldukça karşılık buldukları şeklindedir. “Kısa vadede” ifadesi popülizm yapan kişilerin kendileri açısından söylemlerin ömrünü belirlemektedir. Yoksa toplumlarda kısa ve uzun vadede farklı popülizmler hep prim yapmaktadır. Popülizmin karşılık bulması, halkın kırılganlıklarının fazlalığı oranında artmaktadır.

Çok farklı popülizmlerden bahsetmek mümkündür ancak burada daha çok dini popülizm üzerinde durmaya çalışacağım. Din bir popülizm ögesi olmak bakımından başlarda gelmektedir. Zira içerisinde duygu ve metafiziğe dair unsurlar barındırmaktadır. Üstelik de toplumlarda vazgeçilmez bir unsur olarak din, ölümlü bir hayatın ardından insana geleceğe dair bir ümit bahşettiğinden popülizme daha geniş bir alan açabilmektedir.

Din sosyolojisinde dini bilginin farklı toplumsal tabakalarda içerilmesi açısından birkaç kategori ayırt edilmektedir. Çok genel anlamda; kitabi İslam (Elitist İslam) ve halk İslamı şeklinde iki kategori ayırt edilebilir. Birinci kategori, İslam’ı kitabi ve sahih bilgi kaynaklarından öğrenerek yaşayan insanları tanımlar. Alimler bu gruptandırlar ve neticede bu giderek derinleşen; tam da bu sebeple popülizme izin vermeyen bilgi içeriklerini anlatır. Halk İslamı’nda ise dini bilginin kaynağı kitaplar değil, şifahi olarak aktarılanlardır. Dolayısıyla dini kaynaklarla birinci elden bir temas söz konusu değildir. İşte popülizme izin veren nokta tam da burasıdır.

Toplumlar genel anlamda muhafazakardırlar. Özelde dinin yeni yorumlarını “dinde reform” şeklinde algılayarak olumsuz yaklaşırlar. Din adına toplumda dolaşımda olan bilgiler, bir önceki nesilde tevarüs edilmiş bilgiler, duygular ve bir takım pratiklerdir. Bunları bazı vaaz ve dini sohbetler de desteklerler. Bu İslam algısı büyük oranda heyecan yüklü, geçmiş aktarımlara sıkı sıkıya bağlı bir dini kültür oluşturmuştur. Dolayısıyla bu nitelikler toplumda popülizmin daha kolay yaygınlaşmasını temin ederler.

Dini popülizmin özellikle Ramazan’da daha fazla yaygınlık kazandığı dikkatlerden hiç kaçmamaktadır. Heyecan yüklü, rivayete dayalı bu tür konuşmalar, insanların farklı hassasiyet noktalarına değinmekte; ancak sonuçta kişide bilgi ve pratik adına bir bakıye bırakmadığı için tamamıyla retoriksel kalmaktadır. Doğrusu bu anlamda dini popülizm, dine “yanlış bilinç” diyen Marks’ı haklı çıkarmaktadır. Halbuki, dinin önemli fonksiyonlarından birisi de, insanları diriltmek ve onlarda olumlu değişmeler meydana getirmektir.

Bu bağlamda âlimlerin ciddi sorumluluk ve rollerinden bahsedilebilir. Zira onlar, peygamberlerin varisleri olarak insanları uyarmak zorundadırlar. Bu uyarı da, din adına gerçeklerin üzerini örtmekle değil, insanlara gerçek istikameti göstermekle olacaktır. Bazan iş öyle noktaya geliyor ki, âlimler popülizmin içinde kaybolmaktadırlar. Dini popülizm ile, toplumlar din bağlamında oyalanmakta, onların dünyevi ve uhrevi hayatına dair katkılar ise berhava olmaktadır.