Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Temmuz 2016

DİNİ, İNSANI VE HAYATI İDRAK ETMEK

Ramazan ayının bitmesinden sonra yaşadığımız bayram sevinci, İslam'ın insan için öngördüğü Allah-insan-toplum ilişkilerinin nasıl olması gerektiğinin önemli bir modelini ortaya koymaktadır.

Günümüzde din, maneviyat ve ahlak anlayışımızın Selefileşmesi, radikalleşmesi ve kurulaşması tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktayız. İslam, Selefi, Vehhabi ve ritüalistik bir din değildir. İslam, hayat, akıl, coşku, neşe ve maneviyat dinidir. Selefizm ve ritualizm, İslam'ın ruhunun çalınmasıdır.İslam'ın özünün ve ruhunun yeniden keşfedilmesine ihtiyaç vardır. İslam'ın ruhu keşfedilmeden coğrafyamızda ve dünyada yaşanan büyük felaketleri atlatmamız mümkün değildir.

Kısa bir süre once Selefist ve Vehabist nitelikteki radikal ideolojiyi din haline getirmiş militanlar, İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleştirmiş oldukları katliamla, kırk dört insanın ölümüne ve iki yüzden fazla kişinin yaralanmaına neden oldular. Havalimanı katliamı, Türkiye'nin bayramı matem içinde yaşamasına neden oldu. Havalimanı katliamının şokunu ve yasını atlatamadan, bir başka korkunç haber Bengladeş'ten geldi. Başkent Dakka'da bir restorana saldıran teröristler, yirmiden fazla insanı öldürdüler. En son Bağdat'ta gerçekleşen bombalı saldırıda yüz otuzun üstünde insan hayatını kaybetti.Selefist, ritüalist ve Vehhabist ideoloji, Müslüman coğrafyanın her tarafını matem evine döndürmüştür. Yaşanılan insan kayıplarından dolayı matem içinde olduğumuz bugünlerde, İslam'ı, hayatı ve insanı Ramazan, oruç ve bayram şuuru içinde yeniden anlamamız gerekmektedir.

İslam, insanlığın fıtri merhamet dini olduğu gibi, İslam Peygamber'i de Alemlere Rahmet olarak gönderilmiştir.Merhamet dini olarak İslam, aklı ve kalbi, ruh ve bedeni birlikte kuşatmaktadır. İnsanı bir bütün olarak kuşatmayan bir anlayışın Tevhitle hiç bir ilişkisi bulunmamaktadır. İnsanı bir bütün olarak anlamak Tevhitin bir gereği iken, insanı parçalamak cahiliyenin ve şirkin bir sonucudur. Bu anlayış çerçevesinde İslam, Allah'a kulluk şeklindeki varoluş amacını gerçekleştirmek için ruhu ve bedeniyle, aklı ve kalbiyle insan olma hedefini gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.

Fıtrat dini olarak İslam, yaşam merkezlidir. Yaşam dini olarak İslam, hareketli ve dinamiktir. Zahir ve batın, ruh ve beden, maneviyat ve ritual, birey ve toplum, fizik ve kimya bir bütün olarak İslam'ın dinamik hayat öğretisinde bulunmaktadır. Aydınlanma ve olgunlaşma, insanın hayatı bütün kapasitesiyle yaşaması demektir. Fıtrat köklerinden koparılmış bir din, kuru ritüalizm veya yıkıcı selefizmden başka bir şey değildir.

İslam, bir metne dayalıdır. Bu metin, hidayet ve şifa kaynağı olmak üzere gönderilen Kur'an'dır. Kur'an metni, eski Mısırlıların Ölüler Kitabı gibi fosil bir metin değildir. Kur'an, bir yaşam metnidir. Yaşamı dinamik bir şekilde kendisiyle buluşturan tek metin Kur'an'dır. Said Nursi'nin muteşem ifadesiyle, "Zaman ihtiyarladıkça, Kur'an gençleşmektedir." Kur'an sayesinde insan, sürekli aydınlanma, olgunlaşma ve gelişme imkanına sahiptir.

İslam, fıtrat, maneviyat, ahlak ve hayatla bütünleştirilmeyip cemaat, tarikat, örgüt, devlet ve siyaset gibi kurumsal yapıların tekeline ve kontrolüne alınmaya çalışıldığı için İslam adına baskı ve şiddet üretilmektedir. Dinin içinin boş bir ritüalizme dönüştürülmesi, onun bir baskı aracı haline gelmesine neden olmaktadır. Ritüeller, dinin bir boyutudur, ancak dinin tamamı değildirler. İslam'daki oruç ibadeti şekli olarak Ramazan ayındaki otuz günle sınırlıdır. Ancak insanın ahlak, hukuk ve kulluk çerçevesinde yaşamasını sağlayacak sahici oruç, Ramazandan sonra başlamaktadır. Bayram, orucun her zaman insan olmamızı sağlayan bir ibadet olarak hayatımızı ve fıtratımızı arındırması ve olgunlaştırmasının yarattığı coşkuyu diğer insanlarla paylaşmak demektir.

Maddi, fiziki ve dünyevi olanın egemen olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ruhsal, manevi ve uhrevi olanın küçümsendiği, geçersiz ve yok sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Maddi ve fiziksel olanı esas alan modern materyalizm, materyalist bir insan ve toplumun oluşmasını sağlamıştır.Maddi ve fiziksel olanın insanın, hayatın ve dünyanın bir parçası olduğu doğrudur, ancak insanın ve dünyanın materyal ve bedensel olanın değişik hallerine indirgenmesi mümkün değildir. İnsanı ihmal etmeden Allah'ın, dünyaya tapmadan ahiretin, bedene eziyet etmeden ruhun, toplumun zindanına mahkum olmadan bireyin, tarihi putlaştırmadan bugünün yaşanmasına imkan verecek şekilde insanın, hayatın ve dinin yeniden idrakine ihtiyaç vardır. Dinin fıtrata uygun bir şekilde idraki için dinin insanı korkutmak veya aldatmak için bir yol olmadığını anlamak lazımdır. Din, insanın sahici anlamda yaşaması ve yaşatması için varolan bir yoldur. Yaşama ve yaşatma merkezli bir din, insana, hayata ve kainata fıtri bir bakışla bakmamızın eksenini oluşturmaktadır.