Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2961.23
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Eylül 2018

Dini anlayış sorunları niçin çözemiyor?

Dünyayı ve insanı çok farklı açıklama biçimleri vardır. Bu açıklama biçimlerini kabaca ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki materyalist ikincisi ise idealist açıklama biçimleridir. Her iki açıklama biçimi, bir ögeyi merkeze alarak bu işi yapmaktadır. Materyalist yaklaşım, temelde maddeyi merkeze alarak dünya ve insanı açıklamaya çalışır. İdealistler ise zihni ve düşünceyi merkeze alırlar. Her iki yaklaşım biçiminde “hakikat” bu minvalde şekillenir. Yani hakikat materyalistlere göre, maddededir. Din ise idealist düşünce içerisinde konumlandırılır.

Ben aslında tam olarak bu ayrımı kabul ediyor değilim. Çünkü hem materyalist hem de idealist düşüncenin uygulanan sonuçları açısından bazı handikaplar ortaya çıkmıştır. Şöyle izah etmeye çalışayım. İdealist düşünce ve özellikle bu minvalde gelişen dini anlayışlar, bugün gelinen noktada maddi ögelerin hiç önemli olmadığı gibi söylemlerin içinden gelirken, bir de bakıyorsunuz acaip bir materyalizm ortaya çıkmış. Üstelik de zihin ve düşüncelerin de her şeyi şekillendirebileceğini düşünüyorlar. Bana göre bu durum gerçekliğin sadece bir parçasını oluşturmaktadır. Pratik yansıması ise, bir sorunla ilgili ayetleri okuduğunda soruna çözüm bulunduğunun düşünülmesidir.

Söz gelimi; çok da fazla gündeme gelmemekle birlikte emek söz konusu olduğunda, “Hz. Peygamber’in (SAV) “işçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz” hadisini söyleyince kişi sorunu halledeceğini düşünmektedir. İnsanlar arasında paylaşımda adalet ve insanların kölece çalıştırılması sorununu nasıl halledeceğiz sorusuna ise vereceği tek cevabı yoktur. Halbuki bu sorunun içinde yaşadığımız dünyada maddi boyutları vardır. Dolayısıyla emeğin hakkını verebilmek, maddi dünyayı yeniden dizayn etmekten geçmektedir.

Aynı şekilde materyalist yaklaşımdaki eksiklik te her şeyin sebebini maddi ögelere bağlayarak bitirmektedir. Bana göre Karl Marx çok önemli tespitlerde bulunmuştur. Özellikle içinde yaşadığı dönemde gelişen sınıflar ve onların durumlarına dair analizleri önemlidir. Fakat Marx’ın ve aslında Modern düşüncenin en büyük handikapı açıklamalarının yegane sınırını materyalizmin belirlemesidir.

Meselâ; altyapı-üst yapı ayrımı ve alt yapının belirleyiciliği ya da kuvvetli etkileyiciliği, bugün önemli bir yöntemdir. Fakat altyapıyı sadece ekonomi gibi maddi ögelerin belirlediğini düşünmek, hakikatin sadece bir kısmını ifade etmektedir. İdeaya hakkını vermemektedir Halbuki ben, bugün değişim taleplerini alt yapıda işleyen çoklu faktörleri anlayarak değerlendiriyor ve onun gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini anlamaya çalışıyorum. Alt yapıda işleyen kültür, ekonomi, iş halletme biçimi ve dünya görüşünün izin verdiği ölçüde bir değişim ancak gerçekleşebilir.

Şimdi buradan bir üçüncü yolu açmamız gerektiği kanaatini taşıyorum. Aslında İslami klasik söylemlerde sıradan söylenen bir cümle vardır. Bu cümle İslam’ın insanın hem dünyası hem de ahiretini kurtarması; bir başka deyişle hem idea hem de materyale gerektiği kadar yer vermesidir. Dolayısıyla, içinde yaşadığımız dünyada varolan sorunları halletmenin en önemli yolu, onun kaynaklandığı maddi sorunları ortaya koymak ve çözmeye çalışmaktan geçer. Sorunları metafizik alana çekerek halledemezsiniz. Ama metafizik size uygun bir motivasyon ve perspektif sağlar.

Şimdi insanlardan bir kısmı, materyalizm içinde boğulmakta, bir kısmı da dini söylemleri metafizikleştirerek sorunları halletmeye çalışmaktadır. Nitekim bazıları hala Allah’ın dünyaya bu kadar nimeti verdikten sonra, onları bizzat kendisinin dağıtarak adaleti sağlamasını beklemektedir. Bir kısım insanlar da doların düşmesi için yağmur duası gibi duaya çıkmaktadırlar. Şu üçüncü yolu bir açalım.